Nadir Bulunan Kitaplar Sahaf Festivalinde

9. Beyoğlu Sahaf Festivali, en eski basımların bulunabileceği kitap, dergi, magazin ve afişlere ev sahipliği yapıyor

Türkiye'nin farklı illerinden gelen sahaflar, bu yıl 9. kez düzenlenen Beyoğlu Sahaf Festivali'nde buluştu.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür Kenti Vakfı ve Beyoğlu Belediyesi işbirliğiyle gerçekleştirilen festivalde az bulunan, eski basım ve ikinci el kitap, dergi, magazin ve afişler satışa sunuldu.

Beyoğlu'ndaki festivale her yıl katılan sahaf Halil Bingöl, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sahaflığın sabır isteyen bir meslek ve kriterleri olduğunu belirterek, "Bütün bir yıl beklersiniz, cebinize öyle kuvvetli bir para girmez. Bir gün bir mal alırsınız, içinden bir mektup çıkar. Bütün senenin yokluğunu unutturur size. Ama bu muhakkak olur" dedi.

Bingöl, sahaflık mesleğinde sabrın önemine değinerek, şunları aktardı:

"Sabırla beklerseniz, sabrın sonu selamettir derler ya, bu sanki bizim meslek için söylenmiş bir sözdür. Tabii sahaf olabilmek için birtakım kriterler var. Genç yaşta bu işe başlamak lazım. Çok kitap görmüş ve çok okumuş olmak dışında, Osmanlıca'yı kesinlikle bilmek lazım. Bunun yanı sıra Grekçe (eski Yunan dili), Farsça, Arapça ve Bulgarca gördüğünde ne olduğunu anlamak lazım. Bir kitap hangi dilde yazılmış bilmek lazım. Ayrıca usta bir sahafın yanında en azından 15 yıl çıraklık, 10 yıl da kalfalık yapması lazım."

- Bingöl: "Sahaflık, bilgi ve kültürle, kitaba dost ve aşık olmakla gerçekleşir"

Sahaflığın bilgi ve kültürle, kitaba dost ve aşık olmakla gerçekleşen bir meslek olduğuna vurgu yapan Bingöl, romanlardan ziyade, nadir bulunan yabancı dilde kitapları, Osmanlıca kitap ve gazeteleri sattığını söyledi.

Halil Bingöl, roman ve hikaye kitapları alıp satmadığını dile getirerek, şöyle konuştu:

"Bana gelip desen ki 'Annem 1972'de doğdu. Bana öyle bir şey bulun ki, doğum gününde mutlu olsun'. Hemen 72 yılının takvimlerini çıkartayım. Gününü söyle, ben takvimin kendisini vereyim. Ne demek biliyor musun? Diyelim ki annenin okuduğu alfabeyi buluyorum. Götürüp annenin önüne koyuyorsun. Annen 7 yaşına gidiyor. Müthiş birşey. Duygulanıyor, ağlıyor, oradaki şeyleri ezbere biliyor. Eteğini kenarından tutarak okuyor. Öyleydi çünkü, kızlar öyle yapardı."

Zaman zaman belli döneme ait bilgi arayışında olanların da sahaflara uğradığını ifade eden Bingöl, "Diyelim ki sanat veya görüntü yönetmenisin. Bir film çevireceksin. 1960'da geçiyor ama o yılla ilgili hiçbir bilgi yok. O dönemi yaşamadın. Ne yapıyorsun? 1960'da çekilmiş bütün fotoğrafları topluyorsun. Bizde var o. Topluyor, koyuyorsun karşına. Terzini, kuaförünü çağırıp toplantı yapıyorsun. O yıla ait saç modeli, tırnak modeli... En ince ayrıntısına kadar, uyguluyor ve 60 yılını günümüze getirmiş oluyorsun" diye konuştu.

- Cimillioğlu: "Hayata kitapsız atılan, savaşa silahsız katılan adam gibidir"

Sahaf Nusret Cimillioğlu da 20 yaşından beri kitap topladığını  belirterek, sahaflığın kitapçılıktan öte, bir sanat olduğunu ifade etti.

Sahafların kitaba karşı sevgisi olduğunu kaydeden Cimillioğlu, "Madem kitap cem ettin, oku o sahaf-ı bişuur gibi olma, derler. Yani şuursuz olarak, sadece bir eşya gibi görmeyeceksin kitabı. Mesela benim eve giderken, gelirken yanımda, çantamda muhakkak kitap olur. Okur ve not alırım. Onun için kitap, sevenlerin servetidir. Hayata kitapsız atılan, savaşa silahsız katılan adam gibidir" dedi.

Nusret Cimillioğlu, kitap satın almanın, satmaktan daha çok mutlu ettiğini ifade ederek, şunları dile getirdi:

"Kitapları karıştırırken içerisinden bir yaprak, bir yazı çıkar, o kitabın bedelini üçe beşe katlar. Bir ara, sahaflardan bir arkadaş, arabanın bagajını açtı ve '15-20 kitap var, alır mısın bunları' dedi. Alırım dedim. Bundan 15-20 sene önce, 150 lira. Kitapları getirdim, içinden meşhur ressam Ali Rıza hocanın, karakalem bir ağaç çalışması çıktı. Bir de dut yaprağına yazılı bir yazı çıktı. Birini bin liraya, diğerini bin 500 liraya sattım. Yani kitabın içinden çıkanlar da çok önemli."

Kitapların kenarlarında, yanlarında ve dış sayfalarında yazılanların da önemime değinen Cimillioğlu, "Mesela adam oğlunun doğum tarihini, babasının ölüm tarihini, askerden geldiği tarihi yazar veya 'filan tarihte Boğaziçi donmuştur', 'İstanbul'da büyük yangın çıkmıştır'. Onlar da güzel bir belge gibi insana büyük zevk verir" ifadelerini kullandı.

- Seymen: "Bazıları 300-500 kitabı bulunca kendini hemen sahaf zanneder"

Sahaf İsmail Lütfü Seymen ise sahaflığa 12-13 yaşında Tommiks, Teksas satarak başladığını ve 22 yıldır Müteferrika Dergisi'ni çıkarttığını aktardı.

Osmanbey'de uzun yıllar kaldırım kitapçılığı yaparak geçimini sağladığına vurgu yapan Seymen, 1985'den itibaren de kendi dükkanını açarak, vergi veren bir yer haline geldiğini kaydetti.

İkinci el kitapçılarla sahafların birbirine karıştırıldığının altını çizen Seymen, şu bilgileri verdi:

"Bazıları 300-500 kitabı bulunca kendini hemen sahaf zanneder. Oktay Rifat'ın bir kitabı eline geçtiğinde 100-150 lira fiyat biçiyorlar. İnternete baktığında göreceksin Oğuz Atay'ın 'Tutunamayanlar' romanını 3 bin liraya satmaya kalkıyor. Şimdi bunun sahaflıkla ne ilgisi var. Bu fırsatçılıktır. O yüzden 2. el kitapçılarla sahafların kesinlikle ayrılması lazım."

- Seymen: "Kızına damat arayan bir kayınpeder gibi davranırım"

Lütfü Seymen, Türk sahafların Osmanlıca'yı bilmesi gerektiğini savunarak, sahaflığın bir nevi, arkeolojik kazıya yardım etmek olduğunu söyledi.

Sahaf dükkanlarının hafıza yerine geçtiğini sözlerine ekleyen Seymen, "Ben biraz lanetimdir. Sevmediğim adama kitap satmam. Ukala bulduğum zaman şurda rafta görse bile rafın önünü kapatır, 'yok' derim. Yani her kitabı, herkese vermem. Huyum bu. Kızına damat arayan bir kayınpeder gibi davranırım" dedi.

Seymen, kitap almak isteyenlerin, "Bu kitap kaça" yönündeki sorusunu eleştirerek, "Karpuz satmıyoruz, portakal satmıyoruz. Bunu ancak manava sorarsın, 'sivri biber kaç para' dersin. Kitaba başka türlü yaklaşmak ve kitabı sadece meta olarak görmemek gerekiyor" ifadelerini kullandı.

Bir çok kitabı kurtarmaya çalıştıklarının altını çizen Seymen, nadir bulunan ve baskısı çıkmayan kitapları cilde vererek, 100 sene daha ayakta durmasını sağladıklarını belirtti.

Lütfü Seymen, özellikle son yıllarda büyük ilgi gören ve internet üzerinden kitap okumaya olanak veren e-kitapların, sahafları bitireceği yönündeki soru üzerine şunları kaydetti:

"Ben öyle düşünmüyorum. Gerçekten iyi bir okur, eline alıp kokladığı bir kitaptan haz alır. İnternette, çok iyi eski bir edebiyat kitabını okuduğunda haz alamaz gibi geliyor bana. Okursun, öğrenirsin, metine bakarsın ama bu daha çok akademik çevreleri memnun etmek ve işini kolaylaştırmak için bir şey. Gidip, ABD'deki bir kütüphanede, kitabın pdf'ini alıp, okumasını anlıyorum ama bu kitabın ölmesi anlamına gelmiyor."

Nadide kitaplar ve yayımların bulunabileceği sahaflar festivali, 11 Ekim'e kadar Tepebaşı'nda devam edecek.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile