Migren 'Geliyorum' Diyor

Migren 'Geliyorum' Diyor

Acıbadem Eskişehir Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Ümit Gedikoğlu, "hassas insanların hastalığı" olarak adlandırılan migrenle ilgili bilgiler verdi.

Hemen her yaşta görülebilen migrene,en çok 25-35 yaş arasındaki kadınlarda rastlanıyor. Ağrı süresi, şiddeti ve kendine özel bazı belirtileriyle diğer baş ağrılarından ayırt edilen migren ağrısı;ses, koku, gıda gibi birçok uyarandan tetiklenerek başlayabiliyor. Vücutla ilgili belirgin bir fiziksel nedene bağlı olmadan dış uyaranlarla tetiklenenağrılardüşünceli insanlarda daha sık görülüyor. Bu yüzden migren,“hassas insanların hastalığı” olarak da tanımlanıyor.

Diğer baş ağrılarından farklı!

Migren hastayı günlük işlerinden alıkoyacak kadar şiddetli bir ağrıya neden oluyor ve arka arkaya yaşanan ataklar nedeniyle,hasta için ciddi bir zaman kaybı anlamına geliyor. Yaşam kalitesini önemli ölçüde bozan migren tipi baş ağrısının, diğer baş ağrılarından ayırt edilip tanı konması sürecinde hasta kimi zaman farklı uzmanlık dalları arasında dolaşıp, tedaviye ulaşmakta güçlük çekebiliyor. Baş ağrılarının nörolojik yönden araştırılması gerektiğini söyleyen Eskişehir Acıbadem Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Ümit Gedikoğlu, migren tanısının hastalık kriterleri ile ilgili ayrıntılı bir sorgulama ile konduğunu belirtiyor.

Gedikoğlu, migreni diğer baş ağrılarından ayıran belirtileri ise; “Kendiliğinden oluşur. Vücutta migren ağrısına yol açacak organik bir neden yoktur, vasküler (damarsal) baş ağrısıdır, migren ağrıları zonklama şeklinde hissedilir, ağrı hareket ettikçe artar, hasta o esnada hiçbir şey yapmak istemez; karanlık ve sessiz bir ortam arar, migren ağrısı en az 3 saat sürer, ağrı genellikle tek taraflıdır, ancak tüm kafa ve ensede de hissedilebilir, ışığa, kokuya, sese, hassasiyet vardır, her zaman olmasa da ağrıya bulantı ve kusma eşlik edebilir ve genetik yatkınlığın rolü bulunur” diye açıkladı.



Migrenin 3 evresi var

Migren ağrısının evreleri bulunduğunu belirten Uzm. Dr. Gedikoğlu, ağrının gelişini hissetmekten çözülmeye dek olan evreleri şöyle özetliyor:

“İlk evrede hastanın psikolojisi değişir. Sinirli, gergin hale gelebilir. Tatlı isteği olabilir, duygu durumunda değişiklik olabilir. Bunların yanı sıra boyunda sertlik gibi ağrının geleceğini hissettiren bulgular olabilir. İkinci evre olan ve migren ağrısı gelmeden 5 ya da 60 dakika öncesini kapsayan zamanda hastaışık çakmaları, siyah noktalar, ışık kristalleri gördüğünü söyler. Bunu takiben ağrı evresi başlar. Ağrı genellikle enseden öne doğru yayılır, şiddetlidir ve beraberinde bulantı, kusma olabilir Tüm bunlar hastanın hareket etmesini engeller, ayrıca ışığa, sese hassasiyet vardır. Son evre çözülme evresidir. Ağrı en az 3 saat sürdükten sonra yorgun bir şekilde, hasta kaldığı yerden yaşama uyum sağlamaya çalışır.”

Kimine göre çilek, kimine göre çikolata, kimine göre hava durumu tetikliyor

Migren ağrılarıyla ilgili birçok tetikleyici etkenin olabildiğini, zaman zaman belli bir gıda maddesinin öne çıkarıldığını söyleyen Dr. Gedikoğlu’na göre, migrende herkes için aynı tetikleyici etkenden bahsetmek mümkün değil. Tetikleyici etkenler kişiye göre değişiyor. Mevsimsel olabilir, rüzgarda kalınması, yenilen içilen besinler olabilir, koku olabilir. Migren hassas insanların hastalığı. Bu hastalıkta her şeyiniz ölçülü olmalı.Kimi hastada tetikleyici olan çilek, çikolata gibi gıdalar, bazı hastalarda aynı etkiyi göstermediği gibi, bir grup hastada yapılan seyahat, ağrının başlamasında rol oynayabiliyor. Alkolün ise önemli bir tetikleyici olduğu biliniyor.

Ağrı kesici mi, ilaç mı, botoks mu?

Migren tedavisinde atak sayısı önemli. Bir ayda yaşanan atak sayısına göre tedavi planlanıyor. Migrene özel ağrı kesici kullanımının yanı sıra, ayda 4-5 kez ve daha fazla atak görülenlerde farklı ilaç tedavileri uygulanabiliyor. Son dönemde botoks uygulamaları da migren tedavisinde kullanılan yöntemlerden biri olarak öne çıkıyor.Vücuda çeşitli noktalardan yapılan ve 3- 6 ayda bir tekrar edilen enjeksiyon uygulamalarıyla, atak şiddetinde ve sayısında azalma mümkün oluyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Ümit Gedikoğlu, bu tedavilerin yanı sıra sırt ve boyun kaslarına yönelik egzersizlerin, gevşeme egzersizlerinin, stresle başa çıkma tekniklerinin ve yoga gibi faaliyetlerin de hastalarda tedaviyi destekleyici olduğunu belirtiyor.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile