YSK tarafından önce veto edilen ardından dün yapılan toplantıda 12 Haziran‘daki seçime katılabileceği açıklanan Kürkçü, katıldığı bir toplantıda, gazetecilerin sorularını yanıtladı. YSK‘nın bu son kararını değerlendiren Kürkçü, "YSK başta yapması gereken şeyi sonda yaptı. Bunu yaparken eğer bir dış tesirle yapmış değilse büyük bir özensizlik, dikkatsizlik ve eldeki yasa içtihatları yorumlamadaki yeteneksizlikle ben bunu açıklayabilirim" dedi.
Türkiye‘de bir Yasama kargaşası olduğunu ileri sürün Kürkçü, birbiriyle çelişen, yerel yargıçların ne şekilde karar verebileceklerine dair çok geniş bir yorum aralığı bırakan düzenlemeler bulunduğunu ifade ederek, "Bunların hepsi üst üste gelince bu sonuç doğabilirdi, fakat adı üzerinde Yüksek Mahkeme bütün bunları öngörerek, bütün sahayı yukarıdan, yüksekten görerek bunu önceden düzenleyebilirdi. Mesela kişisel olarak benimle ilgili, 1974‘te çıkmış olan Af Yasası‘nın bana tanımış olduğu hakların başka
hiçbir yasa tarafından geri alınamayacağını bilmesi ve bunun için önüne gelen evrakı bunun ışığında değerlendirmesi gerekirdi. Ne yazık ki bunu yapmadı. Bugünlerde bazı yorumlarda duyuyorum, ‘Bu adaylar da niçin acaba bu evrakı hazırlamadılar‘ diye. Burada adayların hiçbir sorumluluğu olmadığı açık. Ben mesela mart ayının sonundan beri bu sözü edilen evrakı almaya çalışıyorum fakat mahkemeler, sonradan yapılan değişikliklerle ‘memnu hak‘ diye bir şey kalmadığına dayanarak bunu vermemekte ısrarcı oldular.
Nihayet ortalık karışmaya yüz tutunca mahkemeler de aslında görevleri olmadığı halde siyasi sorumluluk üstlenerek bu kararları vermeye başladılar. Ama Yüksek Mahkeme ne yazık ki bu siyasi sorumluluğunun da olduğunu çok geç idrak etti ya da aslında bu sefer bir tesir altında kaldı. Bu sefer siyasi kurumlar, Cumhurbaşkanı devreye girerek sorumluluğunu hatırlattı" diye konuştu.
Sokakta süren mücadelelerin, medyanın ayağa kalkmasının, bütün kanaat önderlerinin bu konuda haksızlığa açık tavır almasının, Yüksek Mahkeme‘nin de manevra yapmasını kolaylaştırdığını kaydeden Kürkçü, şöyle devam etti; "Ama bunların hiç birisi olmayabilirdi ve bu arada bir kardeşimiz hayatını kaybetti, yüzlerce insan darp edildi, enerjimize yazık oldu, bunun için harcamamalıydık. Ama şunu söyleyebilirim; demokratik açıdan Türkiye toplumu, devleti değil altını çizmek isterim, ileriye doğru büyük bir adım
attı. Kendisi gibi düşünmeyenlerin hakkını savunmak için insanlar kendilerini ortaya koydular ve böylelikle bir olgunluk sınavından geçtik. Tabi burada, bu adaylıkların reddinin toplumun karşısına savaş ve barış ikilemini ortaya koyması, Kürtlerin hak ve özgürlükleriyle ilgili esaslı bir tartışma arifesinde, onları inciten bir davranışın barış değil savaş seçeneğini güçlendireceğini görmesi, bu siyasi okuma, bu siyasi idrak da bu kararın alınması için mücadele arzusunu kuvvetlendirdi. Nihayet sonunda aday
olabildik. Aday olduk diye seçimi kazandık diye bir şey yok, aday olma mücadelesini kazandık. Şimdi Mersinli seçmenlerin politikamızın, programımızın, davamızın haklılığına inandırılması gerekiyor. Bu bakımdan öteki adaylarla eşit olmamız gerekir. Ama yüzde 10 barajıyla BDP ve diğer partiler seçime eşit şartlarla giremedikleri için burada da aslında bir geriden gelen yarış var ama bunu da aşabileceğimizi düşünüyorum."
Ertuğrul Kürkçü, ‘son olayların en fazla BDP‘ye yaradığı‘ şeklindeki değerlendirmelere ise şu yanıtı verdi: "En fazla BDP‘ye yarayıp yaramadığını sandıklar açılınca göreceğiz ama seçmenin adayın etrafında toplanması arzusunu çok kuvvetlendirdi. Dolayısıyla burada esaslı bir bütünleşme oldu. Burada BDP İl Örgütü yöneticileriyle, BDP‘nin bu tür daha önce kazanmış bulunduğu politik mevziiyle bu adaylık arasında tam bir örtüşme sağlandığı gibi sosyalist seçmenler de şimdi önlerinde yeni bir seçenek olduğunu
düşünüyorlar."
Kürkçü Ysk‘nın Son Kararını Değerlendirdi
BDP‘nin desteklediği Mersin Bağımsız Milletvekili adayı Ertuğrul Kürkçü, YSK‘nın başta yapması gerekeni sonda yaptığını söyledi.