Merkezi Kızıltepe'de bulunan Mezopotamya Gazeteciler Cemiyeti organizasyonuyla gerçekleştirilen toplantıda bir araya gelen Kürt çizgisinde siyaset yapan siyasetçiler Kızıltepe'de büyük oy potansiyeli bulunan BDP'nin mitinginin ardından bir araya gelerek referandumda 'evet' oyu vereceklerini açıkladılar. Aralarında HEP Eski Genel Başkanı Feridun Yazar, HAKPAR Genel Başkanı Bayram Bozyel, insan hakları savunucusu ve kapatılan DEP-HADEP-DEHAP'ın Parti Meclisi (PM) eski üyesi Cemil Aydoğan, Katılımcı
Demokrasi Partisi (KADEP) genel başkanı adına PM üyesi ve Diyarbakır İl Başkanı Ciwan Roj Ceyhan'ın da aralarında bulunduğu birçok kanaat önderi ile sivil toplum örgütleri temsilcilerinin de hazır bulunduğu iftar yemeğinin ardından yapılan açıklamada katılımcılar Kürt siyasetçiler olarak referandumda 'Evet' oyu vereceklerini ilan ettiler.
"12 EYLÜL'DE 'EVET'LERİN ZAFERİ BU ÜLKEDE YENİ BİR DEMOKRASİ TARİHİNİ YAZACAKTIR"
Referandumun hiçbir siyasi partiye mal olmayan bir demokrasi ve insan hakları kriteri olduğunu dile getirerek konuşmasına başlayan insan hakları savunucusu Gazeteci Cemil Aydoğan, "Türkiye referandum süreci ile demokrasi mücadelesinde çok kritik bir sürece girmiştir. Cumhuriyet'in kuruluşundan şimdiye kadar bu ülkeyi gizli ve dolaylı olarak yöneten faşist cunta darbeleri ile bu ülkeye el koymuşlardır. Ergenekon güçleri ülkemizin demokratik dinamikleri ve uluslararası demokrasi güçlerinin desteği ile
çıplak olarak ortaya çıkarılmıştır. Bu çıplak manzara Türkiye ve Kürt coğrafyasını iki cepheye bölmüştür. Birinci cephe Türkiye demokrasi güçleridir. İkinci cephe ise, Ergenekon öncülüğünde yürütülen ırkçı statükocu bir sistemi ayakta tutmaya çalışan demokrasiye düşman kurumlardır. Bu cephede bilmeyerek yer alanlarla beraber siyasi olarak CHP, MHP, ve BDP ile beraber bazı yargı organları bazı generaller devletin içinde fiili olarak kronikleşmiş bazı bürokratlar yer almaktadır. Bu referandum siyasal
taleplerimizi karşılayan bir Anayasa değildir. Ancak Ergenekon kalesinin kapılarını kırarak ciddi bir delik açmaktadır. İşte 12 Eylül'de 'Evet'lerin zaferi bu ülkede yeni bir demokrasi tarihini yazacaktır. Ergenekonun zehirli dişlerini söküp atacak demokratik bir Anayasa'nın da önünü açmış olacaktır. 'Hayır' cephesinin kazanması durumunda demokrasi düşmanları her şeyi yeniden dizayn ederek askeri cunta darbeleriyle gözyaşı üzerinde daha uzun bir süre ömürlerini uzatmış olacaklardır. Kürtlerin siyasal
duruşuna da biraz değinmek istiyorum. Siyasi talepleri olmayan ve muğlak olan bir partinin Kürtleri temsil etmesi mümkün değildir. Daha önceleri bağımsızlık, daha sonra demokratik cumhuriyet, demokratik konfederalizm ve son olarak demokratik özerklik talepleri yaparken bu sistemlerin kriterlerini neden söylemiyorlar. Bu talepler Kürtlerin kafasını bulandırmaktan öteye gitmemiştir. Burada kendimle ilgili bir öz eleştiri yapma gereğini duyuyorum. Bir insan hakları savunucusu olarak DEP, HADEP ve DEHAP
genel merkezinde görev yaptığım sürelerde o dönem için bana göre bu görev bir demokrasi sorumluğuydu. İlgili partilerin örgütlenme çalışmalarında akademisyen kültür ve siyasi seviyeleri yüksek insanlar yerine, kendilerine evet diyen slogancı ve seviyeleri düşük insanlar tercih edildiği için ve bu sistemi değiştirme gücünü de kendimde bulamadığım için ve partide kaldığım süre içerisinde Türkiye'de siyasi olarak barış ve demokrasi mücadelesine hiçbir katkı yaptığıma inanmadığım için DEHAP Parti Meclisi'nden
istifa ettim. Ancak 11 yıl çalıştığım partimin bir gün CHP ve MHP ile demokrasiye karşı aynı kulvar da koşması beni yeniden hayal kırıklığına uğratmıştır. Sayın Başbakan bir demokratik açılım alternatifini ortaya koymuştur. Özünde doğru bir tespittir. Siyasi partiler bu açılıma program ve öneri sunarlar sonra bu önerileri kamuoyuyla paylaşarak süzgeçten geçirilir ve değerlendirilerek sonuca ulaşılmış olur. Çünkü birileri bu önerilere müsaade etmiyor. Bu demokratik açılım başarıya ulaşırsa BDP'nin kadroları
tasfiye olur düşüncesinden hareket ediliyor. Diyelim ki BDP demokratik özerklikte samimidir. Böylesi bir talepte silahlı mücadeleye gerek yoktur. Çünkü bu talep demokratik bir taleptir. Silahlı mücadele sadece toprak talebi için yapılır.Yani bağımsızlık için yapılır. Bu 27 yıllık savaş ortamı da Kürtşere toplumsal olarak hiçbir katkı sağlamamıştır.12 Eylül'den önce hiç kan dökülmeden legal alanda demokratik mücadele veren demokratik Kürt örgütleri kendi bölgelerinde çoğunluktular. Yani iktidar da
kendileriydi muhalefet de kendileriydi. Örneğin; Diyarbakır Belediye Başkanlığı seçiminde özgürlük yolu siyasetini temsilen Mehdi Zana seçimi kazanırken Devrimci Demokratik Kültür Derneği (DDKD) adayı Yahya Mehmetoğlu da 2. oluyordu. Düşünebiliyor musunuz? O dönemlerde DDKD bölgede ve metropolde 110 bin üyesi olan hiçbir örgütün gençlik ve kurumlar düzeyinde ulaşılmamış bir kitlesel yapıya sahipti. Konuşmama son verirken 12 Eylülde referandum da 'Evet' diyerek Türkiye'deki statüko sistemini ve Kürtleri
içindeki karanlık zincirleri kırarak yeniden barış ve kardeşliği amaç eden şiddeti reddeden bir demokrasi cephesinin sağlanması amacı ile Tüm Türkiye ve Bölge Halkından referandum'da 'Evet' oyu kullanmalarını istiyoruz" dedi.
"ZATEN KÜRTLER DE ÇÖZÜM KONUSUNDA ORTAK BİR TALEPTE BULUNMUŞ DEĞİLLER"
Halkın Emek Partisi (HEP) Genel Başkanlığı görevinde bulunmuş olan Av. Feridun Yazar ise yaptığı açıklamada, "AK Parti hükümetinin Meclis'ten geçirip referanduma sunduğu Anayasa'da değişiklik paketi Kürt sorununa çözüm içermektedir. Bugünkü siyasi koşullarda bunları beklemekte aşırı iyimserlik olur. Zaten Kürtler de çözüm konusunda ortak bir talepte bulunmuş değiller. Bu nedenle demokrasinin gelişmesi ve evrensel hukuk ilkelerinin iç hukuka uygulanması Kürt sorununun çözümünde büyük katkı sunacaktır.
Farklı düşüncelerdeki Kürt organizasyonlarının çözüm önerileri elbette saygıdeğerdir. Ancak gerçek demokrasiyi oluşturmaları uygulamada hep problem oluşturacaktır. Onun için Türkiye de demokratik sürecin geliştirilmesi ve evrensel hukuk ilkelerinin uygulanma ortamının sağlanması gerekmektedir. Öyle inanıyorum ki Kürtlerin vazgeçilmez iki temel ve ortak talebi şunlardır. -Kürt dili ile eğitim -Kürt kimliği ile devlet yönetimine katılmak. Bu iki madde için Kürt sorunun siyasi boyutta ve Kürtlerin var olma
nedenleridir. Bu ortak talepler için silah kullanmaya gerek yoktur. Evrensel hukuk ilkelerinin uygulandığı demokratik mücadele ile çözümlenebilir taleplerdir. Bu nedenlerle Türkiye demokrasisini ileri taşıyacak her alanda değişimi desteklemektedir. 1982 Anayasası şöyle tarif edilebilir, 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti kanunlar devletidir. 12 Eylül darbe ruhlu Anayasa'nın bütün maddelerine TSK, HSYK, Anayasa Mahkemesi ,Yargıtay, Danıştay, basın, bazı STK'ları ve muhalefet partilerine kadar hayır kampanyası
yürütüyorlar. Tek yol parça parça değiştirmek gerekiyor. Bu referandum gelecek için bir fırsat ve umuttur. Demokraside ya hep ya hiç yoktur kazanılacak haklar kazanılır diğerleri için mücadele edilir. 'Hayır' ve boykot yanlış bir siyasettir. Boykot da hayır hanesine yazılan bir sonuçtur" diye konuştu.
"BAŞBAKAN'IN ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE DEMOKRATİK BİR ANAYASA'YI HAYATA GEÇİRECEĞİNE İNANIYORUZ"
Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) Genel Başkanı Bayram Bozyel ise, şiddete sarılanların ve şiddet döneminin uzamasını isteyenlerin klasik ve ırkçı bir Anayasa ve Ergenekon sistemine sarıldığının altını çizerek, "Kanımca bu sistemlerin dönemi sona doğru gitmektedir. Yeter ki demokrasi güçleri bu referandumda 'evet' için başta Türkiye ve özellikle bölgemiz de kendi üzerlerine düşen 'evet' için tarihi görevlerini yerine getirsinler. AK Parti iktidarı ile Kürtlerin temel noktalarında önemli değişiklikler
hayata geçirilmiştir. Örneğin TRT ŞEŞ'in hayata geçmesi, üniversitelerde Kürdoloji bölümlerinin açılması gibi kültürel olarak çok önemli adımlar atılmıştır. Onun için bu Anayasa demokratik taleplerimizi tam karşılayamayabilir. Ancak yeni bir Anayasa'nın önünü açması kaçınılmazdır. Sayın Başbakanın önümüzdeki süreçte demokratik bir Anayasa'yı hayata geçireceğine inandığımızı kamu önünde belirtmek istiyorum. Tanıdığım çok önemli siyaset kadroları burada bulunmaktadır. Bu kadrolar 'evet' için ciddi bir çalışma
yaparlarsa 'hayır' ve boykottan yana olan siyasi güçleri yeniliğe uğratacaklardır" ifadelerini kullandı.
Kızıltepe'de Kürt Siyasetçilerden 'Evet' Çağrısı
Mardin'in Kızıltepe ilçesinde bir araya gelen Kürt kökenli siyasetçiler 12 Eylül'de yapılacak referandumda sandık başına giderek 'Evet' oyu kullanacaklarını bildirdiler.