Müesser Yıldız: 'TÜBiTAK'tan böyle cesur rapor beklemiyordum!'

Müesser Yıldız: 'TÜBiTAK'tan böyle cesur rapor beklemiyordum!'

OdaTV davasında 15.5 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen ve cezaevindeyken talep ettiği 'kedi' ile simgeleşen gazeteci Müyesser Yıldız, 'Bana göre TÜBİTAK Raporu çok açık. Herkes sonuç cümlesine bakıyor Bize bu komployu kuranlar, biz affetsek de çocuklarımızın ahından kurtulamayacaklar' diye konuştu

OdaTV davası sanığı Müyesser Yıldız, kendisine komplo kurulduğunu, bunu kuranların peşini bırakmayacağını vurguladıktan sonra ekledi: 'Şimdi, FBI'dan yanıt bekliyorum. ABD'li server üzerinden bilgisayarımıza o belgeleri kimin koyduğunu mutlaka tespit edeceğiz' dedi.

Duruşma Hakimi Mehmet Ekinci'nin 'Yarım yamalak rapor yazma, yeni ek rapor yaz' dediği TÜBİTAK Raporu'nun da bu komployu ortaya koyduğunu savunan Yıldız, 'Rapor, bana göre gayet açık. TÜBİTAK'tan bu kadar cesur rapor beklemiyordum!' ifadesini kullandı.

Yıldız, tutuklanma sürecini, cezaevi günlerini, şimdi hissettiklerini anlattı:

'ÖRGÜT DEĞİL, AİLE OLDUK'
- Nasıl bir terör örgütü üyeliği ile suçlanıyorsunuz?
Benim tutuklanmam, dışarıdaki gazetecilere gözdağı diye de kullanıldı. Sözde biz terör örgütünün medya koluyuz. İyi de silah yok, cinayet yok, molotof yok, sadece haberler var! Gazetecilik mesleğim sorgulandı. Birbirini tanımayan gazeteciler, örgüt adı altında bir araya getirilmeye çalışıldı. Biz örgüt olmadık, ama duruşmalarda aile olduk! Soner Yalçın'la ilk kez duruşma salonunda karşılaştım. Nedim Şener ve Ahmet Şık'ı da diğerlerini de tanımıyordum. Bir sepet oluşturulmuş, hoşlarına gitmeyen haberleri yazanları aynı çuvala koymuşlardı.

- İddianamede örgüt belgesinden söz ediliyor...
Polis sorgusunda, 'Bilgisiyarınızdan, örgüt talimatı çıktı' dendi. Oysa bilgisayarımdan çıktığı ileri sürülen bu belge, polis sorgusundan bir saat sonra netleşti. Yani polisler, belgeyi bulmadan bana sormuşlar. Anlaşılan beni almaya gelenler, bilgisayarımda ne bulacaklarını biliyorlarmış! Savcı Zekeriya Öz'e,'Bu belgeleri görmedim, bilmiyorum, bunlar bilgisayarıma nereden girmiş' diye sordum, incelenmesini talep ettik bir yıl boyunca, ne savcılık, ne mahkeme parmağını kımıldatmadı. Zekeriya Öz hakkında, dinleme kararı olmadan telefonumu dinlettiği gerekçesiyle dava açmıştım. Buna rağmen ifademi o aldı. Dava açtığım kişi beni gözaltına aldırıp, tutuklattırdı. İddianame açıklandıktan sonra ODTÜ'ye başvurup bilgisayar imajını incelettim. Söz konusu belgenin bir virüs kanalıyla dışardan geldiği bilimsel olarak tespit edildi. Bize virüslerin gönderildiği server'ın ABD'deki bir şirkete ait 'jangomail' olduğu belirlendi.

- Mahkeme de, TÜBİTAK'tan daha net rapor istedi. Nedir bu rapor tartışması?
Bana göre, TÜBİTAK Raporu çok net. Satır aralarında bile olsa 'Bu sayfaların hepsinde yoğun miktarda virüs var. Bu dosyalar sözü geçen örgüt talimatı denilen word belgeleri, bu kişiler tarafından oluşturulmamış, açılmamış, tarihleri değiştirilmiştir' deniyor. TÜBİTAK diyor ki; bu cümle aynen kendilerine ait, 'sosyal mühendislik çalışması yapılmış.'

'BU KOMPLO BİR ÇETENİN İŞİ'
- Biraz daha açar mısınız?
Bize komplo yapmaya karar verenler ki, ben onlara 'çete' diyorum, mesela Müyesser hangi mail'i açar, buna çok iyi çalışmışlar. Müyesser, 'CHP'den gelen mailleri açar ya da işte Leman Dergisi'nden gelen karikatürleri açar' kanaatine varmışlar. ODA TV'ciler neyi açar? 'DİSK'ten geleni, CHP'den geleni açar.' Bunlar bizi bir süre izlemişler. TÜBİTAK, 'İzlenmişler, hangi mailleri açtıkları takip edilmiş' diyor. Bana CHP'nin e-mail adresiymiş gibi gözüken bir adres üzerinden virüsleri göndermişler. Aynı şekilde ODA TV'ye de göndermişler... Tabii ki bana bu komployu yapanların peşindeyim.

- Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ ile mektuplaşıyor musunuz hala?
Şimdi yazışma imkanım yok. Çünkü herhalde benim mektup göndermem sakıncalı olur, avukatı ile görüşüp, her hafta selam- sıhhat haberini alıyorum. Türkiye'nin en seçkin 350 askeri 2 yıldır içerde. Aydınlar, gazeteciler, Doğu Perinçek'ler 5 yılı doldurdu. Onlara moral olsun diye duruşmalara gidiyorum, sohbet ediyorum. En büyük bedel aslında ailelere çocuklara ödettirildi. Bizim ahımızdan kurtulsalar bile o çocukların ahından kurtulacaklarını zannetmiyorum.

'SİLİVRİ'NİN ÖTESİ YOK'
- Yazmaya devam mı?
Ben 15.5 ay esaret yaşadım. Diğer insanlar hala yaşıyor. Doğru bildiğim şeyler uğruna bunu yaşadığımı düşünüyorum, pişman değilim. Alçakça komployu kuranlardan hesap soracağım. Bunu da hukuk içinde yapacağım. Onlar gibi insanların evine hırsız gibi girerek değil. Herkesi korkutamayacaklarını, satın alamayacaklarını görmeleri lazım. Silivri'den ötesi yok! Birilerinin o korku duvarını aşması lazım.

- Uluslararası girişimleriniz devam ediyor mu?
ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton'a o yüzden mektup yazdım. 'Jangomail bir ABD şirketine ait, bana virüslü mail gönderenleri bulun' dedim. Yasal yetkisi olmadığını söyledi. FBI'ya iadeli taahhütlü mektup gönderdim. Türkiye şu hatayı yaptı: Deniz Baykal, askerler, MHP'li vekiller bir CD ile iki sahte belgeyle tasfiye edildi, kimse peşine düşmedi, hesabını sormadı, kabullendi kaderini. Ben ise birilerinin çizdiği kaderi kabullenmiyorum.

- Yaşananların ardından ne hissediyorsunuz?
Türkiye, büyük bir ameliyata tabi. Birileri liste yapmış, piyango bize vurdu. Bizi içeri aldıran güç, yatacağımız süreyi de öngörmüş gibi. Ne yaparsanız yapın, sanki o vade dolmadan çıkamıyorsunuz gibi. Şu anda Türkiye'nin hukuk ve demokratikleşme süreci 12 Eylül'ün gerisine düşmüş. Türkiye'nin en seçkin insanları üç kuruşluk CD'lerle yargılanıyor.

İnsanlık aleminden istifa
Yalnız kaldığı hapishane hücresine 'kendisine can' olması için istediği 'kedi' ile hafızalara giren Müyesser Yıldız, tahliye olduktan sonra bu özlemine kavuştu. Ne var ki CHP Milletvekili Melda Onur'un hediye ettiği kedi, hep ürkek ve tedirgin. Nedenini Yıldız açıklıyor: 'O insan vahşetine, ben hukuk vahşetine uğramışım. Küçükken işkence gördüğü için çok ürkek. Yaralarımızı sarıyoruz karşılıklı.' Hayvanlara düşkünlüğüyle bilinen Yıldız, her sabah ODTÜ Ormanı'nda 10 yavrulu bir tilki ailesini de besliyor. Lokantalardan topladığı artık et, kemik ve tavuk derileriyle tilki ailesine ziyafet sunanYıldız, hayvan sevgisini ve cezaevindeki dönemini 'Hayvanlar alemini tanıdıktan sonra, insanlık aleminden istifamı verdim!' cümlesi ile özetliyor. Silivri'yi 'Uç veren sivilce' olarak tanımlayan Yıldız 'Orada empati duygum iyice gelişti. 'Vatan yahut Silivri' kitabı da böyle çıktı' diyor . Yıldız yeni projelerini de şöyle özetliyor: 'Cezaevindeki mektuplaşmalarımı, tarihe not düşmek adına derleyip, kitap yazacağım. İlker Başbuğ, Hillary Clinton, Haşim Kılıç vs...Tanınmamış insanlar, düz mahkumlarla mektuplaşmalarımı... Bir de Silivri'de hep acıları yazdık, ama güldüğümüz anlar da oldu. Balyoz, Ergenekon tutuklularından ulaşabildiklerime yaşadıkları matrak şeyleri yazmalarını istedim. Onları derleyeceğim.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile