Kolon Kanserini Hemoroitle Karıştırmayın

Uzmanlar, makat bölgesinde kanama veya dışkıda kan görülmesi durumunda mutlaka önemsenmesi ve hemen doktora başvurulması konusunda uyarıyor.
Kolon kanseri en sık görülen kanser türlerinden biri. Ancak, bazı hastalıklarla karıştırılması erken teşhis edilmesini de zora sokuyor. Önlenebilir veya yaşamı uzatabilir kanser türlerinden olmasına karşın teşhiste geç kalınması, kolon kanserini ölüm sıralamasında da üstlere taşıyor. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi kolon kanserinde de erken teşhisin hayat kurtardığını vurgulayan İçel Devlet Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Cengiz Titiz, İHA muhabirine bu kanser türüyle ilgili bilinmesi gerekenleri anlattı.

Kolon kanserinin toplumda oldukça sık görülen hastalıklardan biri olduğunu ve kansere bağlı ölümlerde de oldukça üst sıralarda yer aldığını belirten Dr. Titiz, her yaşta hem erkek hem kadında görülebilen, ancak erkeklerde prostattan sonra en çok ölüme yol açan kanser türü olan kolon kanserinin 50 yaşından sonra artış gösterdiğini söyledi.

Kolon kanserinin pek çok hastalıkla karışabilen bir hastalık olduğuna dikkat çeken Titiz, kalın bağırsağın çeşitli bölümleri olduğunu, bu bölümlerin her birinden ayrı oranlarda kanser gelişme riskleri de bulunduğunu kaydetti.

“ERKEN TEŞHİS ÇOK ÖNEMLİ”
Erken teşhisin kolon kanserinde de çok önemli olduğunun altını çizen Titiz, “Hastalarımızı doktora götüren pek çok şikayet oluyor kolon kanserinde ve bu şikayetler maalesef diğer iyi huylu, kanser olmayan hastalıkların pek çoğuyla da karışabiliyor. Toplumumuzda en yaygın görülen makat bölgesindeki çatlaklar, hemoroit, fistül, apse gibi pek çok makat bölgesinin ve bağırsağın iyi huylu hastalıkları kolon kanserini taklit edebiliyor. Dolayısıyla erken teşhis kanser teşhisi konulması açısından önemli. Genelde hastalar bize hemoroit, kanama ya da çatlak nedeniyle bilinçli gelebiliyorlar ama kimse bize ‘bende kanser olabilir mi acaba’ diye gelmiyor. Bu şikayetlerle bize gelen hastalar 50 yaş üzerindeyse makat bölgesinde oluşan bir kanama, bir iltihabi akıntı, karın ağrısı, dışkılama alışkanlıklarında meydana gelen ishal, kabızlık atakları gibi değişik durumlarda biz aklımıza hep en kötüyü getirip mutlaka tarama yapıyoruz, yardımcı tanı yöntemlerine başvuruyoruz. Kan tetkikleri, ultrason, tomografi, MR ve kolonoskopi gibi yöntemlerle teşhis koymaya çalışıyoruz” dedi.

Kolon kanserinin tedavisinde pek çok yöntem bulunduğunu dile getiren Titiz, ana yöntemin ise cerrahi müdahale ile tümörlü dokunun çıkartılması olduğunu bildirdi. Halk arasında “tümör ya da kansere bıçak değmez, değerse yayılır” gibi yanlış bir kanı olduğuna işaret eden Titiz, “Bu çok yanlış ve bizi çok sıkıntıya sokan bir durum. Maalesef böyle yüzlerce hasta var doktordan kaçan. Dolayısıyla cerrahi yöntemin kolon kanserinde önemli olduğunu vurgulamamız gerekiyor. Cerrahi yöntemle pek çok kolon kanserinin erken dönemde yakalanıp ortadan kaldırıldığı takdirde diğer organlara yayılmasını engellemek açısından son derece önemli” diye konuştu.

“YANLIŞ BESLENME ALIŞKANLIKLARI EN BÜYÜK RİSK”
Kolon kanserine neden olan risklerin başında yanlış beslenme alışkanlıklarının geldiğine dikkat çeken Dr. Titiz, “Diyet çok önemli. Günümüzde fastfood, ızgara, hazır gıdalar, özellikle kömürleşmiş, yanmış, tütsülenmiş yiyeceklerin çok fazla tüketilmesi, liften, sebze meyveden fakir gıdalarla beslenmenin artması kolon kanserinin artmasındaki en büyük risklerden biri. Genetik faktörler bu kanser türünde de çok önemli. Ailesinde kolon kanseri olan kişilerde mutlaka risk çok çok artıyor. Bazen sadece ailevi kolon kanseri diye nitelendirdiğimiz kanser çeşitleri bile mevcut. Bütün bireylerde gözükebiliyor. Bunlar erken tanı konularak, bütün kalın bağırsağın alınması gibi çok büyük ameliyatlara kadar gidilebiliyor. Dolayısıyla hastalarımıza önerilerimiz mutlaka basit bir hemoroit ya da çatlak var gibi değil, özellikle belli bir yaşın üzerindeyse beraberinde bir karın ağrısı, dışkılama bozukluğu, vücudunun bir yerinde bir anormallik, bir problem hissettiğinde bu şikayetlerle beraber hekime mutlaka başvurması ve ileri tetkiklerin yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“HASTANEMİZDE İLK KEZ KAPALI YÖNTEMLE AMELİYAT GERÇEKLEŞTİRDİK”
Erken teşhiste ufak bir cerrahi operasyonla kanser dokusu tamamen ortadan kaldırılarak vücuda yayılımını ve dolayısıyla ölümlerin önüne geçilmesini sağlayabildiklerine dikkat çeken Titiz, teşhiste gecikildiği takdirde ölüm oranının da yüksek olduğunu vurguladı. Kolon kanserinin tedavisinde son yıllarda oldukça yüz güldürücü sonuçlar alındığını aktaran Titiz, “Yani hastalarımız kalın bağırsakta kanser var diye korkup kaçmasınlar. Mutlaka cerrahi tedaviye, onun dışında kemoterapi, radyoterapi gibi diğer yöntemlere başvurup bir an önce tedavilerini olurlarsa erken dönemde 5-10 yıllık yaşam süreleri oldukça uzar” şeklinde konuştu.

İçel Devlet Hastanesi’nde yaklaşık 2 ay önce ilk kez kapalı kalın bağırsak ameliyatını gerçekleştirdikleri bilgisini de veren Titiz, şunları söyledi: “Hastamız bize karın ağrısı ve kanama şikayetiyle başvurmuştu. Yapılan tahlillerde sol kalın bağırsağında bir tümör saptadık. Alınan biyopsinin sonucunda kanser olduğunu saptadık ve laparaskopik dediğimiz kapalı yöntemle kalın bağırsağın tümörlü dokusunun çıkartılması tekniğiyle hastamızı sağlığına kavuşturduk. Şu anda hastamız onkolojide tedavisini görmekte ve yaşamını güzel bir şekilde sürdürmekte.”
Kapalı ameliyatın açık ameliyata göre avantajlı bir yöntem olduğunu ifade eden Titiz, “Uygun vakalarda kapalı yöntemle yapılan ameliyatlarda karna açılan delikler vasıtasıyla bu yöntem gerçekleştiriliyor ve daha az bir cerrahi alan kesi alanıyla sınırlandırılıyor. Hastamız daha erken sürede ayağa kalkıyor, daha erken sürede yemeye içmeye başlıyor, yara iyileşmesi ve normal sosyal hayatına dönmesi daha çabuk daha erken meydana geliyor. Artık İçel Devlet Hastanesi’nde kapalı yöntemle kalın bağırsak kanseri ameliyatları başarılı bir şekilde tarafımızca gerçekleştiriliyor” dedi.