27 Ocak'ta yapılan toplantıda açış konuşmasını moderatör EPC Türkiye uzmanı Amanda (Akçakoca) Paul yaptı.
Paul, özetle Türkiye’nin artık bir dönem kullanılan, Avrupa’nın hasta adamı olmadığını, bugün aksine bölgesinin gerek dış politika ve gerekse ekonomik alanda en güçlü ve en etkin ülkesi olduğunu ve bu noktaya son dönem AKP politikaları sayesinde ulaşıldığını ifade etti. Türkiye’de son dönem gerçekleştirilen iç ve dış açılımların çok büyük ilgi uyandırdığını ve takdirle karşılandığını vurguladı.
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan, Türk Dış Politikası ile ilgili sunduğu değerlendirmelerde şu hususlara değindi. Mercan,Türk dış politikasının barış, istikrar, güvenlik ve işbirliği üzerine kurulu proaktif bir yaklaşım esasında tanzim olunduğunu; Türkiye’nin bölgede etkin olmasının gerekçe ve sebeplerinin geçmişten gelen tarihi, sosyal ve kültürel sorumluluklarından kaynaklandığını; Türkiye’nin meseleler ile ilgili tarafları yakın tanıyan ve tahlil edebilen güçlü bir birikime sahip olduğunu, bölge sorunlarının çözüme kavuşturulmasının sadece Türkiye için değil bütün dünya için önem arzettiğini söyledi.
11 eylül sonrası çatışma ve güce dayalı politikaların netice vermediğinin görüldüğünü, bugün ABD ve AB’nin ve hatta İsrail’in çatışma esasına dayalı politikalar sonucu daha güvende olduğunun söylenemeyeciğini anlattı. Yeni bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunu ve mevcut proaktif Türk dış polikasının da bu esaslarda şekillendiğini kaydetti.
Mesela Türkiye’nin, Suriye ile yakınlaştığı zaman başlangıçta çok eleştirildiğini şimdi ise ABD’nin Şam’da büyükelçilik açmayı düşünebildiğini vurguladı. Türkiye’nin yaklaşımın adil ve objektif olduğunu, bir insanlık ayıbı olan Filistin meselesinde de bu kriterlerin esas alındığını belirtti. Kendisinin Gazze’den yeni geldiğini ve bölge halkının yaşanan ambargoya, yüzde 70 işsizlik oranına ve bütün sıkıntı ve zorluklara rağmen kararlılığının eksilmediğini, hatta arttığını, çözümün Hamas dahil bütün kesimleri müzakerelere dahil ederek bulunabileceğini anlattı. Sadece bu konuya değil bütün konulara çifte standatla yaklaşılmaması gerektiğini belirtti.
Afganistan ve Pakistan meselesinde de Türkiye’nin duruşunun her iki ülkenin ve her kesiminin güvenini kazandığını vurguladı. Balkanlar’da da Türkiye’nin ciddi açılım gayretleri olduğunu, Balkanlardaki yapının hala hassasiyetini korumakta olduğunu ve kırılgan olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin AB’ye olan taahüdünün sorgulanmaması gerektiğini burada bir zaaf olmadığını,Türkiye’nin müzakerelere yönelik teknik çalışmalar konusunda hummalı bir çalışma içerisinde olduğunu ve Türkiye-AB ilişkilerinde bir kopma, kesinti beklenmediğini ifade etti. Ancak AB tarafının da Türkiye’ye yönelik yaklaşımının adil ve dürüst olmasının gerektiğini vurguladı. Polemikler ve politik söylemlerin dışında somut gerçekler üzerinde konuşulmasının daha doğru ve netice alıcı olacağını, bugün hala Kıbrıslı Türklerin izolasyon altında olmasının hiçbir izahı olamayacak bir realite olduğunu, Kıbrıs’ta, AB vatandaşı kabul edilen Kıbrıs’lı Türklere karşı insan hakları prensiplerinin çiğnenmekte olduğunu anlattı.
Türkiye’nin Ermenistan’la ilgili açılımlarında Azerbaycan-Ermenistan sorununu da bir bütünlük içerisinde değerlendiren bir çözüm beklentisi olduğunu, Türkiye Ermenistan protokolünün çok önemli olduğunu, ancak Ermenistan’ın da Azebeycan’la sorunlarının çözümüyle gerçek işbirliği ortamının oluşturulabileceğine dikkat çekti.
Daha sonra geçilen soru-cevap-yorum kısmında ise, söz alan ağırlıklı AB katılımcıları Türkiye’nin bölgesindeki etkin politikasının AB tarafından da çok olumlu değerlendirildiğini ve Türkiye’yi AB nezdinde daha cazip kıldığının altını çizdiler.
Murat Mercan sorulan sorular üzerine yaptığı değerlendirmede, her konuda olduğu gibi, enerji konusunda da bölgede tek kazanan veya kaybedenler üzerine inşa edilen politikaların çökmeye mahkum olduğunu, uygulanacak politikalardan herkesin istifadesi olması gerekliliğini ifade etti. Uygulanacak enerji politikalarında Rusya’yı veya diğer bölge ülkelerini dışlamanın yanlış olacağını, tam tersine projeler içerisinde işbirliğinin esas alınmasının doğru olacağını belirtti. Güney Akım ve Nabucco projelerinin birbirinin rakibi olmadığını, Avrupa enerji güvenliği esasında değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Enerji politikalarının belirlenmesinde bölgedeki güç dengeleri ve potansiyel ilişkilerin ve etkileşimin gözardı edilemiyeceğini vurguladı. Türkiye’nin AB enerji meseleleri ile ilgili bütün gayretleri ve önemine rağmen Türkiye-AB müzakere sürecinde Enerji Faslı’nın hala açılmamış olmasını da anlamanın mümkün olmadığını ifade etti.
Toplantıda söz alan TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi Dr. Şükrü Elekdağ ise, devlet dış politikasının Türk vatandaşlarının arzu ettiği doğrultuda, kendilerinin de desteğiyle olumlu bir çizgide yürümekte olduğunu vurguladı. Elekdağ Ermenistan konusunda ise, Ermenistan’ın anayasal ve iç sorunlarını Türk Ermeni protokolüne endekslemeye çalışmasının kabul edilemez olduğuna dikkati çekti.
Mercan Brüksel'de konuştu
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan Türkiye'nin dış politikasını anlattı.



















