Demokrat Kürtler Arayışı üyesi Tahsin Sever, referandum süreci ve Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)'nin boykot kararını değerlendirdi. Avrupa Birliği(AB)'ne üye olmaya çalışan bir ülkenin halen darbe anayasasıyla yönetilmesinin doğru olmadığını kaydeden Sever, anayasa değişikliği paketinin de yetersiz olduğunu kaydetti.
Anayasanın tamamının değişmesi gerektiğini kaydeden Seven, "Yargı mekanizmasındaki tıkanmalar, Ergenekon sürecinin yargı safhasında bu değişiklik gündeme geldi. Bu kısmi değişiklik içerisinde bütün toplumu ilgilendiren toplumsal ve siyasal meselelerin çözümü yoktur. Buna rağmen değişiklik, sürecin normalleşmesi için önemli. Çünkü Türkiye'de halktan korunan tabu devlet yapılanması var." şeklinde konuştu.
"EGEMENLİĞİ YARGI DEĞİL HALK KULLANMALI"
Türkiye'de 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' denildiğini ancak bunun böyle olmadığını gördüklerini dile getiren Sever, 411 milletvekilinin onayıyla çıkarılan bir anayasa değişikliğinin 11 üyeli Anayasa Mahkemesi tarafından esastan görüşülerek iptal edildiğini hatırlattı.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)'ndan Anayasa Mahkemesi'ne ve diğer yargı organlarına kadar herkesin kendisini devletin sahibi kabul ettiğini anlatan Sever, "Onlara göre birçok şey konuşulamaz, tartışılamaz. Yasama organı özelliği fiili olarak şu anda Meclis'te değil, Anayasa Mahkemesi'nde. Bunun TBMM'ye yani halka geçmesi gerekiyor. Bunun için de referandum önemlidir ve Türkiye'nin normalleşme sürecini hızlandıracaktır." ifadelerini kullandı.
"FAİLİ MEÇHULLERİ YAPAN MEKANİZMA ORTAYA ÇIKACAK"
Kürt sorunun çözümü için öncelikle sürecin normalleşmesi gerektiğini dile getiren Sever, 12 Eylül'de yapılacak referandumun böyle bir fonksiyonu üstleneceğini belirtti. 1991 ile 1996 yılları arasında fail meçhul cinayetler diye nitelendirilen bir katliamın yaşandığını hatırlatan Sever, şöyle devam etti: "Son zamanlarda üst düzey devlet yetkilileri bunun bir devlet politikası olduğunu ifade etti. Bunların araştırılabilmesi, yapanların cezalandırılabilmesi, bu mekanizmanın ortaya çıkarılabilmesi bu değişikliklerle son derece ilgilidir. Mevcut yapı ile bağımsız yargıdan söz edemeyiz. Yani ortada bir HSYK var neredeyse padişahlarda mevcut olan yetkilere donatılmıştır."
"ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE KARŞI ÇIKMANIN GEREKÇESİ YOK"
Barış ve Demokrasi Partisi'nin 'boykot' çağrısına da değinen Sever, değişiklik paketine karşı çıkmanın mantıklı bir gerekçesinin olmadığını vurguladı. BDP'nin anlamlı gerekçeler ortaya koyamadığını belirten Sever, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hele hele siyasal tezleriyle beraber düşündüğünde çok daha anlamsızdır. Çünkü BDP, 'Türkiye'nin demokrasileşmesi' söylemini kullanıyor. Eğer bunu siyasal bir hedef olarak önünüze koymuşsanız, çapı ne olursa olsun anayasa değişikliğine destek vermeniz gerekir. Nasıl karşı çıkarsınız, nasıl aleyhinde olursunuz, nasıl seyirci kalırsınız? Bu çok anlamlı değildir. BDP'nin söylemleri ile aktiviteleri arasında bir paradoks vardır. Bu açıklanmaya muhtaç bir konudur. 86 yıllık devlet politikasının asıl mağduru Kürtlerdir. 12 Eylül bu mağduriyetin en katmerli halidir. Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi insanın aklının alamadığı bir işkence tezgâhıdır. Bu mağduriyeti yaşayan bizlerin en azında ahlaki olarak 'evet' dememiz zorunludur."
"HAYIR, DESEM BABAMIN KEMİKLERİ SIZLAR"
Bütün aile üyelerinin 12 Eylül'ü yaşadığının altını çizen Tahsin Sever, 65 yaşındaki babasının hiçbir illegal yapıyla ilgisi olmadığı halde tutuklandığını dile getirdi. Sever, yaşadıklarını şöyle anlattı: "İstanbul'daydım o zaman. Akşam haberlerini bir yerde izlerken televizyonda babamı gördüm. 3-5 kişiyle beraber önlerinde bir sürü ağır silahla götürülüyordu. Yaşı ve konumu itibariyle saygın biriydi. Gözaltı süresi 90 gündü. O yaşına rağmen hücrede kalıyordu. Şimdi ben bu mevcut değişikliğe 'hayır' dersem ya da başka bir şey yapsam vicdanımı nasıl rahatlatırım? Yani kendi yaşadıklarım, çevremin yaşadıkları, Kürt halkının yaşadıkları bunları bir tarafa bırakırsam, babamın kemikleri sızlamayacak mı? Elbette sızlayacak."