Öcalan'ın 'ev hapsi talebi'ni evrensel ve demokratik hukuka, insan hak ve özgürlüklerine uygun haklı bir talep olarak görmeyen Güçlü, ev hapsine alınmasının katlettiği Kürtlere karşı büyük bir haksızlık ve insanlık suçu olacağını vurguladı. Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirine konuşan İbrahim Güçlü, Öcalan için PKK'ya ait gerçeklerin açığa çıkmasının ve PKK'nın Kürtlerin gözünde teşhirinin engellenmesi için çok ciddi verilere-belgelere başvurmadan, özellikle de PKK ve Öcalan'ın katlettiği kendi dışındaki Kürt yurtseverleri, kanaat önderleri ve kendi bünyesindeki infazları hesaba katmadan, alelacele ve danışıklı bir yargılama yapıldığını ifade etti.
Siyasi kaygılarla devletle Öcalan arasındaki tarihsel bağın gizlendiğini, yaşatmak için idam cezasının kaldırıldığını dile getiren Güçlü, Türkiye'de idam cezasının kaldırılmasının nedeni ne olursa olsun olumlu olduğunu kaydetti.
Güçlü, şöyle devam etti: "Oysa o güne kadar Kürtlerin ulusal hak arayışlarına silahla liderlik yapan tüm Kürtler ve Kürt liderleri kısa bir sürede yargılanıp idam cezalarına çarptırılmışlar ve bu idam cezalar yüksek mahkemeye bile onaylatılmasına gerek görülmeden infaz edilmiştir. Abdullah Öcalan'ın idam edilmesinin engellenmesinin ABD'nin tutumu ve AB'nin yaklaşımından, ülke içi ve dışı siyasi koşullardan kaynaklandığı ileri sürülse de bu gerekçelerin hiçbiri doğru değil. PKK'yı kuran devlet eliti, Öcalan'ın idamını engelledi. Bu durum Öcalan'ın devletle olan ilişkisinin bir kanıtı olarak orta yerde durmaktadır. O tarihten sonra, Abdullah Öcalan'ın serbest kalması ve bıraktırılması; Kürtlerin kendi kendilerini yönetme hakkı dahil bütün kolektif hakların önüne geçti. PKK ve onun legal platformda politikalarını uygulayan partiler vasıtasıyla, Kürtlerin Öcalan'ın serbest bırakılmasına yönlendirilmesi ve kilitlenmesi sağlanmaya çalışıldı. Kürtlerin kolektif haklarının ya hiç dile getirilmemesi, ya taktik bir sorun olarak dile getirilmesi, ya da Abdullah Öcalan'dan daha önemsiz bir konu olarak ele alınması sağlanmaya çalışıldı. PKK'nın mühendisleri ve akıl hocaları, Öcalan'ın idam edilmemesi konusunda başarılı olduktan sonra, bu sefer minnet borçlarını ve tarihsel birlikteliğin bedeli olarak Öcalan'ın nasıl serbest bırakılacağı-bıraktırılacağı üzerinde kafa yormaya ve çalışmaya başladılar. Bunun için yapılacak işler bakımından bir planlama yapıldı ve zamanlaması tayin edildi. Bu planlamada Öcalan'ın serbest bırakılması aşamalı olarak ele alındı."
"GENEL AF PLANI HAYATA GEÇİRİLEMEYİNCE EV HAPSİ ÇIKARILDI"
İlk aşamada Öcalan'ı kurtarmak için genel af talebinin öne çıkarıldığını dile getiren Güçlü, genel af talebinde bulunulurken, Öcalan'ın bunun dışında kalabileceğinin lanse edildiğini kaydetti.
Güçlü, PKK'nın legal platformdaki politikalarını sürdüren Ahmet Türk gibi siyasi partilerin liderleri ve yöneticileri onlarca defa genel affı savunurken, Öcalan'ın bunun dışında kalabileceğini, Öcalan'ın genel affa dahil edilmesine kamuoyunun hazır olmadığını ve şartların olgunlaşmadığını ifade ettiğini aktardı. Güçlü, genel af hayata geçirilemeyince PKK ve onun legal partileri tarafından Öcalan'ın 'ev hapsine alınması'nın talep edilmeye başlandığını belirtti.
Bu talebi dile getirenlerin özgün bir talebi olmadığına dikkat çeken Güçlü, onlar için Öcalan'ın olsa olsa doğrudan serbest bırakılmasının söz konusu olduğunu ifade etti.
PKK'nın mühendisleri ve akıl hocalarının Öcalan'ın hemen serbest bırakılmasının mümkün olmayacağını, Türkiye'nin şartlarına ve psikolojik ortama bakarak dünya tecrübelerini de soruna katarak tespit edebildiklerini anlatan Güçlü, "Onun için, daha gerçekçi, kabul edilebilir, rasyonel ve hayata geçirilmesi mümkün olan bir taleple ortaya çıkmanın daha doğru olacağını planlamaya başladılar. Bu nedenle PKK akıl hocalarının ve mühendislerinin Öcalan'ın serbest bırakılması ve özgürlüğü konusunda tayin ettikleri yol haritasının ikinci aşamasını 'Öcalan'ın ev hapsine çıkarılması' teşkil etti. Akil adamlar tarafından tayin edilen ve çizilen yol haritasına göre, Öcalan ev hapsine alındıktan sonra da serbest bırakılması aşaması başlayacak. O aşamada gerekli çalışmalar yapılacak. Sonuç alınması da kolay olacak. Öcalan'ın ev hapsi talebi, Leyla Zana'nın verdiği çok manidar bir röportajla birlikte daha güncel bir hal aldı." sözlerini kaydetti.
"PKK KÜRTLERİ KATLETTİ"
"Öcalan'ın ev hapsine alınması katlettiği Kürtlere karşı büyük bir haksızlık ve insanlık suçudur. Aynı zamanda demokratik ve evrensel hukuka, insan hak ve özgürlüklerine karşı da bir taleptir." diyen Güçlü, PKK'nın kendi dışındaki Kürt yurtseverlerini ve kanaat önderlerini, toplumun yönetici kişilerini katlettiğinin altını çizdi. Onunla da kalmadığını, kendi içinde muhalifliği de gerekçe göstererek Merkez Komite ve sıradan binlerce üyesini katlettiğini anlatan Güçlü, sözlerine şöyle devam etti: "Devlet aynı zamanda kendisinin JİTEM, Kontr-Gerilla gibi özel paramiliter örgütleriyle, PKK ve Hizbullah eliyle Kürdistan'da tam bir katliam gerçekleştirdi. Kürdistan'da gerçekleştirilen bu katliamdan başta devlet olmak üzere, PKK ve Hizbullah sorumludur. Devlet yetkililerinin, PKK ve Hizbullah yöneticilerinin bu katliamdan dolayı yargılanması ve cezalandırılmaları gerekir. Bu cezalarını çekmeleri de gerekmektedir. Abdullah Öcalan, PKK'nın başındaki insandır. Bu Kürt katliamından doğrudan sorumlu olduğu gibi; Kürt yurtseverlerinin Kürdistan'ın bütün parçalarındaki öldürülmelerden, PKK içindeki binlerce öldürülmeden ve infazdan doğrudan sorumludur. Türk Devleti, kendisiyle ilgili af yapabilir, Öcalan'ı ev hapsine alabilir. Ama öldürülen Kürtlerden dolayı böyle bir yola başvurması doğru değildir. Evrensel ve demokratik hukuka, insan hak ve özgürlüklerine aykırıdır. Ayrıca ortada bir Kürt katliamı var. Katliam bir insanlık suçudur. Bu katliamı yapan ve bu insanlık suçu işleyenlerin af edilmesi ve onlara karşı toleranslı davranılması düşünülemez. Bu nedenle, Kürt katliamından sorumlu olan devlet yetkililerinin, başta Öcalan olmak üzere, PKK yöneticilerinin af edilmesi ve toleransla karşılanması düşünülemez ve doğru değildir. Öcalan'ın ev hapsine çıkarılması, devletin 1974'ten sonra Kürdistan'da Kürtlere karşı yürüttüğü özel stratejinin, yeni koşullarda bir uygulamasından başka bir şey de değildir. Devlet tarafından yürütülen özel stratejinin Kürtlerin ve Türkiye'nin başına açtığı trajik durum ve tehlikeli sonuçlar ortadadır."
"DEVLETİN YAPMASI GEREKEN ŞEY AF ETMEK DEĞİL"
Öcalan'ın ev hapsi öne çıkarılarak Kürtlerin yönetim hakkı dahil olmak üzere kolektif haklarının bastırılması, yok sayılması, gerilere itilmesinin istendiğini savunan Güçlü, "Vesayet sistemine son verme iddiasında olan, egemenliği sivil ve asker bürokratik elitin elinden alarak halka ve halklara teslim etmek isteyen bir hükümetin bu oyuna gelmemesi gerekir. Hükümetin yapması gereken şey, insanlık suçu işleyen devlet ve PKK yetkililerini af etmek değil; çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi inşa etmek; üniter Türk ulus devletini değiştirmek; onun yerine Kürtlerin ve Türklerin ve diğer etnik toplulukların tümünün devleti olacak ulus üstü, ideoloji üstü, dinler ve mezhepler üstü ortak devletini kurmak. Kürtlerin kendi kendilerini de yönetmesi dahil kolektif haklarını teslim etmektir. Kürtlerin kolektif haklarının teslim edilmesi ertelenmemeli ve PKK'ya rehin bir sorun haline getirilmemelidir." ifadelerini kullandı .
'Öcalan'ın Ev Hapsine Alınması Katlettiği Kürtlere Karşı Büyük Bir Haksızlık'
Kürt siyasetçi ve yazar İbrahim Güçlü, Kürt katliamından sorumlu olan devlet yetkililerinin, başta Öcalan olmak üzere, PKK yöneticilerinin af edilmesi ve toleransla karşılanmasının düşünülemeyeceğini söyledi.