Mustafa Denizli: Çakılmadık yerimiz kalmadı...

Yeni sezonda Lig TV'de Maraton programında yorum yapacak olan Beşiktaş'ın eski teknik direktörü Mustafa Denizli, Bloomberg HT kanalında "HT Gündem" pr

Yeni sezonda Lig TV'de Maraton programında yorum yapacak olan Beşiktaş'ın eski teknik direktörü Mustafa Denizli, Bloomberg HT kanalında "HT Gündem" programına katıldı ve Gülin Yıldırımkaya'ya ilginç açıklamalarda bulundu.

Sağlık sorunları nedeniyle Beşiktaş'taki görevinden ayrılmak zorunda kalan tecrübeli teknik direktör Mustafa Denizli, uzun süre sonra ilk kez konuştu ve çarpıcı açıklamalarda bulundu.

İşte Mustafa Denizli'nin röportajının ayrıntısı;

- Şansal Büyüka ile Maraton'u yapacaksınız, Çeşme'de bir otel açtınız, sağlık sorunları nedeniyle Beşiktaş'tan ayrıldığınızı açıkladınız. Tüm bunlar teknik direktörlük defterini kapattığınız anlamına geliyor?

Ben şu anda çalışmak isteseydim Beşiktaş'ta devam ederdim yani Beşiktaş'tan ayrılmazdım. Şu anda fiziken, ruhen, kafa olarak son derece yorgun bir dönemi geride bıraktım. Zaten Beşiktaş'la kontratım vardı. Yani ben kontratımı açığa aldığımız zaman kulüple birlikte Beşiktaş'la yaptığım yeni kontrat vardı benim. Fakat o arada yani tahmin ediyorum geçen yıldan devam eden yorgunluğum bu sene üzerine basarak daha yoğunlaştı, daha büyüdü. Dolayısıyla kendimi çalışacak bir güce sahip hissetmedim . O bakımdan böyle bir karar aldım. Yani benim yorumda bulunmam televizyonlarda veya Çeşme'ye gelip burada yaşamam benim mesleki yaşamımla ilgili kararları çok fazla etkilemez. Ama neticede nereden bakarsanız bakın benim teknik adamlıkta 22 yılım geride kaldı bunun 17-18 yılını Milli Takım, Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ta geçirdim.

"BENİM REKORUM BAŞKA BİRİNE 200 YIL SONRA BİLE NASİP OLMAYABİLİR"

- Tabii bir ilke de imza attınız, hem 3 takımı çalıştırdınız hem de 3'ünü de şampiyon yaptınız. Bu da herkese nasip olacak bir şey değil.

Evet doğru. Belki uzun yıllar belki 100 yıl, 200 yıl bir Türk veya bir yabancı bunu yaşar mı bilemiyorum ama çok zor. Türkiye koşullarında hele bir Türk'ün yaşaması son derece zor. Tabii bunları yaşarken sadece siz almıyorsunuz, bu çalışma sizden çok şey alıyor. Yaşamınızdan her şeyinizden bir parçayı alıyor. Belki bütün bu sene yaşadığım hadise bütün bu gelen çalışmaların üzerine artık bir patlama noktası oluşturdu. Belki onun faturasını ödedik, ödemeye devam ediyoruz. Ama nerden bakarsanız yani bundan sonraki çalışmalarımla ilgili kararı vermek için gerekli bir ortama sahip değilim. Bundan sonra ne olur? Bir teknik adam olarak mesleki yaşamımda yaşayabileceklerimin çok önemlilerini belki tamamını yaşamışım.

- "Daha ne yapayım?" diyorsunuz yani. Belki bir yurt dışı hayali olabilir. Gerçekleştirmediğiniz içinizde kalan yeni bir başarı olabilir mi?

Yok hayır. Bu yıl hayatımın en büyük teklifini aldım maddi olarak. Asla ve asla aklımın yani ucundan dahi geçmedi çalışmak. Zaten çalışacak olsaydım kulübümde devam ederdim. O ayrı bir köşe. Şimdi aktif dinlenme dediğimiz bir dönemi yaşayacağım. Yani Lig TV'de yapacağım çalışma futbolla ilgili yani bizim aktif dinlenme diyeceğimiz bir dönemi teşkil edecek. Orada bizim yaşadığımız yaşattıklarımız birikimlerimiz kamuoyuyla insanlarımızla paylaşılacak. Farklı bir yorum getirmek mecburiyetindeyiz. Yani sıradan yorumlarla insanların karşısında olamayız.

"RIDVAN İYİ, DİĞERLERİ KANTARIN TOPUZUNU KAÇIRIYOR"

- Fatih Altaylı yazdı köşesinde, bana göre futbolda en iyi yorumlayan iki isim daha doğrusu iyi futbol yorumlayan iki isim vardır. Biri sizin olduğunuzu söylemiş mesela diğeri de Rıdvan Dilmen diyor. Fatih Altaylı da biliyorsunuz futbolla çok ilgilidir zaten biraz zor beğenir.

Tabii Rıdvan uzun yıllardır yapıyor. Türk insanıyla müthiş bir uyum içerisinde yani Rıdvan halk diliyle yorumluyor. Herkesin anlayabileceği kadın erkek çoluk çocuk herkesin anlayabileceği çok arı bir dil kullanıyor yorumlarında ve gayet tabii ki çok önemli bir geçmişi var futbol yaşamı içinde çok etkin görüşleri var. O bakımdan Rıdvan'ın yani futbolu yorumlaması farklı bir çizgi oluşturuyor diyebiliriz.

Gayet tabi diğer yorumcularda belli köşelerden belli açılardan yorumlarına renk katmaya çalışıyorlar ve bu renk katarken bazen kantarın topuzu kaçıyor dediğimiz durumlar ortaya çıkıyor. Bu durumların ortasında ben yıllarca oldum. Şimdi bizim yorumcularda birinci derecede önemli öğe şu: Kendileri ne kadar değerli olduğunu direkt olarak söyleyemiyorlar. Ama etkin işler yapan insanları çok ağır eleştirmeye başladığın zaman vay anasına! Bunları yapanlardan daha derin bir görüşe, daha derin bir bilgiye sahip insanların kafasına az da olsa sokabilir miyim düşüncesiyle hareket ediyorlar. Tabii bunları çoluk çocuk dahil herkes anlar.

- Popüler isimler üzerinden yani bir şekilde rant sağlama gibi yani ünlü olma çabası gibi mi?

Belki direkt değil de endirekt olarak ama yani genelde düşünce tarzı budur.

"TEKNİK DİREKTÖRLÜK DEFTERİNİ KAPATMADIM"

- Başarılı birilerine çakarak gündeme gelmek gibi mi yani?

Olabilir yani bizim çakılmadık yerimiz kalmadı. Yani bunlara alışığız. Çaktılar, çaktılar, çaktılar daha sağlam yaptılar. Yani o çiviyi ne kadar çakarsanız çakın kuvvetlendirirsiniz, bizim de öyle oldu herhalde.

- Yani bir aktif dinlenme dönemindeyim dediniz dolayısıyla "Bir süre sadece yorumculuk yapacağım ama sonrasında belki bakarım" diyorsunuz. Yani futbol defteri sizin için kapanmamış durumda değil mi?

Gayet tabii, o kararı vermedim. Verirsem bütün kamuoyuyla bunu paylaşırım. Ha o kararı verir miyim? Verebilirim gayet tabii. Yani neticede biraz evvel söylediğimiz gibi bundan sonra yani yoğun bir çalışma döneminin içerisine girip başarılmamış şeyler mutlaka vardır insanların yaşamlarında, çalışmalarında. Benim de vardır. Olursa olur, futbolun değişik yerlerinde görev yapabilirim. Birikimlerimi yıllarca yarışmacı olarak ortaya koydum. Yarışma heyecanı çok farklıdır. Bu heyecanları azaltacak çalışmalar futbolun içinde var. Onları da yapabilirim, hiç dönmeyebilirim. Yani Çeşme'de kendimi ne denli mutlu hissederim, rahat hissederim onu bilemiyorum ama Çeşme, benim eğer bir huzuru tadabileceğim bir yer varsa başında gelen yerdir. Yaşadığım, doğduğum, hüzünleri mutlulukları yeşerttiğim yerdir burası. Benim yol haritamın çizildiği yerdir.Beni başarıya ya da başarısızlığa götürecek, mutluluğa, mutsuzluğa götürecek bütün kararları burada aldım ben, almaya da devam ediyorum. Şimdi bu dönemi yaşıyorum, 3-5 ay sonra ne olur onu bilemiyorum. Buradan geçici olarak İstanbul'a hafta sonu gideceğim. Çalışmalarımı yapacağım ve döneceğim.

"AĞLARIM DİYE VEDALAŞAMADIM, TOPARLANINCA GİDİP VEDALAŞACAĞIM"

- Beşiktaş'tan ayrılmanızda da böyle bir karışık bir süreç oldu, tam ne olduğunu biz anlayamadık açıkçası çünkü çok geçmiş olsun tekrar ama, onun öncesinde de mesela "Oyuncuların parası ödenmezse ben bırakırım" demiştiniz ama o arada yabancı medyada Schuster'le anlaşıldığı haberleri çıktı. Siz ayrıldığınızı açıkladınız ve hakikaten de Schuster geldi. O süreçte tam olarak ne oldu, Beşiktaş'tan o sinyali almış mıydınız? Bir yol ayrımı talebi mi vardı öncesinde?

Şimdi öyle bir şey söz konusu olmaz. Evet son derece doğru söylediniz, takımımla ilgili konuşmalar yaptım ama o yaptığım konuşmaların yerine getirileceğini mutlak suretle biliyordum. Yani konuşmaları yaparken, başkan ve yönetimle gerekli temasları zaten sağlıyordum. Bu tamamen yani benim fiziksel sorunlarımdan ötürü ortaya çıkan bir ayrılık oldu. Şimdi B planları kulüplerin, takımların, oyuncuların, insanın her zaman vardır. Beşiktaş'ın da böyle bir B planı olması son derece doğaldır onu zaten yaptığımız basın toplantısında yönetim kurulumuz ile birlikte açıkladık.

Ben böyle bir noktaya geleceğini hiçbir şekilde beklemiyordum ama yani Türkiye'de bazı şeyler çok abartıldığı için veya devamlı bir komplo teorisi üzerinden yaklaşımlar yapıldığı için bazı şeyleri normal karşılıyorsunuz. Beşiktaş'la benim ayrılırken hiçbir sorunum yoktu. Ne yönetimle, ne futbolcularımla, ne çalışanlarla... Hatta o denli üzüldüm ki, ruhen onlarla bu ayrılığı paylaşacak bir ortamda olamayacağımı düşündüm ve paylaşmadım. İstanbul'a döndükten sonra ziyaret edeceğim, hepsiyle görüşeceğim ama daha sağlıklı olacağım en azından yani o günkü duygusal şartlar. Üzülürdüm, duygusal tarafım vardır göstermememe rağmen çok duygusalımdır. Personelle, futbolcularla, çalışma arkadaşlarımla ayrılırken gözyaşlarımı tutamayabilirdim o günkü ortamda ama en azından onların daha fazla ağlayacağını bildiğim için o ortamın içine girmek istemedim çünkü onlarla hakikaten mükemmel bir ortam oluşturduk. Ümraniye'de tesislerde herkesin büyük emeği oldu. Orda farklı bir dünya yarattık. Bu dünyanın içinde bir parça da bendim. Hatta o parçaların başıydım. Dolayısıyla o kopma kolay bir hadise olmazdı o gün itibariyle. Onlarla gidip vedalaşacağım ama daha sağlıklı bir ortama gelmeyi bekliyorum.

"BEŞİKTAŞ'TA KİMSENİN ALACAĞI KALMAZ"

- Beşiktaş'ta bir kısım alacağınızın kaldığı da konuşuluyordu. Bu maddi olaylar en azından kapandı mı?

Çok mu merak ettiniz? Beşiktaş'ta ne benim ne bir başkasının alacağı kalmaz. Dolayısıyla bunlar her zaman konuşulur şu olur, bu olur hiç önemli değil. Beşiktaş hala kulübüm benim yani. Dolayısıyla Beşiktaş'la bizim ilişkimiz devam edecek çalışmalarımız devam edecek onun konumları ilerleyen dönemde ne olacağı ortaya çıkar.

- Bir de Beşiktaş'tan yine bir açıklama vardı. "Biz gençlerimizi emanet ettik Mustafa Denizli Hoca'ya, bundan sonra gençlerimizi hazırlayacak" demişlerdi. Netleşti mi o konu?

O projeyi netleştireceğiz. Ben buradan döndükten sonra. Aşağı yukarı ekim ayının sonunu bulur.

"BEN DE VEFASIZIMDIR"

- Bir vefasızlık olmuş gibi yazıldığı için sordum ama "Vefasızlık yok, ben istedim ayrılmayı" diyorsunuz.

Ben hayatım boyunca insanların vefasızlığıyla karşılaştım ama hiç umurumda olmadı. Yani burada önemli öğe benim. Benim ne düşündüğüm önemli. Yani öyle bir izlenime kapılırsam hayatımdaki mutsuzluk tablosuna bir yenisini eklerim. O bakımdan hiç o açıdan bakmadım. Ben hayatım boyu başarılarıyla adım atan başarısızlığıyla oturan bir insan olmadım. Yani başardığım gün de başaramadığım gün de nasıl dik yürüyorsam aynı şekilde yaşamıma devam ettim. Mesleki çalışmalardaki başarı ve başarısızlık benim kişiliğimi etkiliyorsa o zaman bende bir eksiklik vardır. Öyle bakmadım, dolayısıyla yapılan hareketlerin hiçbirini vefasızlık veya daha başka şekilde değerlendirmedim. Ama Türk insanının tabiatında hepimiz dahil, bir vefasızlık duygusu vardır. Ben de vefasızımdır.

- Öyle mi?

Tabii, çok sevdiğim insanları, hep aklımda olan insanları mesela aylarca arayamayabilirim. Belki onlar beni anlıyor diye düşünüyorum.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile