Merve Kavakçı Olayının Şahitleri O Günü Anlattı
Merve Kavakçı'nın 1999 tarihinde TBMM Genel Kurul Salonu'na başörtü ile girdiği zaman Geçici Başkanlık Divanı'nda bulunan AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman, DSP'nın o gün dışarıdaki bir kısım zinde güçlerin temsilcisi olarak Kavakçı'ya yemin ettirmediğini belirttti.
Akman, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1999 tarihinde Genel Kurul Salonu'nda yaşananları anlattı.
1999'da Merve Kavakçı Genel Kurul Salonu'na girdiğinde Geçici Başkanlık Divanı'nda katip üye olduğunu belirten Akman, şöyle konuştu:
"1999'da Merve hanım da ben de yaşımız itibariyle Geçici Başkanlık Divanı katip üyesiydik. Merve hanım 31 yaşında, ben de 33 yaşındaydım en genç 6 milletvekili arasındaydık. Ancak o başörtüsü nedeniyle görevini ifa edemedi. Merve hanım başörtüsü ile Genel Kurul Salonu'na girdi. Ben o zaman Divan'da olmam nedeniyle olayları çok canlı bir şekilde yaşadım. Divan arkasında çokça görüşmeler oldu ve ben de o görüşmelere katıldım. Görüşmelere Hüsamettin Özkan'ın da aralarında bulunduğu bazı DSP'li yöneticiler, bizden Salih Kapusuz bey ve bir kaç kişi katılıyordu. Hukuken böyle bir şey olmaması gerektiğini, Merve hanımın yemin etmesi gerektiğini söyledik. Meclis Geçici Başkanı rahmetli Ali Rıza Septioğlu da buna ikna oldu ve Merve hanımın salona gelmesi gerektiğini söyledi.
Merve hanım içeri girdikten sonra çıkan gürültü nedeniyle tekrar ara verdik ve içeride tekrar görüştük. O zaman Meclis bürokratları ile benim çok ciddi münakaşalarım, mücadelelerim oldu. İçtüzükte olmamasına rağmen, 'Meclis gelenekleri' gibi bazı gerekçelerle, adeta DSP ile aynı tavır sergilediler. Odada bulunan bürokratları ben dışarı çıkarttırdım ve sadece siyasilerle görüştük.
Merve hanım içeri girdiğinde Başbakan merhum Bülent Ecevit, 'burası cumhuriyete başkaldırı yapılacak bir yer değildir' tarzında diyerek yürüdü. Ben de bunun üzerine yüksek sesle Sayın Başbakan, 'Başkanlık Divanı'nı baskı altına alamazsınız ' dedim. Kendi tam benim hizama geldiğinde çok ciddi bir şaşkınlık yaşadı ve yerine geçti. Daha sonra meşhur kürsü işgali yapıldı. O sırada bir Hakkari milletvekili Hakkı Töre, 'yemin metnini, doğru ve sağlıklı okuyabilirmiyim' endişesi içerisinde yemini ediyorken, bu olay olunca acaba ben yanlış mı okudum, bana mı tepki gösterildi, diye ciddi bir şaşkınlık yaşadı. Rahmetli olan Başkanımız eğitim noktasında çok ileri noktada olmadığı için pratik şekilde olaya hakim olamıyordu, gerekçeleri izah etme noktasında gereği gibi davranamıyordu. Onun düşüncesi ve inancı, bu yeminin yapılması noktasındaydı. Başkanın tutumu bu olmasına rağmen, DSP'nin grup kararı alması nedeniyle öyle bir tatsız olay yaşandı. Daha sonra Merve hanım salondan çıktı ve yemin törenine devam edildi."
Akman, fiili kürsü işgalinden sonra ülkede ve Meclis üzerinde çok büyük bir tedirginlik havasının hakim olduğunu söyledi.
-"Demirel'in sözleri"
Rahmetli Fazilet Partisi Milletvekili Aydın Menderes'in aynı gün istifa edeceğini açıklaması, Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in bazı kişilere telefon ettiği meselesinin konuşulması gibi nedenlerle Merve Kavakçı'nın yemininin gerçekleştirilemediğini ifade eden Akman, "Demirel'in o zaman bizim partimizden seçilen milletvekili olan rahmetli Aydın Menderes'i aradığı, 'bu işin sonunun iyi olmayacağı, bu konuda ısrarcı edilmemesi gerektiği gibi" söylemleri oldu" dedi.
-"Psikolojik harekat yapıldı"
Akman, Fazilet Partisi Hakkari Milletvekili Evliya Parlak'ın o atmosferde bir iki gün içinde istifa ettiğini ifade ederek, "Adeta manen bizim cenahı psikolojik baskı altına almak, yıldırmak ve onun gücünü kırmak suretiyle, psikolojik harekat ve mücadele yapıldı" dedi.
Akman, o atmosferde Merve Kavakçı'nın ABD vatandaşı olması nedeniyle Türk vatandışlığından düşürülmesi ve bu nedenle milletvekili olamayacağı gibi nedenlerle hukukta yeri olmayan geriye işlemeyecek bahaneler üretildiğini kaydetti.
Akman, şunları kaydetti:
"Aynı tarihte derin devlet güçleri harekete geçmek suretiyle başta o zamanki meşhur DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel olmak üzere, Kavakçı'ya adeta sanık muamelesi yapmak suretiyle, neredeyse bir cinayet sanığı gibi muamele gördü, biz evinin etrafında saatlerce nöbet tuttuk. İki kız çocuğu okulda çok büyük manevi tacize uğradı. Kaçak, aranan bir katil gibi bir pozisyona sokuldu. Çok acı ve sıkıntılı günlerdi. Her an ve her saat 'bugün, yarın darbe olacak' şeklinde tehditlerle ve korkular ciddi şekilde Parlamento'nun üzerine hakim kılındığı kara bir gün yaşandı."
-"DSP artı derin devlet"
Akman, "Merve hanım salonu terketmeseydi ne olurdu?" sorusuna, "Bana göre hiç bir şey olmazdı. Onu hiç bir gücün dışarı çıkarması sözkonusu olamazdı, fiili bir durum yaratıldı. Diğer siyasi partilerden de bu anlamda bir tepki yoktu. MHP'nin bir milletvekili başörtülü gelmese dahi, MHP'nin yumuşak mesajları vardı, karşı çıkışı yoktu. DYP'nin karşı çıkışı yoktu, ANAVATAN'ın çekimser durumu vardı. Sadece DSP'nin karşı çıkışı vardı. DSP artı derin devlet demek lazım. Dışarıdaki derin güçlerin, üniformalı, üniformasız kişilerin yaptığı açıklamalar var, toplumu tedirgin eder şekilde beyanatları var. DSP adeta dışarıdaki bir kısım zinde güçlerin temsilcisi olarak bunu yaptı' yanıtını verdi.
"Bana göre yemini yaptırmak mümkündü" diyen Akman, Fazilet Parti'li arkadaşlarıyla, "Yemin sırası Merve Kavakçı'ya geldiği zaman biz kürsünün etrafında güvenliğini sağlarız" şeklinde konuştuklarını söyledi.
Akman, şu ifadeleri kullandı:
"14 yıl sonra bu sahneyi yaşamış olmak, bizim için çok büyük bir mutluluk vesilesi oldu. Bu kadar yılda aradan çok sular geçti, benim simsiyah olan saçlarım beyazladı. Geçmişi unutarak bugünün mutluluğunu yaşamaya çalışıyoruz. Fakat bu acı hatıraların da unutulmaması gerekir ki bir daha benzer örnekler yaşanmasın.
Bugünkü CHP'nin o günkü DSP ile aynı noktada seyrediyor olması da acı bir olay. Bugün o günkü gibi bir eylem yapma güçleri olamadığı için sadece kürsüde konuşma yaptılar. CHP'nin o günkü soğuk savaş döneminin, postmodern darbe döneminin zihniyetini aynı şekilde taşıyor olması Türkiye için çok üzüntülü bir hadisedir."