Milli Anayasa Şurası...(3)

Milli Anayasa Şurası...(3)

DSP Genel Başkanı Masum Türker, "Anayasa`nın ilk 4 maddesi değiştirilmemelidir" dedi.

ESAM tarafından düzenlenen Milli Anayasa Şurası`na katılan Türker, öncelikle Anayasa görüşmelerinin Parlamento`da başlatılmasına ve Uzlaşma Komisyonu`nun toplanmasına karar verildiği günün sabahı yaşanan acıdan dolayı, teröre yandaş olan terörü destekleyen herkesi kınadı. Terörün çözüm olmayacağını, hukukun üstünlüğünü sağlamak yerine hukukun üstünlüğünü ortadan kaldıran uygulamalara neden olduğunun hatırlatılması ve Türkiye`de içte ve dışta milli birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenlere karşıfarklılıklarımızı unutarak aynı düşüncede olmamız gerektiğini kaydeden Türker, "Türkiye`de `anayasa` dediğiniz zaman bu birçok kesimde farklı algılara neden olmuştur. Bu farklı algılar, anayasadan etkilenen halkın bir türlü bir araya getirilememesinden, halkın gerçek taleplerinin tespit edilerek anayasa metnine yansıtılmamasından kaynaklanmıştır. Ama yine çevremizdeki ülkelerde yaşananlara bakarsak, geçmişte bir padişahlık sisteminden demokratik sisteme geçişimizi sağlayan 200 yılı aşkın anayasa deneyimive birikimine sahibiz. Ama bir başka şeye de dikkati çekmek istiyorum. Özellikle biz padişahlıktan demokratik sisteme gerçekten geçişimizi, padişahlığın, yani `tek adamlığın` neden olduğu olgulardan yararlanarak Türkiye`nin o zamanki Osmanlı`ya bağlı yörelerin işgal edildiği bir dönemde biz yeni bir devlet olarak demokratik düzene geçtik. Bu demokratik düzene geçerken gerçekten demokrat bir anlayışla birlikte yaşamamızı sağlayacak anayasaların da gerçekleştirildiğini gördük. Nitekim, TBMM`nin Cumhuriyet`inkuruluşundan önce kabul ettiği anayasa bu nitelikte toplumsal uzlaşmayı sağlayan çok sağlıklı ve geleceği kavrayan bir anayasa yapısı oluşturulmuştur" dedi. Bugün askeri bir rejimin dayattığı bir anayasayı yaklaşık olarak 30 yıldır tartışır hale geldiklerini ve buna da bakıldığında zaman Anayasa`da yer alan hükümlere bazı kanunlardaki demokratik yaklaşımlara rağmen bunları uygulayanların, yorumlayanların, belli yön verenlerin, aslında zaman zaman ayrılıkçı anlayışlara yer vermelerinden anlaşıldığını belirten Türker, "Bugün bilim adamlarının bile kitaplarına girmiş olan, ama batıdaki şekliyle incelediğimiz zaman, bizim toplumumuzdaki laiklik anlayışıylailgili olmayan bir seküler laiklik kavramının bile Türkiye`de ayrılıkçılığı körüklemek adına yerleştirildiğini görüyoruz. Oysa bizim anayasamız laiklik anlayışını devlet yönetimine vermiş, sekülerizm ise toplumun yaşamına daha çok uygulayanların kafasında, süreç içinde karşıt ya da uygulayıcısı olarak yer almış ve özellikle Cumhuriyet karşıtları tarafından eleştirel olarak kullanılmıştır. Hiçbir devlet adamımız, hiçbir fikir adamımız, laiklik anlayışını anlatma konusunda laikliğe saldıranlarla yanlışıdüzeltmek için mücadele etmemiş, iş oluruna bırakılmıştır. Bu yaklaşım nedeniyle bugün bu noktadayız" dedi. Türker, şu anda yapılacak anayasa çalışmalarında ciddi bir altyapı bulunduğuna işaret ederek, "Bu altyapının temelinde gerek 1995`te, gerek 2001 yılında gerekse belli bir ölçüde 12 Eylül 2010`da yapılan değişikliklerle toplumun uzlaşarak ortaya koyduğu bazı maddeler temel yaklaşımlar var. Bu maddeler uzlaşmanın çok hızlı bir şekilde sağlanmasında önemli bir rol oynayacaktır. Ama biz bir anayasa değişikliğinden söz ettiğimiz zaman, hemen bir kalıp olarak karşımıza 4 maddenin değiştirilemezliğinitartışmaya başlıyoruz. Oysa bu 4 maddenin değiştirilemezliğini bir veri olarak diğer maddelerin oluşmasında bir uzlaşma aracı olarak görmemiz gerektiğini özellikle altını çizerek belirtmek istiyorum. Biz Demokratik Sol Parti olarak öteden beri Türkiye`deki Anayasa değişiklik çalışmalarına katkı verdik, Parlamento`da görev aldığımız, partimizin kurucusu rahmetli Bülent Ecevit`in Başbakanlığı döneminde, muhalefette bulunduğu dönemde daha demokratik bir Anayasa gerçekleştirilmesi yönünde ciddiönerilerimiz olmuştur. Ama bu önerilerimizin bir kısmının da şu anda tehlike altında olduğunu belirtmek istiyorum. Örneğin bunlardan bir tanesi, uzlaşılarak 1995 yılında değiştirilmiş olan Anayasa`nın 135. Maddesinde demokratik kitle örgütlerinin, genişletilmiş olan siyasal haklarıdır. Bu hakların daraltılması yönünde Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu tarafından bir öneri raporu hazırlanmıştır. Bu rapor incelenirse, Anayasa`nın 135. Maddesinde daha önce genişletilmiş olan hakların daraltılmasınınönerildiği görülecektir. Bir taraftan daha fazla demokratlık istiyoruz, diğer taraftan devletimizin organları adına görev yapanlar, hakların kısıtlanması yönünde öneriler getiriyor" şeklinde konuştu. Anayasada ele alınması gereken konulardan birisinin, milletvekili seçilenlerin, tutukluluk haliyle ilgili düzenlemeler olması gerektiğini ifade eden Türker, "Yasama organı Anayasa`daki hakkını kullanarak bürokratik bir anlayıştan uzaklaşmak istiyorsa, yasama hakkını elde etmiş olanların tutukluluk hallerinin devamını engelleyecek düzenlemeleri muhakkak anayasaya koymalıdır. İkinci bir konu, bugün Türkiye`nin içinde bulunduğu durumdur. Ekonomi ileride bozulabilir, siyasal çekişmeler başlayabilir. AmaTürkiye`nin en önemli görünmeyen sorunu, iletişim ve özellikle örgütlenme özgürlüğündeki yasaklardır. İletişimle ilgili olarak bugün medya ve basının tarafsızlık olgusunun ortadan kalktığını açıklıkla söyleyebiliriz. Ya kendi iç sansürleri, ya dışardan gelecek baskılar dolayısıyla artık özgür bir iletişimin gerçekleştirilemediğini görüyoruz. Tarafsız ve olayları açık bir şekilde algılamamızı sağlayacak adımların sınırlandırıldığını görüyoruz. İletişim özgürlüğünün anayasal güvence altına alınması gerekir.Örgütlenme özgürlüğü diğer önemli konudur. Bugün Türkiye iki partili sisteme itilmek istenmektedir. Oysa dünyada iki partili sistemle övünen ABD`de bile son zamanlarda mevcut durum nedeniyle ortaya çıkan bir fikir var: `İki parti yeterli değil, üç veya daha fazla parti devreye girmelidir` diye. Bu nedenle Anayasa`da yer almayan ama itiraz ettiğimiz ve Türkiye`yi şekillendirmeye çalıştı dediğimiz askeri rejimin Siyasi Partiler Kanunu`na koyduğu baraj oranının dünyadaki uygulamalara uygun bir şekildeaşağıya çekilmesi ve örgütlenme özgürlüğünün, dolayısıyla ifade özgürlüğünün daha iyi tesis edilmesi gerekiyor" dedi. Türker, "Anayasa`nın ilk 4 maddesinin değişmemesi konusunda tarafların uzlaşmayı hızla yürütmek adına anlaşmaları gerekir. Anayasa`nın 66. Maddesindeki `Atatürk Milliyetçiliği` yaklaşımına ilişkin ifade değiştirilmelidir. Atatürk Milliyetçiliği, Atatürk`ün kendi söylemiyle, Türkiye Cumhuriyeti`ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir` şeklindedir" diyerek, "Bu tanıma göre anayasal vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk milletini oluşturur. 66. maddeye kadar bu madde böyle tanımlanmıştır, ama 66.Maddeye geldiğinizde, Türk milleti kavramındaki `millet` tabiri kaldırılmakta, bir görüntü olarak sanki ırkçılık yapılmış gibi bir izlenim verilmektedir. Eğer bu madde değiştirilirse, öteden beri anayasanın ilk dört maddesiyle ilgili olarak yapılan tartışmaların da tamamen ortadan kalkacağını düşünüyoruz. Anayasa`nın özellikle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili 12 Eylül 2010`da yapılan değişikliklerinin, tam da demokratik bir yargıyı oluşturmadığını, yargıyı daha müdahale edilebilir bir halegetirildiğini hepimiz biliyoruz. Bu maddenin tekrar gözden geçirilmesi, dışarıdan alınan kişilerin bu kuruldan çıkarılarak yalnız yargı mensuplarının, bir özyönetim anlayışı içinde tek bir listeyle değil, her bölgede görev alan birinci sınıf hakim ve savcıların temsil edilmelerini sağlayabilecek yeni bir anlayışın getirilmesi gerekir" dedi. Türker, "Anayasa konusundaki deneyim ve birikime rağmen Anayasa`da yer almayan bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. O da Anayasa yargısıdır. Anayasa deneyimimiz de bugüne kadar gösterdi ki, Anayasa Mahkemesi tarafından bir kanunun bir hükmü iptal edilirse bir boşluk doğmaktadır. Özellikle gelişmiş ülkelerde bu boşluğu yasama organı doldurana kadar Anayasa Mahkemesi`nin de belli bir düzenlemeyle ortaya koyma anlayışı vardır. Bu anlayış yasama organını,yürütme organını hızlı bir şekilde Anayasa`nınyargı anlayışı içinde getirdiği düzenlemeyi ele almasını sağlayacaktır. Gerçekten milli iradeye sunabilmek için hızlı bir şekilde değiştirecektir. Bugün Türkiye`de boşluktan doğan birçok olayın olduğunu hepimiz biliyoruz, hepimiz yaşadık. Tamamen bu anayasa kaldırılıp yerine yeni bir anayasa konmuyor. Çünkü bazı hükümler, anayasanın değiştirilemeyeceğine ilişkin bazı düzenlemeler, özellikle dikkate alındığı zaman bu değişikliklerin uzlaşı anlayışı içinde bir araya getirilmesi gerekir. Ama en önemli husus,bozulmuş olan kuvvetler ayrılığını tekrar tesis edebilecek bir düzenlemenin gerçekleştirilmesidir. DSP olarak ilk 4 maddenin değiştirilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Demokratik laik ve sosyal hukuk devlet yapımızı bozmayacak değişiklikler, birlikte yaşamamızı sağlayacaktır. Hepinize saygılar sunuyor, bu çalışmalarınızın başarılı olmasını diliyorum" şeklinde konuştu.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile