Malatyalıların Sinema Sevgisi Salona Sığmadı

Malatyalıların Sinema Sevgisi Salona Sığmadı

2.

Malatya Uluslararası Film Festivali’nin sinemalarında ve Malatya Kongre ve Kültür Merkezi Kemal Sunal Salonu’nda gösterilen 25 uzun metrajlı filme Malatyalı sinemaseverler büyük ilgi gösterdi. Festivalde Ulusal Uzun Film kategorisinde yarışan ve yönetmenliğini Cemil Ağacıklıoğlu’nun yaptığı “Eylül” ve yönetmenliğini Haluk Ünal’ın yaptığı “Saklı Hayatlar” filmlerinde izleyiciler salonları doldurdu. Merdivenlerin dahi dolu olduğu gösterimlerden sonra Malatyalı sinemaseverler yönetmen ve oyuncular ile söyleşi fırsatı buldu.

Adana Altın Koza Film Festivali’nden 4 ödülle dönen “Eylül” filminin festival galası Malatya Park Avşar Sinemaları’nda yapıldı. Gösterimden sonra izleyiciler ile yapılan söyleşiye filmin yönetmeni Cemil Ağacıklıoğlu, görüntü yönetmeni Ali Olcay Gözkaya katıldı. Yönetmen Cemil Ağacıklıoğlu festivalin “kendi atmosferi içerisinde güzel” bir festival olduğunu belirterek “İkincisinin yapılması son derece güzel, insana umut veriyor ” dedi. Günün en çok ilgi gören filmi ise toplumsal farklılıklar üzerinden imkânsız bir aşkı anlatan Haluk Ünal’ın “Saklı Hayatlar” adlı filmiydi. Ünal, gösterim sonrası sinemaseverlerin sorularını yanıtladı. İzleyicilerden gelen filmdeki aşk hikâyesinin,diğer olayların önüne geçtiği eleştirisini, Ünal“Aşk, insanın en pür halidir. Ve film de ön yargılara dair bir film. İnsanın en pür halinde bile önyargıların nereye varabileceğini gösterdik” diye cevaplandırdı.

İZLEYİCİDEN FESTİVALE GEÇER NOT
Gösterimlere katılan izleyiciler festivalin yoğun programından memnun olduklarını söyleyerek Malatya’da böyle uluslararası bir film festivalinin yapılmasından duydukları mutluluğu dile getirdiler. Festivalin gösterim dışı etkinlikleri kapsamında Malatya Kongre ve Kültür Merkezi Fahri Kayahan Salonu’nda ard arda düzenlenen Türkiye “Sineması’nda Yol Öyküleri” ve “Göç Sineması” panellerinde Malatyalı sinemaseverler, akademisyenler ve sektörün ünlü isimlerini dinledi ve sinema üzerine görüşlerini paylaştı.

Plato Meslek Yüksek Okulu öğretim görevlileri Aslı Akdağ ve Sermin Çakmak tarafından yapılan sunumlar çerçevesinde şekillenen panelin moderatörlüğünü Yrd. Doç. Dr. Aslı Kotaman yaptı. Yönetmenliğini Seyfi Teoman’ın yaptığı “Bizim Büyük Çaresizliğimiz” ve Yeşim Ustaoğlu’nun yaptığı “Pandora’nın Kutusu” adlı uzun filmler üzerine kurduğu “Yeni Dönem Türk Sineması’nda Yol” adlı sunumunda Aslı Akdağ, yolun “yabancı” sinemadakinin aksine Türk sinemasında göç sırasındaki süreci değil sonrasındaki dönemi anlattığını, kurguda “birleştirici” bir unsur olarak kullanıldığını belirterek; ancak genelde “ayırıcı” olduğunu söyledi. Bu mantıkla yolun karakterleri tanımak için alt zemin olarak kullanıldığını belirten Akdağ “Yol umut veren, iyiye doğru açılan bir araç değil; genelde geçmişten kurtulma metaforu olarak kullanılıyor” dedi.

"YEŞİLÇAM KADINI EVE SABİTLEDİ"
Sermin Çakmak ise “Zorba Doğudan Ehil Batıya” adlı sunumunda, yönetmen Abdullah Oğuz’un Zülfü Livaneli’nin aynı adlı eserinden uyarladığı “Mutluluk” filmi üzerinden değerlendirmelerini katılımcılarla paylaştı. Yola çıkan kadınların “artist olmak için” yola çıktığı algısı üzerinden Yeşilçam’ın kadını eve sabitlediğini söyleyen Çakmak, “Yeşilçam klişeleri hala kullanılıyor. Yalnız yola çıkan kadın hala yok. Bizim birer “Thelma ve Louise” miz yok. Eril düşünce yüzünden, kadın evden ayrılınca gözü kamaşır algısı hâkim. O yüzden Yeşilçam’da hala yolculukta kadının yanında hep bir erkek vardır.” dedi.
Konuşmaların ardından yine aynı salonda düzenlenen “Göç Sineması” panelistlerinden yönetmen Tevfik Başer’in konuşması ise adeta Sermin Çakmak’ın sunumuna cevap niteliğindeydi. Moderatörlüğünü Bilkent Üniversitesi’nden Ahmet Gürata’nın yaptığı, Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden Thomas Balkenhol, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nden Özgür Yaren ve Reyhan Tüvi’nin katılımıyla gerçekleşen panelde Başer, uluslararası alanda göç sinemasının en önemli örneklerinden kabul edilen 1986 tarihli “40 Metrekare Almanya” ve 1989 tarihli “Sahte Cennete Veda” filmlerinin çekim hikâyelerini ve yaşadığı zorlukları anlatırken "Dışarıda ‘göçmen’ sinemacıları sadece tek kalıp altına sokuyorlar. Sadece bir kategoriye konuluyorsunuz. “Göç” ve “Göçmen” filmleri yapmanız, bu hikâyeleri anlatmanız bekleniyor. Bunun dışında bir şey yapmanıza izin vermiyorlar; başka konular için para bulamıyorsunuz, vermiyorlar." dedi
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile