Nişantaşı Psikiyatri Merkezinden Çocuk-Ergen Psikoloğu Uzman Psikolog Merve Demir, "Obezite, insan vücudunda sağlığı bozacak ölçüde, anormal ve aşırı miktarda yağ birikmesi yani aşırı şişmanlık olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde obezitenin sıklığı giderek artmaktadır. Tüm dünyada her 14 kişiden birisi bu sorunla karşı karşıyadır. 5-17 yaş arası her 10 çocuktan biri fazla kilolu ya da obezdir. Bu nedenle çocukluk ve ergenlik yaşlarındaki obezite günümüzde önemli bir sağlık sorunudur" dedi.
Şişmanlığın (Obezitenin) sonuçları nelerdir?
Obezite sebebiyle tüm dünyada her yıl yaklaşık üç milyon kişinin yaşamını kaybettiğini ifade eden Demir, "Obezite yaşam kalitesinin düşmesi, şeker hastalığı (diyabet), kalp damar hastalıkları, kanser, hipertansiyon, kas ve iskelet sistemi hastalıkları gibi pek çok sağlık sorununa neden olmaktadır. Obez hastalarda psikolojik bozuklukların da yüksek oranlarda olduğu bilinmektedir. Toplumun şişman kişilere gösterdiği olumsuz tutumlar da bu kişiler için güçlük yaratmaktadır. Obezite diyet ve egzersiz yapılarak ortadan kaldırılabildiği için, obez kişiler böyle adımlar atmada başarısız olduklarından toplum tarafından suçlanmaktadırlar. Ayrıca şişman kişilerde fiziksel görüntüleri sebebiyle, sosyal ortamlardan kaçınma davranışı ortaya çıkabilir ve bu da depresyona neden olabilir. Çocukluk ve ergenlikte fazla kiloluluk özgüven sorunlarına, okul başarısında düşmeye ve yaşıtlarla ilişkilerde sorunlara yol açabilir. Obez çocuklarda kaygı, depresyon, alt kaçırma gibi sorunlara sık rastlanır" diye konuştu.
Obezitenin sebepleri nelerdir?
Demir, "Obezitenin oluşumunda; genetik etkiler, kişilik, sosyoekonomik faktörler, yeme alışkanlıkları ve yaşam biçimi etkilidir. Fiziksel aktivitenin az olduğu ve fazla gıda alımını teşvik eden bir çevrenin etkisi önemlidir. Hızlı ve hazır gıdaların tüketiminin artması, bilgisayar kullanımı ve televizyona ayrılan süredeki artış da kilo alımına sebep olmaktadır. Obezitenin gelişiminde, bebeklik döneminde anne ile kurulan ilişki de etkilidir. Çünkü bebeklik döneminde anne ile çocuk arasındaki ilişkide yemek tam merkezdedir. Bu ilişkideki bozulmalar da yeme sorunlarına neden olabilmektedir. Açlığın doyurulması ile rahatlama duygusu yaşayan bebek, doyma ve iyi olma, güvende olma duygusu arasında bir bağ kurmaktadır. Bebekler yalnızca aç olduklarında ağlamazlar. Bazen anneler bebekleri ağladığında onu sakinleştirmekte zorlanabilirler. Böyle bir durumda anne paniğe kapılabilir ve bebeği susturmak için karnını doyurmaya çalışabilir. Aynı şekilde, bebeğin mide bozuklukları yaşaması da memeyi reddetmesine neden olabilir. Bu annede hayal kırıklığı ve öfkeye sebep olabilir. Sonuç olarak anne ve çocuk arasındaki ilişki bozulabilir. Böyle bir durumda annenin sakin olması gerekir. Böylelikle bebeğinin sıkıntılarını geçirebilir veya memeye alışmasını sağlayabilir. Çocuğu sakinleştirmek için yemeğin kullanılması, çocuğun acıktığında yemek yemeyi öğrenmesine engel olur. Böylece çocuk açlık ve duygusal sıkıntıyı birbirinden ayırt edemez. Zamanla stresle baş etmek ve sakinleşmek için yemek yemeye başlar. Bu açlık sebebiyle değil, olumsuz duygulara tepki olarak oluşan yemek yeme davranışıdır. Bebeği doyururken öfkeli, aceleci ve ısrarcı davranmak uygun değildir. Bebeğini beslerken annenin yeterince sakin olması gerekmektedir. Bebeğin açlık hissetmesine izin vermeden yedirilmesi ve yiyeceği son lokmasına kadar yedirmek gibi davranışlar sonucunda genellikle yeme bozuklukları ortaya çıkar. Ayrıca yemeğin bir ödül ya da ceza yöntemi olarak kullanılması, anne ve babanın yemekle ilişkisi de önemlidir. Televizyon seyrederken ya da oyun oynarken yemek yedirmek, çocuğun ne kadar yediğini ve ne yediğini fark etmesini engeller. Böylece çocuk yemeğin lezzetine odaklanamaz ve yemekle ilgili haz duyamaz. Doyduğunu fark edemez ve yemekle ilgili kontrol duygusunu kaybetmiş olur. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklarda obezitenin yaygın olarak görülmektedir. Bunun sebebi bu çocukların isteklerini ertelemekte zorlanmalarıdır" ifadelerini kullandı.
Uzman Psikolog Merve Demir obezite ile ilgili ailelere şu önerilerde bulundu:
"1. Çocuğunuzda kilo problemi olduğunu düşünüyorsanız, tanının belirlenmesi için öncelikle çocuk endokrinolojisi servisine başvurun.
2. Kendi yeme alışkanlıklarınıza dikkat edin. Daha sağlıklı beslenerek ve spor yaparak olumlu örnek olun. Aile yemeklerini, yalnızca çocuk için değil, herkes için sağlıklı olacak şekilde düzenleyin.
3. Doğumdan itibaren, bebeğinizi emzirirken ısrarcı olmayın. Bebeğiniz memeyi reddettiğinde paniğe kapılmayın. Her ağladığında meme ile sakinleştirmeye çalışmayın.
4. Çocuğunuzu kendi istediği kadar ve kendi başına yemek yemeye teşvik edin, siz yedirmeyin. Böylece yemek konusunda kontrolün kendinde olduğunu hissedecektir.
5. Çocuğunuza sağlıklı beslenmenin önemini öğretin. Ancak sürekli yiyeceklerden ve kilosundan bahsetmeyin. Aşırı kontrolcü olmayın, çocuğa baskı yapmayın.
6. Çocuğunuzla konuşurken görünüşüne değil, sağlığına odaklanın. Daha az yemeye değil, daha fazla spor yapmaya teşvik edin.
7. Ayaküstü atıştırmak yerine masaya oturarak yemek yemesini sağlayın.
8. Tabağındaki yemeğini bitirmesi için ısrar etmeyin.
9. Yemeği ödül ya da ceza olarak kullanmayın.
10. Çocuğunuzun fiziksel aktivitesini arttırmaya çalışın. Hoşlandığı sporları yapmasını sağlayın.
11. Çocuğunuzun kilolarını eleştirmeyin.
12. Çocuğunuza onu sevdiğinizi, takdir ettiğinizi gösterin.
13. Çocuğunuzun sosyalleşmesi için fırsatlar yaratın.
14. Çocuk televizyon, tablet gibi başka bir şeyle ilgilenirken yemek yedirmeyin.
15. Çocuğunuzun stres ve mutsuzluk sebebiyle yemek yediğini ve özgüven sorunları yaşadığını fark ediyorsanız bir çocuk psikoloğuna başvurun."
Obezite Çocukları Vuruyor
Obezitenin tüm dünyada, her yaştan insanı etkileyen kronik bir hastalık olduğunu belirten Uzman Psikolog Merve Demir, günümüzde her 10 çocuktan birinin obez olduğunu söyledi.