İl merkezine 26 kilometre uzaklıkta , Türkiye Kömür İşletmeleri ( TKİ ) Genel Müdürlüğüne bağlı Seyitömer Linyitleri İşletmesi ( SLİ ) Müessesesi sahasındaki höyüğün kazılara başlanmadan önce 150 metre çap , 23 , 5 metre yüksekliğe sahip olup DPÜ Arkeoloji Bölümünce 2006 yılından bu yana yapılan kazıların bu yılki bölümü Mayıs ayında başladı .
Kazı çalışmaları 2010 yılında SLİ Müessesesinin sağladığı 250 işçi , Arkeoloji Bölümünden 50 öğretim elemanı ve öğrencisi tarafından yürütülmektedir .
Kazı Grubu Başkanı , Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı ve DPÜ Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof . Dr . Nejat Bilgen de , geçen yıl 8 metrelik kültür katmanı tespit ettikleri höyükte bu yıl bu katmanın çoğunu kazabileceklerini anlattı .
Prof . Dr . Bilgen , geçen yıl kazıları M . Ö 2000 ' lerin başlarına tarihledikleri Orta Tunç Çağı katmanında bıraktıklarını ifade ederek , şiddetli deprem yaşandığını saptadıkları bu katmanda korunmuş insan beyinleri bulduklarını hatırlattı .
Kazılara başladıkları katmanın , Asur Ticaret Kolonileri Devri diye tanımlanan M . Ö 2 ' nci binin ilk çeyreği olduğuna dikkati çeken Prof . Dr . Bilgen , sözlerine şöyle devam etti : " Höyüğün , uluslararası ticarette hem Mezopotamya , hem Batı Anadolu , hem de Ege Adaları ve eski Yunan medeniyetiyle bağlantılı olduğunu , büyük bir ticaretin ortasında yer aldığını saptadık . Bunu teyit eder bir biçimde çok önemli bir mühür elimize geçti . Asur Ticaret Kolonileri Devrinde , dünyanın önemli müzelerinde ancak birkaç tane örneği sergilenen çekiç başlı mühür bulduk . Dünyada bu mühür tipinin örnekleri British , Metropolitan ve Louvre müzelerinde bulunuyor , dördüncüsü de İstanbul Arkeoloji Müzesindedir . Dünyada bu mühürlerin sayısı 10 ' u geçmez . Belki dünyanın birçok yerinden insanlar sadece bu mührü görmeye gelecek , bu kadar arkeoloji literatüründe önemli bir mühür . Bu yıl için çok sürpriz , çok hoş bir buluntuydu . " Bilgen , ortaya çıkarttıkları mührün , Hitit döneminde çok sevilen ve Hitit krallarının üzerlerine adlarını yazıp kullandığı tipte bir tarihi eser olduğuna işaret ederek , bunun şimdiye kadar oluşturdukları teorinin doğruluğunu ve höyüğün o dönemlerde ne kadar önemli bir yer olduğunu ortaya koyduğunu dile getirdi .
Mührün yapıldığı metali belirlemeye çalıştıklarını anlatan Prof . Dr . Nejat Bilgen , " İlk etapta opal olup olmadığını baktık , ancak opal olmadığını belirledik . Kırmızıya yakın bordo rengine sahip . Mührün üzerinde dekoratif desenler var . Zaten bu figürün işlenmesi için mührün yumuşak metalden yapılmış olması gerekiyor . Tipolojik anlamda çok önemli bir mühür " diye konuştu .
" HÖYÜK , ÇOK HIZLI BİR TİCARİ AĞIN ÖNEMLİ PARÇASI "
Nejat Bilgen , eski dönemlerin sanayisi diye nitelediği höyüğün etrafında kil yatakları bulunduğuna işaret ederek , kilden üretilen dokuma ağırlıkları ve ağırşakları geçen yıllarda bulduklarını ve M . Ö 3000 ' li yıllardan bu yana burada kalıpla seramik üretildiğini tespit ettiklerini anımsattı .
Rüzgar ve kil avantajlarıyla höyüğün bulunduğu bölgenin özellikle üretim ve sanayi için kullanıldığını , bunu ihracat ve ithalatla ticarette yaşattıklarını belirlediklerine dikkati çeken Prof . Dr . Bilgen , şunları kaydetti : " Höyüğün Orta Anadolu , Suriye ve Mezopotamya bağlantısı , birçok seramik tipolojisiyle ve birçok başka mühürle ortaya konulabiliyor . Kütahya günümüzde diğer şehirlere oranla ücra bir köşede , sanki ticaretin dışındaymış gibi görünse de eskiden koloni devrinde uluslararası ticaretin tam göbeğinde olduğunu , hem yerel üretim , hem dışarıdan gelen malzemelerle bu höyüğün çok hızlı bir ticari ağın önemli parçası olduğunu saptadık . Bugüne kadar yapılan araştırmalarda höyüğün bulunduğu bölgenin , Troya , Batı Anadolu veya Ege ' ye açılan yolların tali yolları üzerinde olduğu söyleniyordu . Bu mühür tarzı Anadolu ' da 3 ya da 4 yerde bulunmuş , Boğazköy , Alişar ve Kültepe ' de ele geçirilmiş . Bunlar nasıl o dönemin önemli kentleriyse burası belki çok büyük bir yerleşim yeri değil , ama sanayi ve uluslararası ticaretin işlemesi bakımından önemli bir şehir olduğu buluntulardan ortaya çıkıyor . "
GEÇEN YIL MEGARON DENİLEN TAPINAK BULUNDU
Seyitömer Höyüğü ' nde kazı çalışmaları , altındaki 12 milyon ton kömürün ekonomiye kazandırılması amacıyla 1989 ' da Eskişehir Müze Müdürlüğünce başlatıldı . Afyonkarahisar Müze Müdürlüğünün 1990-1995 yılları arasında yürüttüğü çalışmalar , 2006 ' dan itibaren DPÜ Arkeoloji Bölümünce yürütüldü .
TKİ Genel Müdürlüğü ve DPÜ Rektörlüğü arasında imzalanan protokol gereğince her yıl 6 ' şar aylık dönemler halinde yürütülen kazı çalışmalarının tamamlanması ve höyüğün kaldırılmasının ardından yaklaşık 500 milyon lira değerinde linyit kömürünün çıkartılmaya başlanması hedefleniyor .
Yapılan arkeolojik kazılar sonucunda höyüğün 5 bin yıllık bir geçmişe sahip olduğu , Orta ve Erken Tunç , Arkhaemenid , Hellenistik , Roma dönemlerinde yoğun olarak iskan edildiği saptandı . Önceki sezonlarda ortaya çıkarılmış Roma ve Hellenistik katmanlara ait atık çukurlarından hala figürlerin parçaları ve seramik parçaları ele geçiriliyor .
2008 kazı sezonunda iki evreli ortaya çıkarılan M . Ö 2 ' nci binin ilk çeyreğine denk gelen Orta Tunç Çağı yerleşiminin , M . Ö 1800 ' lü yıllarda depremlerle yanıp yıkıldığı anlaşıldı . Geçen yıl bu tabakaya ait mimari elemanlar çizilerek tamamıyla kaldırılıp alt tabakadaki Erken Tunç Çağı mimarisi ortaya çıkarılmaya başlandı .
Höyükte geçen yıl ortaya çıkarılan yapılardan en önemlisinin bir tapınak olduğu kaydedildi . Megaron denilen bu kutsal mekanın içerisinde önemli tarihi eserler de ortaya çıkarıldı .