Koalisyon projesi AK Parti'ye yaradı

Referandum sürecinde Başbakan Erdoğan ile çalışan siyaset bilimci Ertan Aydın, Bugün Gazetesi'ne çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Yrd. Doç. Dr Ertan Aydın, AK Parti'nin çalıştığı araştırma şirketlerinden PollMark'ın ortaklarından, Çankaya Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü akademisyenlerinden.

Referandum sürecinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birebir çalıştı. Erdoğan'ın "kozmik odası" olarak adlandırılabilecek Referandum Strateji Merkezi'nde bulunan isimlerden birisi. Aydın, Referandum Strateji Merkezi'nde sürecin nasıl yönetildiğini, başarıya giden taşların nasıl döşendiğini hakkında açıklamalarda bulundu.

Aydın, referandum sonuçlarına ilişkin de çarpıcı analizler yaptı ve 2011 seçimleri öncesinde AK Parti'nin izleyeceği stratejiyle ilgili de önemli ipuçları verdi.

*Referandum sonucunu siz nasıl analiz ediyorsunuz?


Bu referandum Türkiye demokratikleşme tarihinin en önemli sınavlarından bir tanesiydi. Bence tarihi bir kırılma anı, bir kopuş da diyebiliriz. Bu sadece Türkiye için değil, aynı zamanda tüm İslam dünyası açısından da büyük bir kırılma anı. 11 Eylül'den sonra batıda İslam'ın demokrasi karşıtı, diktatöryal rejimleri besleyen bir olgu olduğuna dair oryantalist ve İslam korkusunu körükleyen yazılar çokça çıktı. Bu referandum sonucu, bu tarz yaklaşımları da çürüten ve geçersiz kılan bir hadise. Türkiye'nin dindar ve muhafazakar kitleleri demokrasinin önünü açan, demokratikleşmeyi harekete geçiren temel aktör haline geldiler. Yüzünü batıya dönmüş, AB'den vazgeçmeyen, bunu yaparken dindar ve muhafazakâr kimliğinden de ödün ermeyen bir kitle bu.

Erdoğan merkezin markası

Bu bir paradoks değil mi?


Şerif Mardin’in çevrenin değerlerini merkeze taşıma mücadelesi verdiği bu mücadelenin darbelerle kesintiye uğradığı tezi vardır. Çevre güçler merkezdeki yerini tahkim eden bir girişimde bulundular ve çevre kendi değerlerini merkeze taşıma konusunda tarihinde ilk defa bu kadar başarılı oldu. Diğer yandan da merkezin değerlerini içselleştirerek kendi değerlerine dönüştürdüler. Yani kendi değerlerini merkeze taşımakla kalmayıp, aynı zamanda merkezin değerlerini de kendi değerleri haline dönüştürdüler. Artık periferi insanı olmaktan çıkıp, merkezin temel aktörleri haline dönüştüler. Merkeze geldiklerinde bu güçler marka oldular. Tayyip Erdoğan, merkezin bir markası haline geldi.

AK Parti’yi güçlendirdi

Yoğun bir kampanya süreci yaşandı yüzde 58 oy oranı nasıl değerlendirilmeli?


Yüzde 58 sadece Anayasa paketine destek veren kitle olarak değerlendirilebilir, muhalefetin tutumu yüzünden AK Parti’ye güven oyu veren kitle şeklinde okunmaya başlandı. AK Parti bundan sonra iyi bir strateji izleyebilirse, bu yüzde 58’lik kitleyi kendi seçmeni haline dönüştürebilir. Kampanya süresince AK Parti’nin oyları da arttı, 22 Temmuz’daki oy oranına geri döndü.

Sonuç, 2011 seçimlerine dönük yapılan CHP - MHP koalisyonu projeksiyonlarını çürüttü mü?

Referandum sonucu bu mühendislik projelerinin de boşa çıkmasına sebebiyet verdi. Buradan bir CHP – MHP koalisyonu çıkması çok zor artık. MHP çok büyük bir yara aldı artık, baraj altında kalma riskiyle karşı karşıya. Bu proje AK Parti’yi yıkmaya dönük bir proje iken AK Parti’nin elini daha da güçlendiren bir proje haline geldi.

BDP taşeronluk yaptı

BDP’yi nasıl değerlendiriyorsunuz?


BDP bu referandumla MHP gibi çok ikircikli bir pozisyona düştü. Paketin içeriğinde en fazla istifade edebilecek kitleler, pakete karşı mesafeli durmayı tercih etti. BDP siyasetin dışında kalarak, siyaset dışı mekanizmaların taşeronu olma gibi bir rol üstlendi. Türkiye’nin temel siyasetinde söz sahibi olmayı geri çevirdi. Kısmi bir başarı elde etti ama bu hata BDP’nin yakasını bırakmayacak, ileride çatışmalar yaşanmasına sebep olacaktır.

Sandığa girmeyenler eklendiğinde evet yüzde 44 hayır yüzde 32

Siyaset bilimci aydın kullanılmayan oyları dahil ederek yapılan hesaplamalara göre CHP’nin oyunun yüzde 22 – 23, MHP’nin ise yüzde 7 olduğunu söyledi.

Bu referandum sürecinde kimin oyu eridi?

