Muş'un Risk Envanteri Çıkarılıyor

Muş'un Risk Envanteri Çıkarılıyor

Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Afet Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. İskender Dölek ve AFAD ekipleri, meydana gelen sel ve su taşkınlarının yaşandığı bölgelerde incelemelerde bulundu.

Havaların ısınması dolayısıyla ani kar erimeleri nedeniyle merkeze bağlı Kıyık köyünde meydana gelen sel ve taşkınlar incelendi. Yapılan incelemeye MŞÜ Afet Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. İskender Dölek, AFAD İl Müdürlüğü Jeofizik Mühendisi Serkan Dağdelen ve AFAD ekipleri katıldı.

Su taşkınlarının yaşandığı bölgede uzun süre inceleme yapan ekipler, harita ve uydu cihazı yardımıyla yer belirlemeleri yaptı. Su taşkınlarının yaşandığı yerin coğrafik yapısı ve yapılaşmayla ilgili gerekli tespitler yapıldığını belirten MŞÜ Afet Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. İskender Dölek, Muş Ovası’nda mart, nisan ve mayıs aylarında sel ve su taşkınları meydana gelmesi riskinin çok olduğunu söyledi.

Sel ve taşkınların meydana geldiği yerleri çıkartarak mevcut veri tabanı ve envanterini güncellemeye çalıştıklarını ifade eden Dölek, “Birkaç gün önce Muş Ovası’nın muhtelif yerlerinde su basması olaylarını yerinde incelemek amacıyla AFAD İl Müdürlüğü ve Muş Alparslan Üniversitesi Afet Uygulama Araştırma Uygulama Merkez Müdürlüğü olarak araştırmalarda bulunmak üzere araziye çıktık. Şimdi Muş Ovası sahip olduğu doğal özelliklerden dolayı mart, nisan, mayıs aylarında hem sel ve taşkın, aynı zamanda kütle hareketleri bakımından da aktif ve riskli bir yapıya sahip. Bu dönemde hava sıcaklığının sıfırın altında eksi derecelerde olması, yağan karın erimeden uzun süre yerde kalıyor olması, kar üzerinde düşen sağanak yağmur karın erime hızını artırıyor. Kil oranı bakımından yüksek olan toprakların suyu tutarak doğal drenajın bozulduğu yerlerde göllenmeler veya su birikmeleri şeklinde farklı boyutlarda insan yaşamını olumsuz etkileyen olaylar gözleniyor. Burada çıkarttığımız profilde zaten güneye doğru eğimli bir alan, suyun akışı güneye doğru ama burada yol ve diğer yapılarla suyun akış yönü kesilince su belli alanlarda birikebiliyor. Buralarda yapılacak yapıların ortama uyumlu ve suyun akış yönünü kesmeyecek şekilde gerçekleşmesi önem taşıyor. Burada çalışmalarda da İl AFAD Müdürlüğü’nden arkadaşlarla haritalayarak, selin meydana geldiği yerleri çıkartarak mevcut veri tabanı ve envanteri de güncellemeye çalışıyoruz. Sonra bunlar bilgisayar ortamında analizler yapılacak. Benzer alanlar tespit edilerek ile ait tehlike ve risk haritalarının oluşturulmasına çalışacağız” dedi.

Su baskınının tarım arazilerini de olumsuz yönde etkilediğini kaydeden Dölek, “Alan ölçümü saha çalışmaları tamamlandıktan sonra daha netleşir, ama bununla alakalı şunu söylemek lazım. Bir defa bu olaylar meydana geldiği zaman, Muş Ovası’nda taban suyu yüzeye yakın, su uzun süre toprakta kaldığında da toprağın tarım için hazırlanma süresi gecikiyor. Aslında tarım süresini öteliyor. Muş’ta zaten sıcaklık ortalamaları 6 ay 0 derecenin altındadır. Teorik olarak da ve pratikte de böyledir. Bu da zaten kısa olan tarım süresinin iyice kısalmasına neden oluyor” ifadelerini kullandı.

Su taşkınlarının sürpriz olmadığının altını çizen Dölek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunlar bizim için sürpriz değil. Neden sürpriz değil, 2013 yılında yayınlanmış bir makalede zaten bunların olabileceğini öngördük. Problem şu; üretilen bu bilgilerin kamu tarafından yoğun olarak kullanılması gerekiyor. Üniversitelerde zaten bunları üretmek için, oluşturmak için var. Artık talep eden veya bunu dert edinmiş kurum, kuruluşlar talep ettikleri takdirde bu bilgi ve verileri onlarla paylaşabiliriz.”

Sel ve baskın gibi felaketlerin yaşanmaması için alınması gereken tedbirleri açıklayan Dölek, “2013 yılında Türkiye içerisindeki bütün havzalarda sel ve taşkın alanları haritalanmış ve bu alanların Avrupa Birliği (AB) ile yapılan anlaşmalar gereği tamamlanmış olması gerekiyor, ama henüz bu alanda yapılmış yoğun çalışmalar yok. Burada yapılabilecek şeylerden bir tanesi altyapının yetersiz olduğu, bu alanlarda insanların bir defa su kaynaklarından uzaklaşması gerekiyor. Ama altyapının yetersiz olduğu, içme suyunun az olduğu bu alanlarda bunu sağlamanız zor. O zaman pratikte yapılabilecek şeyler; mevcut yol ve yapıların buna uygun bir şekilde yapılmış olması veya dizayn edilmiş olması gerekiyor. Mesela ovada yapılan köylerin birçoğunda su basma seviyesinin çok aktif bir şekilde denetlenmesi gerekiyor. Drenaj kanalları oluşturularak bu fazla suyun yerleşim alanlarına zarara vermeden uzaklaşması sağlanabilir” şeklinde konuştu.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile