Ilıcak, okuyucularına kitabı yazma gerekçesini ve gündemdeki konuları değerlendirdi. Ilıcak, cemaatle ilgili iddiaların 1992 yılında Polis Akademisi'nden atılan bir öğrenci tarafından gündeme getirildiğini ve daha sonra 28 Şubat döneminde 528 emniyet teşkilatı mensubunun cemaat mensubu olmakla suçlandığını hatırlattı. 28 Şubat sürecinde Fethullah Gülen hakkında terör örgütü kurduğu iddiasıyla dava açıldığını aktaran Ilıcak, bu davayla ilgili Yargıtay Genel Kurulu kararıyla beraat kararı verildiğini söyledi.
Ilıcak, Ergenekon davasının gündeme gelmesi ve çok önemli tutuklamaların yapılması sonrasında bazı basın yayın organlarında cemaatin emniyette kadrolaştığı yönünde haberlerin çıkmaya başladığına dikkat çekti. Ilıcak, 28 Şubat sürecinde irtica korkusu üzerine Fethullah Gülen hareketinin suçlandığını belirterek, “Ergenekon sürecinde ise Ergenekon'dan tutuklanan insanlar delilleri irtibatsızlaştırmak ve davayı yok hükmüne getirmek için cemaati suçladılar.” dedi.
Cemaate dokunanın yanmadığını ifade eden Ilıcak, “Dokunan yanmıyor, yandığı için dokunuyor, bunu mazeret olarak üretiyor. Bu bir kamuflaj. Burada cemaat kullanılıyor.” diye konuştu.
NEDİM ŞENER'İ TARTIŞMAYA DAVET ETTİ
Gazeteci-Yazar Ilıcak, Oda TV davasından yargılanan gazeteci Nedim Şener'in kendisinin ‘Hrant için, adalet için hapishaneye girdiğini' ve kendisini ‘Fethullahcı' bir polis müdürünün hapise attırdığını iddia ettiğini kaydetti.
Ilıcak, Nedim Şener'in Hrant Dink cinayetini aydınlatmaktan çok Ergenekon davası kapsamında operasyonları yürüten polis Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in ayağını kaydırmak için yazıldığının görüleceğini kaydetti.
Ilıcak, Şener cezaevinden çıktıktan sonra tartışmaya ve iddiasını ispat etmeye davet ettiğini kaydetti.
Ilıcak, Ergenekon davasının irtibatsızlaştırmak istendiğini belirterek, “Ergenekon ve Balyoz davası bu ülke için çok önemli davalardır.” ifadesini kullandı.
"MİT OLAYINDA YANLIŞ YAPILDI"
Özel yetkili savcıların MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı ifadeye çağırması sürecinde yaşananları da değerlendiren Nazlı Ilıcak, cemaat ile AK Parti çatışmasından kimsenin kazançlı çıkmayacağının altını çizdi. Cemaat ve AK Parti tabanlarının örtüştüğünü, misyon ve dünya görüşü beraberliği olduğunu kaydetti.
AK Parti'nin MİT olayında yanlış yaptığını iddia eden Ilıcak, siyasi iktidarın Oslo sürecinin kendisine ulaşmak için bir yol olarak kullanıldığına inandığını vurguladı. Ilıcak, bu süreçte polis ve savcının güvenlikçi politikaları savunmakla suçlandığını, MİT'in PKK ile uzlaşmacı yöntemleri savunduğunun öne sürüldüğünü ifade etti.
Ilıcak, Oslo sürecinin başladığı dönemde Başbakan Erdoğan'ın MİT'e hakim olmadığının altını çizdi. Ilıcak, Erdoğan'ın 2011 yılında ne olup bittiğini öğrenmek için o dönemde Müsteşar Yardımcısı olan Hakan Fidan'ı görüşmeye gönderdiğini iddia etti. Ilıcak, basına yansıyan terörle mücadele planına göre polis ve savcıya yönelik iddiaların doğru olmadığının görüldüğünü altını çizdi.
"CEMAATİN SİYASİ AMACI YOK"
Cemaatin siyasi amacının olduğu yönündeki iddiaların gerçek olmadığını vurgulayan Ilıcak, "Siyasi iktidar savaşı varmış gibi gösterilmesinin hiçbir inandırıcı tarafı yok. Cemaatin siyasi amacı yok. Cemaatin eğitim amacı var, sosyal amacı var. Cemaat bu amaçlarını gerçekleştirmek için siyasetle iletişim halinde olabilir.” diye konuştu .
Nazlı İlıcak Ankaralı Okuyucularıyla Buluştu
Gazeteci-Yazar Nazlı Ilıcak, Ankara MEB Şura Salonu'nda yeni çıkan ‘Her Taşın Altında Cemaat Mi Var?' kitabını okuyucularına anlattı.