Sandığa gitmeyen yüzde 23 dahil edildiğinde evet oyları yüzde 44 hayır oyları da yüzde 32 civarında. Dolayısıyla partilerin oylarını buradan okumak daha gerçekçi. Her seçimde zaten yüzde 20 civarında gitmeyen bir kitle var. Bu seçimin kaderi. Son seçimde yüzde 18 sandığa gitmedi, dolayısıyla boykotçuların oranını yüzde 5 civarında tahmin ediyoruz. Hayır oyu veren yüzde 32 içerisnde CHP’nin oyu bizim araştırmalarımızda yüzde 22 – 23 civarında, yaklaşık yüzde 7 MHP oyu, yüzde 2’de dışarıdan gelen oylar var. Yüzde 44’lük evet oyu içerisinde ise, AK Parti’nin oyu yüzde 38-39 civarında, SP 2, BDP 1, 2-3 puanda MHP’nin muhafazakar seçmeni, liberaller, bazı sol çevreler.

Siyasi bir intihardı

MHP’nin önemli bir oy kaybı yaşadığı iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?


MHP’liler çok inanmadıkları bir dava içerisinde buldular kendilerini. Lideri ile kitlesi arasında bir farklılık oluştu. Kitle lider kadar hayıra inanmadı. MHP’li seçmenin bir kısmı da bu motivasyonsuzluk yüzünden sandığa gitmediğini düşünüyoruz. Lider kadar motive olmadı kitlesi. MHP’nin geçtiğimiz sene yüzde 18’lere kadar yükselen bir oyu vardı. Süreç içerisinde her geçen ay bu oyun eridiğini, son yaptığımız araştırmalarda, yüzde 11’e kadar gerilediğini gördük. Bundan sonra bir baraj tehlikesi yaşayabilir. 2011 seçimlerinde yeniden 2 partili bir düzen çıkabilir. MHP sağ siyaset dairesinde kalması gerekirken, CHP’nin alternatifi olmayı tercih etti. Oylarını CHP’ye kaptırma riskiyle karşı karşıya kalmıştır. Bir bakıma siyasi intihar olmuştur bu.
Kılıçdaroğlu esasta yanlış yaptı

CHP’nin yeni liderle referanduma gitti bu sandığa nasıl yansıdı?


CHP açısından Kılıçdaroğlu’nun önemli bir rüzgar oluşturduğu kuşkusuz, yöntem olarak CHP’nin Erdoğan’ı olmaya soyundu, yöntemi etkili bir yöntemdi. Fakat Kılıçdaroğlu’nun bu yöntemi destekleyecek güçlü argümanları olmadı. Usul doğruydu, ama esasta yanlışlıkları vardı. Belge siyaseti yapan Kılıçdaroğlu, “Çamur at izi kalsın” siyasetine yönelince başlangıçtaki ciddiyetini kaybetti.

Başbakan bir CEO gibi çalıştı

Referandum sürecinde Başbakan’ın süreci yönettiği bir kozmik odası var mıydı?


Think-Thank kuruluşları, çeşitli araştırma şirketleri, kampanya iletişim stratejileri, kanaat önderleri ve parti üstü kurmaylardan oluşan bir referandum strateji merkezi kuruldu. Bu merkez gelişmeleri an be an takip etti. Başbakan’a sürekli raporlar iletildi. Muhtemel senaryolar sunuldu. Başbakan’la müzakere süreci içinde kampanya yürütüldü. Hiçbir konuda tek başına karar vermedi. Çıkan haritayı çok önceden bu merkez Başbakan’a sundu. Başbakan sonucu çok önceden biliyordu. Hangi illerde ne tür sıkıntılar var, oy oranları neler bunlara son derece vakıftı. Tayyip Erdoğan’ın geleneksel yöntemlerinin arka planından güçlü bir bilimsel altyapı ve ekip çalışması var, ARGE var. Stratejistlerle, analistlerle güçlü bir etüt çalışması yapıyor. Performans envanteri tutuyor. İl, il bu performans envanterini takip ediyor. Bir şirketin CEO’su gibi profesyonel bir yönetim tarzı var.


Sahiller görece yıkım duygusu yaşıyor

AK Parti’ye yönelik sahillerden yükselen hayır sesi bir anlam taşıyor mu?


Burada basit bir okuma yapılıyor, bazı yerlerde yüzde 45 oy almış, 0 almış gibi değerlendiriliyor. Antalya’da yüzde 45 önemli bir oy.

Ama her yerde kazanmış, bu bölgelerde kazanamamış?

Ege ve Akdeniz’de CHP ile MHP seçmeni arasında çok yüksek bir geçişkenlik oluşmaya başladı. 29 Mart seçiminde meyvesini veren bu geçişkenlik hayır cephesi açısından bu referandumda da başarılı işledi. Referandumda o bölgelerde AK Parti’nin oyu kadar ya da bir miktar fazla evet oyu alınabildi.

Siz bu refleksi nasıl adlandırıyorsunuz?

Ege ve Akdeniz insanının profili diğer bölgelere nazaran farklı daha eğitimli sosyo ekonomik düzeyi yüksek kitlelerin yoğun olduğu yerler. Bunların iktidardan beklentileri, kanaatkarlık çıtaları daha yüksek. AK Parti iktidarının bütün bölgeleri, hayat kalitesini eşitleme politikası bu bölgeleri rahatsız etti. Bu bölgelerin göreceli üstünlük algıları ortadan kaldırıldı. İmtiyazlarını kaybediyorlar. İzmir kendisini Paris gibi hissederdi, AK Parti iktidarında o havasını kaybetti. Eğitim seviyesi yükseldikçe beklentide yükseliyor. Beklenti karşılanmayınca görece bir yıkım olur. Görece yıkım duygusu yaşıyorlar.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile