Mhp Grup Toplantısı (2)

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BDP heyetinin dün İmralı’da Öcalan’la gerçekleştirdikleri görüşmeyi sert bir dille eleştirerek, “Şehitlerimizi andığımız, Çanakkale Deniz Zaferi’ni idrak ettiğimiz ve hatta Ergenekon Davasında müebbet ceza taleplerinin yağmur gibi yağdığı bir günde, İmralı canisiyle buluşmuşlardır.

Başbakan Erdoğan Çanakkale’de şehitlerimizi istismar ederken, az ötede terörist başıyla 3 BDP’linin buluşmasını ve kucaklaşmasını ayarlamış, bölücü çöpçatanlığa soyunmuştur” dedi.

Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçen hafta sonunda Ordu, Giresun ve Trabzon illerine yaptığı ziyareti hatırlatarak, milli ruhun, milliyetçi şuurun ve birlikte yaşama inancının Karadeniz’den güneş gibi parladığını söyledi.

Karadeniz’de yaşayan insanların Türk bayrağına tavizsiz sahip çıktığını, Türk kimliğine bağlılıkla yaklaşmakta, milli ve manevi değerleri tem gözlerden sakındığını dile getiren Bahçeli, Karadeniz halkının Türk milletinin bölünmesine, Türk milletinin etnik kimlik siyasetiyle parçalara ayrılmasına kesinlikle müsamaha göstermediğini kaydetti.

“KARADENİZ GELİŞMELERDEN RAHATSIZ” Karadeniz halkının gelişmelerden rahatsız olduğunu, AK Parti’nin çözüm sürecinden son derece memnuniyetsiz olduğunu aktaran Bahçeli, “Kardeşlik Karadeniz’in son ve vazgeçmeyeceği kararıdır. Türkiye’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü Karadeniz’in değişmeyecek, düşmeyecek ve geri tepmeyecek iradesidir. Karadeniz’deki milli dalga, Karadeniz’deki milli infial ve Karadeniz’deki milli duruş imrenilecek ve takdir edilecek bir düzeydedir. İnşallah önümüzdeki Mahalli İdareler Seçimlerinde Karadeniz AK Parti’ye haddini bildirecek, gününü gösterecek ve milli uyanış çığıyla bu zihniyeti boğup atacaktır” dedi.

“AK PARTİ İKTİDARI KAYBEDECEK VE DOĞRUCA YÜCE DİVAN’A GİDECEKTİR” Mahalli İdareler Seçimleri’nin Türk milletinin uyanışına sahne olacağını sözlerine ekleyen Bahçeli, arkasından yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimiyle AK Parti’ye bir uyarı verileceğini söyledi.

Bahçeli, “2015 yılının Haziran ayı olan milletvekilliği genel seçimleriyle de AK Parti iktidardan uzaklaştırılacaktır. Gelişmeler, gidişatın boyutu, hamd olsun buna işaret etmektedir. AKP, iktidardan düşecek, iktidarı kaybedecek ve doğruca Yüce Divan’a gidecektir. Yapılanların hesabı, çekilen sıkıntıların ve verilen tahribatların ağır bilançosu inşallah teker teker AK Parti’den sorulacak, sonuçta Türkiye nefes alarak huzur, güvenlik, esenlik ve istikrara Allah’ın izniyle kavuşacaktır” diye konuştu.

“ÇANAKKALE BİZİM İÇİN DÜNYANIN EN BÜYÜK ŞEHİTLİĞİDİR” Yemen’e, Galiçya’ya, Arap Yarımadası’na, Afrika’nın büyük bölümüne, Kafkaslar’a, Balkanlara, Çanakkale’ye ve kurtuluş mücadelesinin her sayfasına dikkatlice bakanların, özenle inceleyenlerin, Türk milletinin nerelerden ve hangi badirelerden geçerek bugünlere geldiğini göreceklerini belirten Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti: “Biz milletçe ağır saldırıları püskürterek, komploları ezerek, işbirlikçileri bozguna uğratarak, işgalcileri ve istilacıları yenilginin içine gömerek, tabii olarak varlık ve birlik haklarımızı şehadet şerbetinden kana kana içerek koruduk ve kanat gerdik. En başta Çanakkale’de yaşanan destan, inancın gülleye, imanın ateşe ve vatan sevgisinin mermiye galebe çalmasıyla şekillenmiş ve tescillenmiştir. Allah’a ne kadar şükretsek azdır ki, dün 98’nci yıl dönümünü andığımız Çanakkale Deniz Zaferi, en kesif orduların maskaraya döndüğünün ve en modern savaş gemilerinin etten bir duvara çarparak denizin dibine battığının adeta özetidir. Türk milleti topyekun Çanakkale’de ayağa kalkmış, doğudan batıya, kuzeyden güneye herkes sömürge namlusuna ve düşmanların kanlı hesaplarına hak ettiği dersi vermiştir. Hafta sonunda Trabzon’da yaptığım bir konuşmada da belirttiğim üzere; Çanakkale ile milletçe kahraman olduk ve kahraman millet unvanını yüz binlerce kefensiz halde yatan şehitlerimizle bir kez daha teyit ettirdik. Bu nedenle, Çanakkale, bizim için bir coğrafi bölgenin adından önce, her karış toprağına bir yiğidin, bir vatan evladının sere serpe uzandığı dünyanın en büyük şehitliğidir. Çanakkale, yalnızca bir ordunun verdiği ihtişamlı bir mücadele değil, binlerce yılda yoğrulmuş asil Türk milletinin, maddi ve manevi bütün güçleri ile gerçekleştirdiği bir var oluş savaşıdır. Çanakkale, dönemin en büyük küresel gücüne karşı, bir karış bile vermemek için, kanı ve canı ile vatan topraklarını mühürleyen Türk milletinin varlık mücadelesidir. Bizler bu eşsiz, dua ve şükranla andığımız mücadele ruhunun varisçileriyiz. Çanakkale’yi geçilmez yapan, Çanakkale’yi yenilmez kılan ve Çanakkale’yi zirveleştiren Türk milletinin bağımsız yaşama duygusu, esarete tahammülsüz tutumudur. Asırlarca topraklarımızda gözü olanlar, asırlarca Türklüğü silmeye ve sürmeye çırpınanlar, Çanakkale’de millet gücüyle, iman kudretiyle ve milliyetçi heyecanlarla kalbura çevrilmiş, yerle bir edilmiş ve yerin dibine geçirilmiştir.” “TESLİMİYETÇİLER ÇANAKKALE’Yİ ANLAYAMACAKLARDIR” Teslimiyetçiler’in Çanakkale’yi anlamayacaklarını vurgulayan Bahçeli, çözümcüler, bölücüler, eşbaşkanlar, teröristler ve hainlerin Çanakkale’yi göremeyeceklerini ve bilemeyeceklerini kaydetti.

Bahçeli, “Çünkü Çanakkale, Türk milletinin nabız atışı, can evi, vicdan senedi, şahdamarıdır. Çünkü Çanakkale, tek dişi kalmış canavarın kuyruğunu kıstırarak def olup gittiği yerin adıdır. Çünkü Çanakkale, kınalı kuzuların şehadet ipine sımsıkı sarılarak, asalet, fazilet, ahlak, maneviyat ve vatan mücadelesi verdikleri mehabet dolu hatıraların toplamıdır” dedi.

“SAYIN BAŞBAKAN, HER TÜRLÜ MİLLİYETÇİLİĞİ AYAKLAR ALTINA ALAN SEN DEĞİL MİYDİN?” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dün 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü törenlerinde yaptığı konuşmalara atıkta bulunan Bahçeli, “Başbakan Erdoğan, dün yaptığı bir konuşmasında çok ilginç bir şekilde; Çanakkale’yi anlamayan milleti de, milliyeti de, milliyetçiliği de anlayamaz açıklamasında bulunmuştur. Son derece hayret verici biçimde, millet ve milliyet şuurunun daha ileriye taşınmasından bahsetmiştir. Ve yine bu konuşmasında, kendilerinin milliyetçilik anlayışlarının çerçevesinin Çanakkale’de çizildiğini ifade etmiş, milliyetçiliğin şehitlere sahip çıkmak olduğunu belirtmiştir. Türk milleti böylesine gelgitleri olan, böylesine kafası karışık, böylesine bayatlamış, diliyle kalbi arasında böylesine uçurumlar olan birisini ne görmüştür, ne de yönetimi altında bulunmuştur. Yeri gelmişken herhalde kendisi, şu sorularımızın cevaplarını vermekten de kaçmayacaktır, kaçamayacaktır. Sayın Başbakan, her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alan sen değil miydin? Türklükle karşıma gelmeyin diyen sen değil miydin? Türk milletini 36’ya bölme çabasından sakınmayan, Çanakkale önlerine gelen emperyalistlerin torunlarıyla Türklüğe ve milliyetçiliğe eşgüdüm halinde ve işbirliği içinde savaş açan sen değil miydin? Ne oldu da, Çanakkale’de millet, milliyet ve milliyetçilik konusunda ahkâm kesmeye, nasıl anlaşılacakları üzerinde kafa yormaya başladın? Bunlarla da yetinmeyen Başbakan, sömürgeci saflarda, haçlıların nam ve hesabıyla Çanakkale önlerine gelen bazılarının, ezan sesini duyunca, kandırıldıklarını ve aldatıldıklarını gördüklerini iddia etmiştir. Ve bunların, hemen silahı bırakarak, ‘Biz Osmanlıya karşı savaşmayız, biz Müslüman kardeşlerimize karşı savaşamayız’ dediklerini nakletmiştir. Söyler misin Sayın Başbakan, asıl sen kimi kandırmaya ve manipüle etmeye çalışıyorsun? Kutsal topraklarda yabancıların kışkırtmasına kapılarak ecdadımıza ihanet edenleri, emperyalistlerle bir olup kuyumuzu kazanları, arkamızdan vuranları unutalım, boşverelim mi istiyorsun? İslam coğrafyasında Osmanlı’ya yapılan itirazları, yabancılarla ittifak kurup da önümüze taş koyanları görmezden gelelim, bir kenara koyalım mı diyorsun? İslam sancağını Haçlılara cephe alarak kanı pahasına taşıyan Müslüman Türk milletine yapılan ihanetlere, ne yapalım olan olmuş bir kere bahanesiyle anlayış mı göstermemizi bekliyorsun? Sorarım sana, masumları katletmek, canları almak, özgürlükleri sabote etmek, işgale cevaz vermek İslam’ın neresinde vardır? Cihat ve gazayı rehber edinmiş Müslüman milletimiz, düşmanı dost, katili kardeş, hainlikleri sıradan gören omurgasız, iradesiz, ilkesiz, tarihsiz, köksüz, şahsiyetsiz, sinmiş bir kalabalık mı olsun? Dilinin altındaki bakla bu mudur? Bize söylemeye çalıştığın bu sefil düşünce midir?Düşmanlıklar elbette ilelebet yaşamaz, yaşamamalıdır. Ancak tarihten, yaşanmışlıklardan ders ve sonuç çıkarmış milletler tehlikenin ne taraftan geleceğini, asıl tehditlerin nereden doğacağını bilecek ve buna göre geleceğini planlayacaktır” şeklinde konuştu.

“TÜRK MİLLETİNE YAPILAN HAKSIZLIKLARI UNUTMADIK” Türk milletine yapılan haksızlıkları unutmadıklarını, unutturmadıklarını ve unutmayacaklarını belirten Bahçeli, “Şu işe bakınız ki, Başbakan Erdoğan Çanakkale’de, aziz şehitlerimizin huzurunda, tüm Türkiye’nin önünde bir kez daha yalan ve riyaya çakılmış kalmıştır. Madem Çanakkale’yi anlamadan milleti, milliyeti ve milliyetçiliği anlamak bu zihniyete göre mümkün değildir, o halde Başbakan Çanakkale’de boşa kürek çekmiş, havanda su dövmüş ve gereksiz yere patinaj yapmıştır. Sayın Başbakan nafile yere çırpınma, sen milliyetçiliği ve milleti bilmediğinden ve hatta hasım olduğundan dolayı, Çanakkale’yi de anlayamazsın, Çanakkale’nin sırrına da eremezsin” dedi.

“ŞEHİDE 'KELLE' DERKEN; BİZ, ‘ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ’ DİYORDUK” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a seslenen Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti: “Bize Çanakkale şehitlerine sahip çıkmadığımız iftirasını da yüzü kızarmadan atan Başbakan bilsin ki, Türk tarihinin herhangi bir kesitinde millet ve vatanı için mübarek kanlarını akıtan aziz şehitlerimiz bizim her şeyimiz, vazgeçemeyeceğimiz sevdamız, yeri dolmayacak eşsiz ve yüksek emanetlerimizdir. Başbakan Erdoğan, şehide 'kelle' derken; biz, ‘Şehitler ölmez vatan bölünmez’ diyorduk. Başbakan Erdoğan şehitlerin kanlılarından, katillerinden medet umarken, manevi hatıralarını bir bir çiğnerken, biz şehitlerimizin haklarını her şeyimizle savunuyorduk. Şehitleri istismar ettiğimizi, kandan beslendiğimizi, morg önlerinde beklediğimizi, Fatiha bilmediğimizi, ölümlerden geçindiğimizi çirkince ifade ederken, biz dualarla şehitlerimizi omuzlara alıyor, tekbirlerle son yolculuklarına uğurluyor ve acılarını yüreklerimizde duyuyorduk. Başbakan şehit kanları oluk oluk akarken, evlatlarımızı toprağa sokan alçaklarla, rezillerle, canilerle pazarlık masaları kurmuş, sözde barış çubukları içmiştir. Dün Çanakkale önlerinde dünyayı başımıza yıkmayı amaçlayanların üç nesil sonraki evlatlarıyla kol kola girmiş, kanlı projelerin eşbaşkanlık görevini üstlenmiştir. Şundan eminiz ki, bugünkü siyasi zihniyetin temsilcileri dün Çanakkale’de bulunsaydı, düşman saflarında Müslüman Türk milletine mermi sıkar, top atar ve ölüm kusardı. Başbakan Erdoğan ne şehidi bilir, ne şühedanın hakkını koruyabilir. Ne milletin ismini itiraf eder, ne de milliyete kafası basar. Bunun için diyorum ki, Sayın Başbakan senin tarafın, kimden yana olduğun ve kimlerin ekmeğine yağ sürdüğün tam olarak belli ve belirgin olmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi, şehitlerimizin emanetçisi, Türklüğün bekçisi, milliyetçiliğin bereketli sancağı, Türk milletinin hizmetkarı ve Türkiye’nin son şansı olarak senin ve hedeflerinin muarızıdır. AK Parti ise Çanakkale’de durdurulanların elçisi, Sakarya’da tekmelenenlerin ileri karakolu, Dumlupınar’da kovulanların ta kendisidir.” “NEVRUZ BAYRAMI’NI HANGİ DUYGULARLA VE NASIL KUTLAYACAKLAR” Bahçeli, “Bu iyi ve olumlu düşüncelerimize rağmen bu yılki Nevruz’un tamamıyla bölücü emellere ipotek ettirildiği, İmralı canisinin hezeyan ve küstahlıklarına sahne olacağı şimdiden anlaşılmıştır” dedi.

Öcalan’ın açıklamaları her şeyin önüne geçtiğini belirten Bahçeli, şunları kaydetti: “Şu haliyle görünen gerçek üzülerek söylemeliyim ki, budur. Nevruz Bayramı’na henüz zaman varken, AK Parti iktidarı geçtiğimiz Pazar günü PKK maşası BDP ve bölücü mihraklara ortam açmış, kutlama yapmaları için ikramda bulunmuştur. Merakım AK Parti milletvekili değerli arkadaşlarımın, bu ortam içinde Nevruz Bayramı’nı hangi duygularla ve nasıl kutlayacağıdır. Başta İstanbul Kazlıçeşme olmak üzere, İmralı canisinin posterleri artık hiçbir çekinme veya korku emaresi gösterilmeden ulu orta asılmış, teröristbaşına özgürlük mesajları saygısızca verilmiş, Kürt kökenli kardeşlerimize statü talebi dillendirilmiştir. Ülkemizin değişik yerlerinde, isyankarlar bölücülük kartelinin vahşi ve barbar piyonları millet ve devlete alenen meydan okumuşlardır. Verilen tavizler PKK ve yandaşlarını şımartmış ve coşturmuş, adeta bağımsız Kürdistan provaları yapılmıştır. Bu ortamda Türk bayrağı provokasyon vasıtası olarak görülmüş, millet ve vatan değerlerini savunanlar provokatörler olarak itham edilmiştir” diye konuştu.

AK Parti yönetimindeki Türkiye’de Türklüğün suç, milliyetçiliğin suçlu, milletin kusurlu, bayrağın tahrik, Türkçe’nin ayıp, vatanın pay edilecek sahipsiz arazi olarak görülür duruma geldiğini ve bu şekilde tanımlandığını öne süren Bahçeli, Türkiye’de tüm milli kuralların ve ilkelerin çatallandığını kaydetti.

“BUGÜNE KADAR NEYDE GERİDE KALMIŞLAR, HANGİ EKSİKLİKLERİ OLMUŞTUR?” “Kürt kökenli kardeşlerimize statü talebinde ve bunun yanında İmralı canisine özgürlük çağrısında bulunmak bedbahtlıkla dahi izah edilemeyecek kadar ölçüsüzlüktür” diyen Bahçeli, “En başta vurgulamak lazım gelirse, Kürt kökenli kardeşlerimiz, milletimizin eşit, saygın ve yeri dolmayacak fertleri, bin yıllık kardeşliğin mukaddes temsilcileridir. Bugüne kadar neyde geride kalmışlar, hangi eksiklikleri olmuştur? Siyasete girmeleri mi engellenmiş, ülke yönetimine katılmaları mı dikkate alınmamış, devlet yönetiminde bulunmaları ya da sosyal ve ekonomik hayata girmeleri mi zorlaştırılmıştır? Ülkemizin her yöresinde, iş kurmaları, okumaları, seyahat etmeleri, yer tutmaları, meslek edinmeleri, yerleşmeleri, sivil toplum kuruluşlarına girmeleri konusunda sorunları mı olmuştur? Bürokrat, milletvekili, bakan, başbakan ve hatta cumhurbaşkanı olmaları mı ertelenmiş, yoksa bunlar kendilerine çok mu görülmüştür? Holding kurmalarına, iş adamı ve girişimci olmalarına, üniversitelerde öğretim üyesi olarak görev almalarına mani mi olunmuştur? Gerçekten bunlara verilecek hiçbir olumsuz cevap yoktur. Bugüne kadar hiç kimse, kökeninden, yöresinden ve anasının dilinden dolayı ayrılmamış, ayrımcılığa uğramamıştır. Öyleyse bu kardeşlerimizin eksiklikleri nedir, nelerden ibarettir? Hangi konuda geri ve nelerde yetersiz kalmışlardır? Türk milletine mensubiyetten gurur duyan kardeşlerim, bireysel eksende, hangi sosyal, siyasal ve ekonomik statüyü istemişler de alamamışlar, neyi beklemişler de ulaşamamışlardır? Bölücülerin Türk milletinin arasına nifak sokmasına ne hadleri ve ne hakları vardır? Bize göre, ülkemizin her yöresinde eşit ve onurlu bir şekilde yaşayan Kürt kökenli kardeşlerimi sözde Kürt sorunu nağmesiyle terörün peşine takmak, PKK’yı temsilcileri gibi sunmak en büyük soysuzluktur. İmralı canisi ve örgütü en fazla Kürt kökenli vatandaşlarımın kanını akıtmış, canına ve malına kast etmiştir. Şimdi de kalkıp, Nevruz’un bölücü ve yıkıcı emeller çerçevesinde formüle edilmesi, buna hükümetin kolaylaştırıcı ve rahatlatıcı adımlar atması Türk milletine yapılan en iğrenç kötülüktür” şeklinde konuştu.

“ŞEHİTLERİMİZİ ANDIĞIMIZ BİR GÜNDE İMRALI CANİSİ İLE GÖRÜŞTÜLER” İmralı’da dün BDP heyeti tarafından gerçekleştirilen görüşmeleri sert bir dille eleştiren Bahçeli, konuşmasında şunları kaydetti: “Dün itibariyle, yeni bir BDP’li heyet İmralı canisiyle görüşmüş, Kandil’den, Avrupa’dan ve partilerinden yazılan cevabi nitelikli mektupları huşu içinde adrese teslim etmiştir. Bölücü siyasetin duayenleri, AK Parti icazetiyle, şehitlerimizi andığımız, Çanakkale Deniz Zaferi’ni idrak ettiğimiz ve hatta Ergenekon Davasında müebbet ceza taleplerinin yağmur gibi yağdığı bir günde, İmralı canisiyle buluşmuşlardır. Başbakan Erdoğan Çanakkale’de şehitlerimizi istismar ederken, az ötede terörist başıyla üç BDP’linin buluşmasını ve kucaklaşmasını ayarlamış, bölücü çöpçatanlığa soyunmuştur. Terör örgütü kurmakla ve terörist olmakla suçlanan genelkurmay başkanları, ömür boyu ceza teklifiyle eziyete ve hukuksuzluğa uğrarken, gerçek terörist başı sözde çözüm ve barış ortağı olarak takdim edilmiş, mesajları kamuoyuna hevesle aktarılmıştır. Diyebilirim ki, Başbakan Erdoğan, İmralı canisiyle yürüttüğü pazarlıkların ana teması olan ‘Al Başkanlığı, Ver Özerkliği’ takasına yeni halkalar eklemiştir. Bu çerçevede görünen gerçek şudur: ‘Al PKK’yı, Al Özerkliği, ne Yaparsan Yap TSK’yı’ ‘Çıkar PKK’yı, İçeri At TSK’yı’ ‘Kurtar PKK’yı, Mahkum Et TSK’yı’ Olan budur, tüm gelişmelerin istikameti buraya doğru gitmektedir. Sekiz kamu görevlimizin KCK ve PKK militanlarının serbest kalması karşılığında ve bu meyanda yapılan pazarlıklar sonucunda bırakıldıkları iyice görülmüştür. Bundan sonra KCK ve PKK’lıların kafileler halinde salıverileceği netleşmiştir ki, bir grup KCK’lı da aceleyle bırakılmıştır. Başbakan Erdoğan PKK’yla birlikte, Türk milletine ve Türk ordusuna tuzak kurmakta, kara çalmakta ve değirmen gibi öğütmektedir. Yazık ki, Türkiye çok kötü bir duruma düşürülmüştür.Türk milleti ihanetin tüm renk ve yüzleriyle karşı karşıya kalmıştır. İmralı canisiyle görüştükten sonra açıklamalar yapan 3’ncü BDP heyeti, aziz milletimizin ve büyük ülkemizin kimlerin, hangi niyetlerin eline kaldığını berrak şekilde yeniden göstermiştir. Mudanya’dan İmralı’ya giden, Ataköy’den de çıkan bölünme elçileri, terörist başının kanlı kalemiyle yazdığı mesajını Türkiye’ye duyurmuşlardır. İmralı canisi de Başbakan gibi Türkiyelilik zırvasıyla karanlık görüşlerini yanaşmaları aracılığıyla vermiş ve her şeyin merkezine kendisini koyduğunu yeniden göstermiştir” dedi.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile