Osmanlı hanedanı, asırlardır aralarından şair, hattat ve ressamların çıktığı, sanatçı ve sanata hürmetkâr bir aile. Yavuz Sultan Selim gibi şiir divanı olanların yanı sıra Sultan Abdülaziz ve Abdülmecid Efendi gibi ressam mensupları da var. Sultan Abdülhamid Han’ın torunlarından olan Ayşe Adile Nami Osmanoğlu Tars da tıpkı dedeleri gibi sanatla meşgul oluyor. Doğarken annesi vefat eden Osmanoğlu, Tunus’ta büyüyüp Fransa’da yetişti. 1974’te sürgünden dönen Adile Nami Hanım, Osmanlı padişahlarını resmettiği eserleriyle çok konuşuldu. Osmanoğlu, bu defa eserlerini Gama Art’ta “Gördüğüm Gibi’’ (Comme Je Vois) adlı sergiye taşıdı.
Sürgünde resim yaparak geçindi
Türkiye Gazetesi’nde yer alan haberde, resim aşkının ailede genetik olduğunun altını çizen Adile Nami Hanım, "Ben ressam olan Halife Abdülmecid Efendi’nin yanı sıra yine sanatkâr bir şahsiyet olan Ayşe Sultan’ın torunuyum. Sultan Abdülhamid’in kızı olan Ayşe Sultan sarayda da resim yapıyormuş ama malumunuz Paris’e sürgüne gönderilmiş. Sürgünde zorluklar yaşarken para kazanıp hayatta kalabilmek için resimler ve minyatürler yapmış. Bunu bazen insanları sevindirmek için de icra etmiş. Yaptığı minyatürlerden bir tanesi bende mevcut. Ağacın altına oturmuş yalnız bir hanımı tasvir etmiş o eserinde" dedi.
Sanatın yanında botanikle de alakadar olan Adilye Nami Hanım, yaşadığı zorluklara rağmen hayata tutunmanın yollarını aramış.
Adile Nami Hanım şunları söyledi:
"Babam, babaannem Ayşe Sultan’dan resim öğrenmemişti ama Paris’te sanatçı dostları vardı. Fransa’nın cemiyet hayatında tanınmış ressam gruplarının arasındaydı. Zaten resme karşı bir aşkı da vardı. Sürgün bitip Türkiye’ye geldiğinde işsiz kaldı, zorluklar yaşadı. “Bari boş oturmayayım” diyerek aşina olduğu resim sanatına yöneldi. Çok güzel resimler yaptı, iyi bir seri meydana getirdi. Babam “Bir insanın tuvale içini dökmesi için etrafında çok fazla kişi olmamalı” derdi. Fakat mazi hakkında biraz ketum davranıyordu. Çünkü çok acı çekmişlerdi. Bu sebeple büyüklerim hakkında çok az şey duydum ondan".
Adile Nami Hanım, resim merakının nasıl başladığını şöyle anlattı:
"Çocukluğumdan beri bir şeyler karalıyordum. Türkiye’ye döndükten sonra keyif için yaptığım eserler çok beğenildi. Bu yüzden “Bu Gözler Kimin?” adlı padişah resim serisini hazırladım. Zira gençlerimizin padişahlardan haberi yoktu. Öyle bir şey yapayım ki padişahlar bilinsin istedim. Öte yandan dedelerimi çizerken ben de bilmediğim bazı şeyleri öğrendim. Osmanlı padişahlarının hepsi de sanata, kültüre ve lisanlara çok önem vermiş insanlar. Çok geniş ufuklu ve bana göre çağdaşlardı. Çünkü bir hadiseye o günün şartları noktasından bakmak gerekiyor. Avrupa monarşilerinde olduğu gibi Osmanlı sarayı sanata destek verdi. Monarşiler yıkılınca sanatçılar tek başlarına kaldı. Dedem Sultan Abdülhamid marangoz olarak tabir ediliyor ama “ebeniste” diye adlandırmak daha doğru. Çünkü yaptığı iş, bir zanaattan ziyade incelikli bir sanat. Onun bazı eserlerinde çözülemeyen anahtarlar, saklı çekmeceler var" dedi.
Adile Nami Hanım, yeni sergisiyle ilgili de "Lisanla ifade edebileceklerimi resimle anlatıyorum. Yeni bir pencere ile diğer insanlarla iletişim kurmaya çalışıyorum. Dünyada yükselen bir kaos ve kötülük var. Bu kötülüğün kaynağı ise kültür eksikliği. Ben de bu kötülükle, hayatın güzelliklerini ve enerjisini ortaya çıkararak mücadele etmek istiyorum. Bu işin içerisinde biraz Polyannacılık da var yani. İç duygularımı, dostlarımı, maziyi ve geleceği yansıttım eserlerimde. Hatta bir eserimde kendimi uzaylı gibi tasvir ettim. Farklı malzemeler de kullandım. Çimento bile var çalışmalarımda. Neredeyse un bile serpecektim tuvale. Benim kişiliğim bu, ne yapayım. Ben Adana’da yaşıyorum. Portakal ağaçları arasında bir çiftliğimiz var. Orada tabiattan ve köylülerden ilham alıyorum" dedi.
Lisanla İfade Edebileceklerini Resimle Anlatıyor
Babaannesi Ayşe Sultan gibi sanatçı olan Sultan Abdülhamid Han’ın torunlarından Adile Nami Osmanoğlu “Lisanla ifade edebileceklerimi resimle anlatıyorum. Maziyi ve geleceği yansıttım eserlerimde. Bendeki sanat aşkı genetik” dedi.