Malatya Milletveki Ağbaba, Cezaevlerinde Hasta Olanların Sorunlarını Dile Getirdi

Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) cezaevlerinde hasta olanların sorunlarını dile getirdi.

TBMM Genel Kurulu'nda konuyan Ağababa, 'Hapishanelerde, insan haklarıyla birlikte, insanlık da yerlerde sürünüyor. Daha önce bu kürsüden yaptığım bir konuşmada, 'hapishaneler, bulundukları ülkenin aynasıdır ' demiştim. Pek çok hapishane gezdim, pek çok mahpusla konuştum. Şimdi sizlere o aynada nasıl görüldüğümüzü anlatacağım. Alınıp incinmeyelim, gocunmayalım. Hapishanelerdeki manzaramızı, birlikte seyredelim ' iddialarında bulundu.

'Prof.Dr. Mehmet Haberal belinden sorun yaşamakta. Fizik tedavi görmesi gerekiyor. Haberal'ı fizik tedavi uzmanı olmayan hastanede tedavi ediyorlar. İnönü Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu'na kanser başlangıcı teşhisi koydular. Hilmioğlu gibi çok değerli bir akademisyen hasta olmasına rağmen hapishanede tutuluyor. Sağlık demişken, hapishanelerin kanayan yarası, hasta mahpuslara değinmeden geçemeyeceğim. Adalet Bakanlığı'na göre, 400'den fazla hasta mahpus bulunmaktadır. Bunların yarısıağır hastadır ve onlarcası da ölümcül hastadır. Bu ölümcül hastalardan biri de Serap Şimşek. Yakın zamanda, kendisini hastanede ziyaret ettim ' diyen Ağbaba, daha sonra özetle şunları söyledi: . 'Adli Tıp Kurumu kan kanseri Abdullah Akçay'ın cezasının infazının ertelenmesinin uygun olduğu yönünde raporu, hasta ölüm sınırına yaklaşana kadar vermemiştir. Abdullah Akçay son günlerinde özgür bir şekilde ailesinin, sevdiklerinin yanında olamamıştır. Serap Şimşek, 30 yaşında. Henüz tutuklu, dosyası Yargıtay'da. Akıl hastası. Felçli ve yatalak. Ameliyat olmuş, bağırsakları, bir torbaya doldurulmuş ve halen hapishanede. Böyle ceza olur mu? Böyle bir insanı hapishanede tutmanın adaletle bağdaşır bir yanıvar mı? 2011 yılında Serap gibi olup da tedavi edilemeyen, tahliye edilmeyen, 41 insan öldü. Kimine bürokratik engeller çıkarıldı, kimine kinci tutumlar sergilendi. Ailelerinin, sevdiklerinin, doğdukları yerin, bir avuç gökyüzünün, bir deniz kıyısının hasretiyle öldüler. Bu ölümlerin, bu hasretlerin, bu ayıpların sorumlusu herkesten çok biz milletvekilleriyiz. İçinde bulunduğumuz, bu meclistir. Değerli arkadaşlar, taciz ve tecavüz vakalarını Pozantı ile duydunuz. Ama Pozantı tek örnek değildir. Özellikle,çocuk hapishanelerinde, çok yaygın bir şekilde uygulanmaktadır. Bir Başka konu ise dini ayrımcılıktır. Hahamla, papazla, İmamla görüşmek serbest iken, dedeyle görüşmek nedense yasak? Bu ayrımcılığın, bu haksızlığın da sorumlusu bizleriz. Kürtçe, telefonda ya da ziyarette konuşulmasının da bazı hapishanelerde yasak olduğunu hatırlatmak isterim. Hapishanedeki yasakların listesi ise buradan köye yol olur. Anneleriyle birlikte hapishanede kalan bir kız çocuğunun pilli bir bebekle oynaması yasak '

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile