Nöroloji Uzmanı Doktor Mehmet Yavuz beyin-madde kullanımı ilişkisi hakkında bilgi verdi. Bağımlılığı, bir maddenin sağlığı ve gündelik hayatı olumsuz etkilemesine rağmen kullanımına devam edilmesi olarak tanımlayan Yavuz, "Kişinin bağımlılık geliştirmesinin temelinde pek çok etken vardır. Özellikle gençlerde yaygın olarak görülen bu kullanımlarda; kişilik problemleri, aile sorunları, gündelik sorunlardan uzaklaşmak, arkadaş çevresinde özentilik gibi nedenler ön plana çıkmaktadır. Bir diğer etken ise yanlış inanışlardır. Gençlerde esrar gibi bitkisel maddelerin, bağımlılık yapmayacağına dair bir inanış var fakat bağımlılık için bir maddenin doğal ya da kimyasal yöntemlerle üretilmesi fark etmez" ifadelerini kaydetti.
Bağımlılığın oluşumunda beyinin önemine vurgu yapan Nöroloji Uzmanı Doktor Mehmet Yavuz, ‘Beynin Sırları ve Manyetik Şifreleri’ adlı kitabında da konu ile ilgili önemli açıklamalarda bulunuyor.
Bağımlılığın Ölçütü
Bağımlılığın ölçütünü ’kişinin gittikçe daha yüksek dozlara ihtiyaç duyması, madde kullanılmadığında yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması, tasarlandığından uzun süre ve miktarlarda kullanım olması, maddeyi kullanmak, temin etmek ve bırakmak için çaba ve zaman harcanması, madde bırakma çabasında başarılı olunamaması, madde kullanımı nedeniyle gündelik hayatın olumsuz etkilenmesi ve buna rağmen kişinin kullanımı sürdürmesi’ diye sıralayan Yavuz, "Madde bağımlılığı ruh hastalığı değil, beynin bir hastalığı olarak kabul edilir. İnsan hayatının devam etmesi için arzu ve isteklerin ortaya çıkması bir zorunluluktur. Limbik sistem, (beyindeki ödül sistemi) duygu ve davranışları kontrol etmenin yanı sıra su içmek, yemek yemek, cinsellik gibi isteklerin ortaya çıkması ve bu ihtiyaçların karşılanması için gerekli olan motivasyonun sağlanmasında etkilidir. Haz algısına temel oluşturan ödül sisteminin duyarsızlaşması ya da verimsiz çalışmasına Ödül Eksikliği Sendromu verilir. Bu mekanizma doğru çalışmadığında bağımlılık yapan maddelerin uzun süreli kullanımı ve maddelerin kötüye kullanımına neden olur" dedi.
"Bağımlı kişi aynı hazzı yeniden yaşamak için kullanılan dozu arttırmaya yönelecektir"
Sigara, alkol ve madde bağımlılığı konusunda yapılan araştırmalarda endorfin, dopamin, serotonin, GABA, epinefrin gibi maddelerin ön plana çıkmaktığını anlatan Yavuz, "Endorfin, çok güçlü bir ağrı kesici ve haz duygusu oluşturan bir maddedir. Beyindeki endorfinin harekete geçmesiyle kişi bol miktarda endorfin salgılar. Böylece kişi tehlikeli bir şekilde aşırı keyifli bir moda girer. Bir süre sonra dışarıdan uyuşturucu yoluyla alınan endorfinden dolayı, vücut kendi endorfinini üretemez hale gelir. Uyuşturucu alınmadığında, endorfinin ağrı kesici etkisi ile vücut korunamadığından kişide kas, eklem ve baş ağrıları hissedilir. Böylece kişi artık keyif amaçlı değil yoksunluk belirtilerinden kurtulmak için sürekli dışarıdan endorfin alma ihtiyacı hisseder.
Dopamin, hareketlilik ve coşku üzerinde etkili, haz duygusu veren bir kimyasaldır. Madde kullanan kişilerde diğerlerine göre normalin üzerinde salgılanır. Beyin, maddenin etkisiyle fazla dopamin salgılayınca, kendini korumak için salgılamayı durdurur. Kişinin alkol aldığı günün ertesi günü daha kötü hissetmesinin sebebi budur. Bağımlı kişi aynı hazzı yeniden yaşamak için kullanılan dozu arttırmaya yönelecektir" açıklamasında bulundu.
Türkiye’de uyuşturucu kullanımı
Türkiye Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi(TÜBİM) tarafından 2011 yılında Genel Nüfusta Madde Kullanımı Araştırması yapıldığını dile getiren Yavuz, "Bu araştırmaya göre yaşam boyu madde kullanım sıklığı yüzde 2,7 olarak bulunmuştur. Çalışmaya göre 15-24 yaş arasında olmak, erkek olmak, bekar olmak, gelir düzeyinin 500 TL ve altında olması, tütün, alkol, hekim önerisi dışında ilaç kullanıyor olmak uyuşturucu kullanımını artırmaktadır" dedi.
Madde ve alkol bağımlılığının tedavisinde TMS
Bağımlılık tedavisinde kişinin maddeden uzaklaşmayı ciddi ve samimi bir şekilde istemesinin önemine dikkat çeken Yavuz, "Uyuşturucunun bırakılması ile birlikte, beynin yapılanmasının yeniden düzene girmesi bir seneden önce olamaz. Bu nedenle uyuşturucu bırakıldıktan sonraki bir sene oldukça kritiktir. Kokainde ise yapılan bilimsel araştırmalarda, sağ prefrontal bölgeye olan yüksek frekanslı manyetik uyarıların, kokain bağımlılığını tedavi etme konusunda çok önemli bir yöntem olduğu görülmüştür. Dolayısıyla kokain bağımlılığı tedavisinde öncelik sağ prefrontal bölgede olmalı, sonuç alınamadığında, sol taraftan da tedavi denemesi yapılmalıdır. Alkol bağımlılığında ise uygulama yeri, sol prefrontal korteks ve sol göz bölgesinin üzerindeki alın bölgesi olmalıdır. TMS ile alkole duyulan ihtiyaç azalmakta ve kişinin alkolden uzak durma direnci yükselmektedir. M. Brall ve meslektaşları tarafından 2014 yılında yapılan geniş taramalı analiz sonucunda, TMS seanslarının sigara, alkol bağımlılığının yanı sıra esrar, kokain, metamfetamine, bonzai ve eroin gibi uyuşturucu madde bağımlılıklarında da ciddi bir tedavi yöntemi olduğunu bildirmişlerdir" ifadelerini kaydetti.
Nöroloji Uzmanı Yavuz Açıklaması 'Sizi Bağımlı Eden 'Beyniniz''
Madde bağımlılığının ruh değil, beynin bir hastalığı olarak kabul edildiğini belirten Nöroloji Uzmanı Doktor Mehmet Yavuz, "Bağımlılık tedavisinde kişinin maddeden uzaklaşmayı ciddi ve samimi bir şekilde istemesi çok önemlidir. Uyuşturucunun bırakılması ile birlikte, beynin yapılanmasının yeniden düzene girmesi bir seneden önce olamaz. Bu nedenle uyuşturucu bırakıldıktan sonraki bir sene oldukça kritiktir" dedi.