Barack Obama'ya en büyük destek Avrupa Birliği'nin başkenti Brüksel'den, Türk asıllı Belçikalı Milletvekili Mahinur Özdemir'den geldi. Hristiyan Demokrat çizgideki CDH'den Brüksel Meclisi'ne seçilen Özdemir, tıpkı Obama gibi Belçika Başbakanı'nın da ilk resmi ziyaretini Türkiye'ye yaptığını hatırlatarak, "Belçika'da demokratik partilerin her biri Türkiye'nin AB üyeliğine tam destek veriyor. 2009 Aralık ayında, Başbakanımız Yves Leterme'in başbakan olarak ilk yurt dışı gezisini Türkiye'ye yapmış olması da buna işaret ediyor." dedi. Belçika Parlamentosu'nda ilk yılını dolduran Mahinur Özdemir (27), Cihan'ın sorularını cevapladı.
ABD Başkanı Barack Obama'nın, "Türkiye tam üye olarak Avrupa'da yer almalıdır" sözüne katılıyor musunuz?
Evet katılıyorum. 1963'te başlayan bu sürecin müzakereler başarıyla tamamlandıktan, fasıllar kapandıktan sonra Türkiye'nin tam üyeliği ile sonuçlanmasını ümit ediyorum. 2005'ten bu yana henüz 35 başlıktan, biri İspanya'nın başkanlığının son döneminde olmak üzere 13'ü açıldı. Sekiz başlık askıya alınmıştı ve Fransa da beş başlığı engelledi. Rumlar ise altı başlığı durduracaklarını açıkladı. Yani geriye üç başlık kalıyor açılabilecek. Müzakere başlıklarının bu şekilde askıya alınmasının arkasında siyasi sebeplerin yattığı kanaatimdeyim. Oysa Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üye olması zor günler geçiren Avrupa Birliği'nin global aktör olmasında büyük katkısı olacağını düşünüyorum. Ben de partim gibi Türkiye'nin AB'ye tam üye olması taraftarıyım. Fakat bunun için, yani Türkiye'nin tam üyeliği için şartların ve ortamın elverişli olması lazım. Bir de bazı Batılı aydının da dile getirdiği gibi, Avrupa'nın ve özellikle bazı Avrupalı liderlerin Türkiye'ye karşı çifte standartlı tutumlarından vazgeçmesi gerekir.
Barack Obama, Türkiye'yi, "Öteden beri Doğu ve Batı'nın kesişme noktası olan, stratejik açıdan son derece önemli bir ülke" diye niteledi. Bu tanımlamaya genel olarak Avrupa nasıl bakıyor? Belçika nasıl değerlendiriyor Türkiye'yi?
Coğrafi konumu, kimliği, tarihi ve ordusu ile değerlendirildiğinde Türkiye bölgesinde son derece önemli bir aktördür. Aynı anda bir Avrupa ve bir Asya ülkesidir. Balkanların, Kafkasların ve Ortadoğu'nun kesişme noktasındadır. İslam dünyasıyla Hıristiyan dünyasının; Türk dünyasıyla, Arap, Pers ve Batı dünyasının buluştuğu yerdir. Bir enerji koridorudur, aynı anda Ortadoğu ve Kafkasya gibi dünyanın en istikrarsız bölgelerinde bir istikrar kaynağıdır. Bütün bunlar Türkiye'nin stratejik önemini arttırmaktadır ve ABD Başkanı Obama'nın Türkiye'yi bu çerçevede değerlendirdiği göstermektedir. Fakat Avrupa'da Türkiye'ye büyük önem atfeden ülkelerin yanında Türkiye'ye soğuk davranan liderlerin olduğunu görebiliyoruz. Ayrıca son zamanlarda Avrupa Birliği'nin her şeyden çok kendi iç meseleleriyle boğuşmakta olduğunu söylemeliyim. Küresel ekonomik kriz belki en büyük darbeyi Avrupa'ya vurmuştur.
Türkiye'nin AB'ye tam üye olması gerektiğini belirten Obama, "Bizler öteden beri Türkiye'yi AB'ye kabul etmenin akıllıca olacağını savunduk. Bunun Avrupa'da güçlü tepkilere yol açtığını biliyorum." şeklinde konuştu. Nedir sizce bu güçlü tepkilerin sebebi? Genelde Avrupa'nın, özelde Belçika'nın öne çıkan belirgin argümanları nelerdir?
Bence tepkiler Türkiye'nin fazla bilinmemesinden kaynaklanmakta. Bunun yanında Amerika'nın Avrupa'nın işlerine gereğinden fazla burnunu soktuğunu düşünen yöneticiler de var. 11 Eylül saldırılarından sonra Batı dünyasında estirilen İslam korkusunu da bu tepkileri tetikleyen etkenlerin arasında değerlendirebiliriz. Son olarak bazı ülkelerde Türkiye'ye karşı hasmane duygulara sahip grupların hükümetler nezdinde faal lobicilik hareketleri de bu tepkilere sebep olarak sayabiliriz. Son genişleme ekonomik açıdan AB üzerinde bir yük oluşturdu. Belki aynı endişeler Türkiye için de duyuluyor olabilir.
Argümanlara gelince, bunlar her ülkenin seçim zamanlarındaki söz konusu parti ya da kişilerin seçim programlarında açıkça yer almakta. Bunlar Türkiye'nin nüfusunun çokluğu, kültürel ve dini farklılıklar, yüz ölçümünün büyüklüğü, AB'nin hazmedilebilme kapasitesi ile ilintili argümanlar. Bunun dışında yasaların uygulanması konusundaki endişeler, demokrasinin oturmamış olduğunun düşünülmesi vs. gibi argümanlardan da bahsedebiliriz.
Belçika ile ilgili sorunuza gelince, Belçika Türkiye'yi son derece önemsiyor. 2009 Aralık ayında, Başbakanımız Yves Leterme'in başbakan olarak ilk yurt dışı gezisini Türkiye'ye yapmış olması buna işaret ediyor. Belçika'da demokratik partilerin her biri Türkiye'nin AB üyeliğine tam destek veriyor.
İtalya'da merkez sağ hükümetin koalisyon ortağı Kuzey Birliği Partisi'nin (KBP) resmi yayın organı La Padania gazetesinin "Başkan Obama'nın bir İslam ülkesini AB'ye alma daveti hoş değil. Pek akıllıca olmayan ve uygulanması imkansız bir öneri" ifadesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kuzey İttifakı yöneticilerinin bu şekilde bir demeç verip vermediklerinden haberdar değilim. Fakat şunu söyleyebilirim; Avrupa Birliği içerisinde, laik temelli bir siyasi birliğin savunucuları ile söz konusu birliğin Hıristiyan bir kimliğe sahip olması gerektiğini düşünenler arasında uzun bir zamandır tartışmalar yaşanmakta. Eğer böyle bir ifade kullanmışlarsa, KBP yöneticilerinin bu demeçlerini az önce bahsettiğim tartışmaların bir yansıması olarak görmek gerekir.
Ayrıca iktidar ortağı bir partinin görüşü bütün İtalya'nın görüşünü yansıtmaz. Devlet olarak İtalya'nın, AB ülkeleri arasında Türkiye'nin üyeliğine en olumlu yaklaşan devletlerden biri olduğu kanaatindeyim.
Türkiye'nin AB'ye alınmasına en büyük engel, laik yapısına rağmen 'İslam ülkesi' olarak kabul edilmesinden midir sizce? Bu sadece İtalya'nın bakışı mıdır, yoksa genelde Türkiye'ye bu zaviyeden mi bakılıyor?
Türkiye'nin Müslüman bir ülke olması üyeliğine karşı çıkılmasının önünde en büyük engellerden biridir tabi ki. Bunu Türkiye'nin tam üyeliğine açıkça karşı olduklarını ifade eden Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'in konuşmalarından anlıyoruz. Fakat Türkiye'nin tam üyeliğine karşı çıkılmasında din etkeni tek etken değildir. Ekonomik, politik, sosyal gerekçeler öne sürenler de var. Mesela bazıları Türkiye'nin AB üyeliğinin söz konusu birliğe çok maliyeti olacağını düşünüyor. Siyasi sebeplere gelince, Kıbrıs ve Yunanistan'ın Ege ve Kıbrıs konularında Türkiye'den taviz koparma çabalarını görebiliyoruz. Federalist Avrupacıların Türkiye'yi muhtemel bir Avrupa Birleşik Devletleri'nden düşünmediklerini biliyoruz.
Türkiye'ye muhalif olanların bazıları, bu ülkenin üyeliği halinde Türkiye'den Avrupa'ya yoğun bir göç yaşanabileceğinden endişeliler. Bu da meselenin sosyal boyutlarından bir örneğidir.
Sorunuza dönmek gerekirse; evet, din faktörü Türkiye'nin tam üyeliğinin önünde önemli bir engel olmakla birlikte meselenin çok boyutlu olduğunu göz ardı etmememiz gerektiğini düşünüyorum.
Başörtülü bir parlamenter olarak, önyargılı davranışlara muhatap oluyor musunuz? Diğer bir tabirle söylediklerinize değil, başörtünüze bakıp takılanlar oluyor mu Avrupa Birliği'nin başkenti Brüksel'deki Meclis'te?
Hayır. Bir sene önce, yani yeni seçildiğimde böyle bir şey düşünülebilirdi, çünkü ilk defa bir başörtülü parlamenter seçilmişti. Fakat artık komisyon ve Meclis çalışmalarıma göre değerlendiriliyorum.