MHP Milletvekili MYK Üyesi Prof. Dr. Sefer Aycan Açıklaması 'Bir Kadın Cinayeti Bile Çoktur'

MHP Milletvekili MYK Üyesi Prof. Dr. Sefer Aycan Açıklaması 'Bir Kadın Cinayeti Bile Çoktur'

MHP Milletvekili MYK Üyesi Prof. Dr. Sefer Aycan, kadın cinayetlerinin maalesef ülkemizde çok ciddi bir sorun olduğunu belirterek, “Her yıl bin kadar kadın cinayeti kayıtlara girmektedir. Bir kadın cinayeti bile çoktur” dedi.

Kadın cinayeti bir kadının, kadın olmasından dolayı öldürülmesi olarak tanımlanabileceğini dile getiren Prof. Dr. Sefer Aycan, “Kadının öldürülmesinin temeli nedir sorusuna, bunun temeli, nedeni olmaz diyorum. Bir kadının öldürülmesinin bir nedeni olamaz. Ama şunu biliyoruz, her yıl işlenen kadın cinayetlerinin yüzde 50-60 eski eş, sevgili, erkek kardeş tarafından işleniyor. Yani kadın ile erkek arasındaki kavgalar, çatışmalar olduğunu biliyor ve görüyoruz” diye konuştu.

Erkeklerin saldırgan yetiştirildiğini dile getiren Prof. Dr. Sefer Aycan, “Dövmeyi, kırıp dökmeyi erkeklik sayan bir yanlış anlayışımız olduğu gerçek. Ama toplumsal sorunlar, yaşanan tahammülsüzlük, saldırganlık dürtüleri, nezaketsizlik, hoşgörülü olmamak, kendi sorununu kendi çözme anlayışımız, toplumsal şartlamalar hepsinin etkisi vardır” dedi.

Prof. Dr. Sefer Aycan, sürekli nafaka ödemesinin kadın iş gücünü nasıl etkilediği sorusuna ise, “Yoksulluk nafakası almanın şartı: Bir işte çalışmamak, yani geliri olmamak ve başka birisiyle evlenmemektir. Medeni Kanun böyle hükmediyor. Yani boşanmış bir kadın nafaka almaya devam etmesi için çalışmaması ya da kayıt dışı çalışması gerekir. Her ikisi de çalışma hayatındaki kadının varlığını azaltacak bir durumdur. Verilen mesaj, kadın nafaka almak istiyorsa çalışmayacak ve evde oturacak demektedir. Ya da usulsüzlük yapacaktır” şeklinde cevap verdi.

Tüm kadınların okumasını, meslek sahibi olmasını, gelirinin olmasını, kimseye muhtaç olmaması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Sefer Aycan, “Hiçbir kadın yoksul duruma düşmesin ve yoksulluk nafakası alma ihtiyacı içinde olmasın.

Sosyal devlet ilkesi gereği devlet herkese sahip çıkmalıdır. Boşanmış kadına, gelir sıkıntısı çeken kadına da sahip çıkmalıdır. Eski eş, kadın için eski eştir. Bir kadını kavga ettiği, artık yabancı olmuş eski eşine muhtaç etmemeli, kadının eski eşine bağlı olmadan onuruyla yaşaması sağlanmalıdır. İşsiz ve boşanmış kadın her vatandaş gibi istihdam edilmelidir. Fakat gelir sıkıntısı çeken boşanmış kadın kimseye muhtaç olmasın, onuruyla yaşasın diye geçimini sağlayacak kadar aylık verilebilir. Bu da devlete yük olmadan, oluşturulacak fon üzerinden sağlanabilir.

Boşanmış erkekler ne olursa olsun eski eşlerine hiçbir şekilde şiddet uygulamamalıdır. Tartışmaları bile yanlışken, öfke kontrolü sağlanmadığı durumda ortaya çıkacaklar çok vahim sonuçlara neden olmaktadır. Nafaka konusunda hukuki mücadele etmek gerekir. Bilindiği gibi yoksulluk nafakası ödemesi kusurlu olan tarafın ödediği bir durumdur. Bu nedenle evli erkeklerin boşanma öncesinde kusurlu duruma da düşmemelerini öneririm. Aksi halde yoksulluk nafakası ödemek zorunda kalacaklardır. Bu yüzden de eski eşi bir kadınla tartışması, kavga etmesi, daha kötüsü şiddet uygulaması kabul edilemez bir durumdur.

Nafakasının ölçüsünü hakim, ödeme yükümlüsünün gelirine göre belirlemektedir. Tartışılabilir, nafaka miktarına itiraz edilebilir.

Esas tartışma konusu nafaka ödeme süresidir. Medeni kanun mağdur durumda olanın, geliri olmayan kişinin “süresiz nafaka isteme hakkı” olduğunu belirtmekte, hakimler de genellikle süresiz nafaka ödenmesine hükmetmektedir. Daha önce, medeni kanunumuzda bir yıl süre ile nafaka ödenmesine hükmedilmekteydi. Şimdi hakim süresiz nafaka ödemeye hükmedebilmektedir. Tartışma konusu da budur. Ne kadar süreli olsun? Bu sistem diğer tüm ülkelerde farkı sürelerdedir. Avrupa ülkelerinde nafaka sürelerinin ölçütü genellikle evlilik süreleriyle bağlantılı olmaktadır. Bizde uygulanan süresiz nafaka soru işareti oluşturmaktadır. Kişi ödeyemez ise ne yapacağız, bunları tartışmak ve düzenlememiz gerekmektedir” şeklinde konuştu.

Yoksulluk nafakası farklı ülkelerde farklı uygulandığını belirten Prof. Dr. Sefer Aycan, “Bazı ülkelerde yoksulluk nafakası hiç yok, bazılarında ise belli sürelerde veya evlilik süresine göre değişmektedir. İslam hukukunda ise yoksulluk nafakası uygulaması yoktur. İslam hukukunda boşanma halinde erkeğin kadına ödediği günümüzde tazminata benzer bir yaklaşımdır. Maddi ve/veya manevi tazminat olarak kabul edilecek bu ödemeden başka düzenli olarak bir ödeme yapılanmamıştır.

Sürekli yoksulluk nafakası çocuklar için ayrı bir konudur. Çocuğa ödenen nafaka başkadır, konuda bu değildir. Bu nedenle kadının aldığı yoksulluk nafakasının çocuk üzerinde doğrudan etkisi yoktur. Ama annesi ile babası arasındaki yoksulluk nafakası yüzünden olan kavga dolaylı olarak çocuğun psikolojisine olumsuz etki yapacaktır. Çocuk arada kalacak veya bir şekilde taraf olacaktır. Bu da ilişkilerini ve psikolojisini etkileyecektir.

Nafaka dışında elbette boşanmanın kendisi de başlı başına sorundur. Boşanma anlaşmalı olsa da sorundur, ortada çocuk varsa daha çok sorundur. Boşanma anlaşmalı değil, hatta kavgalı ise çok büyük sorundur. Her konuda bitmeyen, bitmeyecek sorunlara sebep olacaktır. Herkes, her çift ayrı kültürdür. Bu nedenle boşanmanın kuralları, hukuku olur, olmalıdır. Her boşanma, her boşanma davası ayrıdır, ayrı gerekçeleri ve ayrı sonuçları vardır. Bu nedenle kararları her davaya göre değerlendirmek gerekir” dedi.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile