Nükleer olmadan iklim degisikligiyle mücadelenin kaybedilecegi çok sayida çevreci tarafindan siklikla dile getiriliyor. 20 yildir iklim aktivisti olarak sayisiz eylem düzenleyen çevre yazari ve bilim iletisimcisi Zion Lights, bir zamanlar nükleere karsiyken, bunun bilimsel gerçeklerle örtüsmedigini anladigi anda nükleere karsi olmayi biraktigini ifade eden o çevrecilerden biri. “Emisyonlar artmaya devam ettikçe, bu dünyaya ev sahipligi yapan florayi ve faunayi kaybetmeye devam edecegiz” diyen Lights’a göre, “Nükleer ve doga; kimsenin anlatmak istemedigi bir ask hikâyesi” ve bu alanda “komplo teorilerine dayali duygu ve ideolojilerle basarili olunamaz.”
“Bütün bu inanislar yanlismis”
Geçtigimiz günlerde “Quillette” sitesinde “Geleneksel çevrecilikle ilgili aci gerçek” basligi ile yayimlanan yazisinda, bir zamanlar kendisinin de nükleer enerji hakkinda yazilan korkutucu senaryolara ve komplo teorilerine kanarak nükleeri protesto ettigini belirten Lights, “Nükleer atigin hayati tehdit ettigine, radyasyonun da nükleer enerji santrallerinin kapatilmasini gerektirdigine inaniyordum. Bütün bu inanislar yanlismis. Uzun yillar boyu asi karsitlarini bilime karsi tutumlari yüzünden elestiren ben, benzer sekilde bilimin söylediklerine karsi gelerek nükleer karsiti olmusum. Bu tavrin gezegenimize verebilecegi zarari düsündükçe içim titriyor” sözleriyle yanlis bilgiye dayali inanislarin olumsuz sonuçlarina isaret ediyor.
“Çözüm temiz enerji kaynaklarina geçiste”
“Hayatinizin büyük kismini gezegeni kurtarmaya adasaydiniz ve sonra da aslinda isleri daha kötüye götürdügünüzü fark etseniz ne olurdu?” sorusunu soran ünlü çevreci, iklim degisikligine karsi çözümün “kirli” enerji kaynaklarindan “temiz” enerji kaynaklarina geçiste yattigini, bazi gerçekleri kabul etmemenin insanligi fazla küresel isinmaya ve sürekli hava kirliligine mahkum ettigini kaydediyor. Lights, “Iklim degisikligi, insanlar yüzünden oluyor, bu bir gerçek. Bu sorunu çözmek için büyük ölçekte nükleer güce ihtiyaç var, bu da bir gerçek. Baska bir gerçek daha var ki; o da emisyonlarin dörtte üçünün enerji kullanimindan kaynaklandigi. Emisyondan bahsetmeden iklim degisikliginden bahsetmek unun adini anmadan kek pisirmekten bahsetmeye benziyor. Buna karsin ana akim çevreci gruplarin birçogu tam da bunu yapiyor” diyor.
“Gezegene zarar veriyorlar”
“Yanlis bilgiye karsi verilen savasta, her bir küçük hareket fark olusturabilir” diyen Zion Lights, nükleeri savunan bir çevreci olmayi ise söyle anlatiyor:
“Hiç kimse, kendilerini uzun zamandir iyi adamlar olarak konumlandiran gruplarla mücadele eden kötü adam olmak istemez. Büyük ve güçlü bir kabilenin karsi oldugu bir seyi savunmak kolay bir sey degil. Muhtemelen saldiriya ugrayacak, alay edilecek ve göz ardi edileceksiniz. Arkadaslarinizi kaybedebilirsiniz. Fikrinizi degistirir ve statükoya karsi çikarsaniz, fon saglamak da daha zordur. Sansürlenebilir ve herkesin önünde elestirilebilirsiniz. Ama dogru seyi yaptigini bilmek buna deger. Dünyanin karsi karsiya oldugu hava kirliligi, yoksulluk ve iklim degisikligi gibi sorunlara simdi rasyonel bir sekilde tepki vermemiz gerekiyor. Çok uzun süredir geleneksel çevrecilik, bilim disi inançlar ve ideolojilerle öne çikiyor. Karsit görüslere sahip herkese saldirirken, dünyanin en büyük pastasinin unsuz yapilmasini talep ediyor. Çevrecilik üzerindeki bu kapi bekçiligi sona ermeli, çünkü birçok durumda bu gruplar savunduklarini iddia ettikleri gezegene yarardan çok zarar veriyorlar.”
“Avrupa’da en kirli enerji karmasina sahip ülke”
Nükleerin bilimsel olarak kanitlanmis faydalarina karsin son yillarda bazi ülkelerin bu enerji kaynagindan kademeli olarak vazgeçme karari almasi, iklim degisikliginin alarm verdigi bir ortamda “çevre için kötü haber” olarak niteleniyor. Nükleer enerji santrallerinin kapatilmasi ile fosil yakitlarin devreye girdigini belirten Zion Lights, Almanya örnegini veriyor:
“Tarihe baktigimizda görüyoruz ki, ne zaman bir nükleer santral kapatilsa, yerini fosil yakitlar aliyor. Bunun en çarpici örnegi, Fukusima kazasina karsi gösterilen asiri tepki ve gerçekte ne oldugunun aci bir sekilde yanlis anlasilmasi sebebiyle nükleer enerjiden tümden vazgeçme karari alan Almanya. Kapatilan nükleer tesislerin yerini ithal kömür aldigi için Almanya su anda Avrupa’da en kirli enerji karmasina sahip ülke.”
“Dünyanin bize ihtiyaci var”
Türkiye’nin nükleer santral kurma mücadelesine yakindan taniklik eden, sayisiz çevre projesinde imzasi olan Türkiye Nükleer Alanda Kadinlar Platformu (NÜKAD) Baskani Bahire Gül Göktepe de öncü çevreci isimlerinden biri. "Yasami iyilestirmek ve gezegeni korumak gibi büyük sorumluluk tasiyoruz” diyen Göktepe, nükleer enerjinin iklim degisikligine karsi mücadeledeki “cazibesine” ve ekosistemin korunmasindaki “vazgeçilemez” rolüne dikkat çekerek, “Hem çevreci hem de nükleer karsiti olunamaz” mesajini verdi.
NÜKAD Baskani, çevreyi korumanin ve doganin emanetlerini sonraki nesillere birakmanin her bireyin sorumlulugu oldugunu, ancak bu agir sorumlulugu tasimanin herkese nasip olmayacagini ifade ederek sunlari söyledi:
“Yapacak çok isimiz var ve dünyanin bize ihtiyaci var. Çevrecilik, bilgi sahibi olmanin yani sira bir gönül isidir. Mesakkatlidir. Hem nükleerci hem çevreci olmak ise çok daha mesakkatlidir. Iklim degisikligine karsi nükleerden daha cazip baska hangi enerji kaynagi olabilir ki? Türkiye, Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) Projesiyle yillik ortalama 35 milyar kilovatsaatlik temiz elektrigin üretilebilmesini saglayacak. Nükleer enerji halen atmosferi kirletmeden büyük miktarda elektrigin üretilmesini saglayan en gelismis, en verimli enerji kaynagi. Nükleer teknoloji dünyanin ve Türkiye’nin gelecegi için vazgeçilemez bir konumda.”
Gerçegi rakamlar ortaya koyuyor
Cambridge Üniversitesinde nükleer enerji dalinda yüksek lisans yapan ve nükleer santrallerin kapatilmasini engellemek amaciyla San Francisco’da Radiant Energy Fund adinda bir dernek kuran çevreci Mark Nelson da geçtigimiz haftalarda “Interesting Engineering” sitesine verdigi bir röportajda Almanya örnegini verdi. Nelson, “Almanya’da enerji alanindaki degisimle ilgili olarak fazla anlasilmayan seylerden biri de son 20 yil içinde ülkedeki fosil yakit üretim kapasitesinin azalmayip artmasi” diyerek, ülkenin nükleerden vazgeçme kararinin sonuçlarindan birinin altini çiziyor.
Yazida, Almanya ve Fransa’nin enerji stratejilerinin nükleer enerji ekonomisinin gerçekte nasil isledigine dair ipuçlari verdigine isaret ediliyor. Fransa, Dünya Nükleer Birligine göre elektriginin yaklasik yüzde 70’ini nükleer santrallerden üretiyor ve enerji fazlasini Almanya da dahil olmak üzere bir avuç Avrupa ülkesine ihraç ediyor. Son 10 yilda yenilenebilir kaynaklara büyük yatirim yapan Almanya’da resmi rakamlara göre, 2019 yilinda yenilenebilir enerji kaynaklarinin elektrik üretimindeki payi ilk defa kömür ve nükleerin toplam payinin üzerine çikti. Yenilenebilir kaynaklarin maliyetinin son yillarda daha düsük seviyelerde seyretmesi nedeniyle daha düsük enerji maliyetleri olusacagi düsünülürken, Avrupa Birligi’nin resmi istatistik ofisi Eurostat, bunun böyle olmadigini ortaya koyuyor. Kurulusun verilerine göre, 2020’in ilk yarisi itibariyle Almanya’da tüketilen elektrik, enerji ihtiyacinin yüzde 70’ini nükleerden saglayan Fransa’ninkinden neredeyse yüzde 40 daha pahali.
“Rüzgari estiremezsiniz”
Istendigi zaman elektrik üretebilen nükleer enerjinin tersine, günes ve rüzgar santrallerinde üretim iklim kosullarina bagli. Ülkenin dört bir yanina yayilmis günes ve rüzgar santrallerinde üretilen elektrigi kullanabilmek için dösenen iletim hatlari hatiri sayilir bir maliyeti beraberinde getiriyor. Degisken hava kosullarinda bile elektrik üretilebilmesinin iklimlerin gitgide daha az öngörülebilir hale geldigi bir ortamda önemli degere sahip olacagi, nüfus artisina paralel olarak enerji ihtiyacinin ve tüketiminin de artacagi belirtiliyor. Bu kosullarda hem temiz hem de istikrarli enerji kaynaklarinin önemine dikkat çeken Nelson, su hayati yorumu yapiyor: “Rüzgar türbinlerini hava kosullarindan zarar görmeyecek sekilde koruma altina alabilirsiniz. Türbinleri sübvanse de edebilirsiniz. Sorun bu degil. Sorun su ki, bütün bunlar olmayan bir rüzgari estiremez.”
“Nükleer atigin resmini çizebilir misiniz?”
Nükleer atik konusuna da deginen Nelson’a göre, nükleer atigin depolanmasi konusu nükleer teknolojiyle ilgili yanlis kanilari temsil eden örneklerden biri. Nelson, birçok Insanin nükleer atik hakkinda yanlis fikirleri oldugunu belirterek, “Atiklarin neye benzedigini çizmelerini istedim ve yapamadilar. Atigi fiziksel bir gerçege dönüstüremediklerini fark ettiler. O zaman hemen anliyorsunuz ki, endiseleri sadece fikir boyutunda ya da kafalarinda bir imge varsa bile, bu hayali karakter Homer Simpson’in çizgi filmindeki yesil radyoaktif maddeye benziyor" diyor.
Kaplarin içinde saklanan nükleer atiklarin bugüne kadar kimseye zarar vermedigini söyleyen Nelson, “Ama her ne sebepten olursa olsun, isi gücü nükleerle savasmak olan insanlar var. Umut edebilecegimiz tek sey, halka dogrulari onlardan daha iyi ve daha sik gösterebilmek” ifadelerini kullaniyor.
Nükleer Enerjiyi Savunan Çevreciler Açiklamasi 'Iklim Degisikligi Sorununu Çözmek Için Nükleer Güce Ihtiyaç Var'
Nükleer enerjinin iklim degisikligi mücadelesindeki rolü, Akkuyu Nükleer Güç Santrali insaatinin sürdügü Türkiye dahil pek çok ülkede çevreciler arasinda en çok tartisilan konulardan biri. Uluslararasi Atom Enerjisi Kurumu’nun tahminlerine göre dünyadaki elektrik ihtiyaci 2050 yilina kadar yüzde 330 artabilecek ve bu enerjinin de bir yerden karsilanmasi gerekecek.