'MİT Tırları'nı Durduranlara Verilen Cezanın Gerekçesi Açıklandı (2)
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı 54 sanıklı MİT tırlarının durdurulması davasının gerekçeli kararı açıklandı Gerekçeden: 'Suriye Devleti topraklarında gerçekleşen iç savaş nedeniyle sınır komşusu olan ülkemize yönelik açık ve yakın tehdidin gerçekleşmesinden önce meşru savunma durumunda kalan devletin, yetkili organları marifetiyle halin gereklerine uygun, orantılı ve önleyici tedbirleri almak hakkına sahip olduğunda kuşku duymamak gerekir. Hiçbir devlet felaketlerin gelip çatmasını bekleyemez' 'Somut faaliyetin de bu kapsamda milli savunma ve siyasal menfaatlerin korunması bağlamında icra edilen bir görevin ifası olarak değerlendirilmesi gerekeceğinden savunmada ileri sürülen, sır olarak korunan bilgi ve faaliyetlerin suç oluşturduğu yönündeki ispat edilemeyen iddianın hukuki dayanağının da bulunmadığının kabulü gerekir'
İlk derece mahkemesi sıfatıyla davaya bakan Yargıtay 16. Ceza Dairesinin gerekçeli kararında, niteliği itibarıyla devlet sırrı mahiyetindeki bilgilerin, istihbarat kurumunun doğası gereği bazı personel tarafından bilinebileceği, bu bilgilerin başkalarına kapalı, alenileşmemiş, gizlenmesinde yarar görülen bir alanda kaldığı belirtildi. Gerekçede, sanıkların amacının ise "bu bilgilerin herkes tarafından bilinmesi, orta yere saçılması" olduğu vurgulandı.
En uzun kara sınırını paylaştığı ülke konumundaki Suriye'de yaşanan iç savaş ve çatışmaların Türkiye'nin milli güvenliğini ciddi anlamda tehdit ettiğine işaret edilen gerekçede, çatışmalardan kaçmak zorunda kalan üç milyondan fazla mültecinin Türkiye'ye sığındığı, çok sayıda intihar eylemcisinin sınırı aşarak ülkeye girdiği ve takip eden süreçte birçok terör eylemini gerçekleştirdiği anlatıldı.
Merkezi otoritenin kaybolduğu bölgede ortaya çıkan çok sayıda taşeron terör örgütünün, ülkenin toprak bütünlüğüne, milli güvenliğine ve siyasi menfaatlerine açık ve yakın tehdit oluşturduğunun yaşanan tecrübelerle somutlaştığı aktarılan gerekçede, şu tespitler yapıldı:
"Çatışma bölgesinde, Suriye ile komşuluğu ve ilgisi bulunmasa da Orta Doğu'yu yeniden şekillendirmek isteyen küresel güç durumundaki ülkelerin stratejik hamleleri olduğu dünya kamuoyunun da malumudur. Bu itibarla milli güvenlik bağlamında ciddi bir tehdit süreci devam etmekte iken, içeriği itibariyle devletin güvenliği ve siyasal yararlarını koruma kabiliyetini haiz olan bilgilerin 'sır' vasfını muhafaza ettiğinin ve sırrın korunmasının demokratik toplumda gerekli olduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Devletler de insanlar gibi hayatiyetlerine yönelik saldırı ve tehditler karşısında meşru savunma durumunda kalabilirler. Bu durumda olan devletlerin saldırıyı def etmek üzere orantılı biçimde müdahalede bulunmaları karşılık vermeleri bir hukuka uygunluk nedeni olarak hem ulusal hem de uluslararası düzeyde kabul görmektedir. Suriye Devleti topraklarında gerçekleşen iç savaş nedeniyle sınır komşusu olan ülkemize yönelik açık ve yakın tehdidin gerçekleşmesinden önce meşru savunma durumunda kalan devletin, yetkili organları marifetiyle halin gereklerine uygun, orantılı ve önleyici tedbirleri almak hakkına sahip olduğunda kuşku duymamak gerekir. Hiçbir devlet felaketlerin gelip çatmasını bekleyemez. Somut faaliyetin de bu kapsamda milli savunma ve siyasal menfaatlerin korunması bağlamında icra edilen bir görevin ifası olarak değerlendirilmesi gerekeceğinden savunmada ileri sürülen, sır olarak korunan bilgi ve faaliyetlerin suç oluşturduğu yönündeki ispat edilemeyen iddianın hukuki dayanağının da bulunmadığının kabulü gerekir."
- "Görevin icrası görüntüsü arkasına gizlenip..."
Gerekçede, teori ve uygulamadaki görüşler ile tüm dosya kapsamına göre, suç tarihi itibarıyla Cumhuriyet savcısı ve Ankara, Adana ve Hatay Jandarma Komutanlıkları bünyesinde farklı rütbelerle görev yapan ve FETÖ/PDY üyesi oldukları anlaşılan sanıkların, alelade bir adli soruşturma kapsamında görevin icrası görüntüsü arkasına gizlenip tamamen örgütsel saikle hareket ettikleri tespiti yapıldı.
Sanıkların, adli yetki, mekanizma ve kurumları, devlet sırrı mahiyetindeki bilgileri temin ve ifşa etme amacıyla suistimal ettiklerinin açık olduğu vurgulandı.
Gerekçede, gerçekten iyi niyetle yapılan bir soruşturmadan bahsetme imkanının olduğu varsayılsa bile Cumhuriyet savcısının ihbara konu tırlarda, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun ilgili maddeleri kapsamında, arama ve inceleme yapma yetkisinin bulunduğu belirtildi. Bu durumda savcının devlet sırrı olma ihtimali görülen materyalleri muhafaza altına alabileceği ancak bunlarla ilgili mahkeme yerine geçerek araştırma yapamayacağı, bilirkişi incelemesi yaptıramayacağı kaydedildi.
- "Örgütsel cesaret ve motivasyonla hareket ettiler"
Dairenin gerekçesinde, görevli MİT personeli ve diğer yetkililerin uyarılarına ve uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkının kullanılması kapsamında icra edilen faaliyetin suçmuş gibi gösterilemeyeceğinin sanıklar tarafından da bilinmesine rağmen, sanıkların tam bir örgütsel cesaret ve motivasyonla, bilinçli hareket ettikleri vurgulandı.
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin gerekçesinde, sanıkların, olay yerine gereksiz şekilde üç komando timi, iki asayiş timi, bir patlayıcı imha uzmanı, bir olay yeri inceleme timi ve dört istihbarat timini konuşlandırıp devlet sırrına konu materyallerin bulunduğu kapalı dorselerin açılması, numune alınması, görüntü kayıtları yapılması suretiyle bu bilgileri öğrenme hakkı olmayan koruma ve çok sayıda askerin bilgilere erişmesini sağlayarak, sırrı ifşa ettikleri de anlatıldı.
- Verilen cezalar
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 28 Haziran'daki duruşmada kararını açıklamıştı. Mahkeme heyeti, aralarında eski Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, eski Adana Jandarma Bölge Komutanı tuğgeneral Hamza Celepoğlu, eski Adana Başsavcıvekili Ahmet Karaca, eski özel yetkili savcılar Aziz Takcı ile Özcan Şişman'ın da bulunduğu sanıkları "devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri temin etme" ile "FETÖ'ye üye olmak" suçlarından 4 yıl 7 aydan 26 yıla kadar değişen miktarlarda hapis cezasına çarptırmıştı.
Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde 1 Ocak 2014'te ve Adana'nın Ceyhan ilçesinde 19 Ocak 2014'te MİT'e ait araçların durdurularak, arama yapılması nedeniyle "Devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek ve açıklamak" suçlarından yürütülen soruşturma kapsamında olaya karışanlar hakkında kamu davası açılmıştı.
(Bitti)