Özbağ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, semanın ilahi aşkın vücut üzerine tecelli etmesi olduğunu söyledi.
Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunus Emre'nin, dini sevgiyle aşılayan, Anadolu'nun büyük mimarları olduklarını belirten Özbağ, şöyle devam etti:
"Bunlar, Anadolu'da aşkın, muhabbetin, sevdanın, güzelliğin ve nuraniliğin en büyük temsilcileridir. Onlar bunu yaparlarken dillerinde bir tek sevgi dili olmuş ve insanlara bir tek sevgiyle yaklaşmışlar, muhabbetle yaklaşmışlar, o ilahi aşkın tecelliyatını yaşamışlar. Hazreti Mevlana eserlerini Farisice vermiş, 'Gel ne olursan ol gel' demiş, ilahi aşkın uçsuz bucaksız semalarına kanat çırpmış. Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri, '4 kapı 40 makam' diyerek 72,5 milleti bu noktada bir görmeyi aşılamış. Yunus da bize sevgi için geldiğini belirterek, ne yapmamız gerektiğini anlatmış. O yüzden Hazreti Mevlana deyince, Mevlevilik deyince akla ilahi aşkın tecelliyatı, sevdanın, kardeşliğin tecelliyatı gelir."
Özbağ, semanın ve hissiyatının, tarihi kültüre göre öğrenilmesi ve aynı şekilde devam ettirilmesi gerektiğini vurguladı.
Toplumun bazı değerlerle sonradan tanıştığını dile getiren Özbağ, "Sema ve hissiyatı, tarihi kültüre göre öğrenilmeli ve devam ettirilmelidir. Biz kendi değerlerimizle sonradan barışan ve tanışan bir topluluğuz. Bizim çocuklarımız Descartes'i bildiği kadar Hazreti Mevlana'yı da bilmelidir. Bizim çocuklarımızın Eflatun'u bildikleri kadar Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunusu'da bilmeleri gerekir" diye konuştu.
- "İnsanlar batıdan gelme rüzgarla Mevlana'yı tanıyor"
Özbağ, Mevlana'yı ilk araştıranlardan birinin yabancı bir bilim insanı olduğunu söyledi.
Mevlana'nın batılılardan öğrenildiğini belirten Özbağ, şöyle konuştu:
"Bu acı bir şey ama bizim ülkemizde de artık eskisi gibi değil. Şu anda biz Bursa Karabaş-i Veli Kültür Merkezi Mevlevihanesi mevlevileri olarak hemen hemen Türkiye'nin en kalabalık mevlevi grubuna sahibiz. Şu an yaklaşık elbiseli 200 semazenimiz, 200'ye yakın mıtrıbanımız, 100'ün üzerinde bayan semazen ve 100'ün üzerinde bayan mıtrıban ile yeniden Hazreti Mevlana'nın bu noktada kültürünü, eğitimini, düşüncelerini Hazreti Mevlana'nın yolunu insanlara anlatmaya çalışıyoruz. İzmir'de, İzmit'te, İstanbul'da değişik il ve ilçelerde Gelibolu Mevlevihanesi'nde ayda bir kere olmak şartıyla Hazreti Mevlana'nın Mesnevi'sini okuyarak insanlara Mesnevi'yi anlatıyoruz. Semazen yetiştirmeye çalışıyoruz. İnsanlara güzel ahlakı, iyiliği, güzelliği ve kardeşliği öğretmeye çalışıyoruz. Tarafgirlik yapmadan, tarafgir olmadan Kur'an-ı Kerim ve sünnet dairesinde bir mevlevi nasıl olur? Mevleviliğin nasıl yaşanması gerektiğini insanlara öğretmeye çalışıyoruz."
- "Semazenlerin başı dönmüyor"
Özbağ, semanın manevi tarafının olduğunu söyledi.
Sema yapanların başının dönmemesinin de eğitimle alakalı olduğunu vurgulayan Özbağ, şunları kaydetti:
"Bir kişi fiziki olarak bir işte sürekli çalışırsa o işle alakalı kendisinde istidat oluşur. O kimse o işi sürekli yapar ama bu istidatı ne kadar devam ettirir bilinmez. Biraz da bu işin içerisine maneviyat girince o farklı olur. Aramızda 4,5 saat hiç durmaksızın sema eden kardeşlerimiz var. Bu onların bir manevi halidir. O yüzden üstatları var. Üstatlarının terbiyesiyle, üstatlarının bu noktadan manevi tecelliyatıyla onların başları dönmez."
'Kültür Mirası Sema, Aslına Uygun Korunmalı'
Karabaş-i Veli Kültür Merkezi Mevlevi üstadı Mustafa Özbağ, "Sema ve hissiyatı, tarihi kültüre göre öğrenilmeli ve devam ettirilmelidir. Biz kendi değerlerimizle sonradan barışan ve tanışan bir topluluğuz. Bizim çocuklarımız Descartes'i bildiği kadar Hazreti Mevlana'yı da bilmelidir. Bizim çocuklarımızın Eflatun'u bildikleri kadar Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunus'da bilmeleri gerekir" dedi.