duruşmasında tutuklu sanık Nedim Şener savunma yaptı. İddia edilen Ergenekon örgütüyle ilgisinin ve bağlantısının olmadığını kaydeden Şener, "Bugüne kadar binlerce haber, 100’den fazla köşe yazısı ve 10 adet kitap yazdım. Hiçbirisinde Ergenekon davaları, davayı yürüten adli makamları hedef alan bir görüş ortaya konmamıştır.” dedi.
İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi`nde görülen Odatv davasında 11 aydır tutuklu bulunan gazeteci Nedim Şener, hakim karşısına çıktı. Şener, savunmasına, “Şükür bu güne gelebildik. Türk kamuoyuna öncelikle de özgürlük için yola düşen arkadaşlara Ragıp Zarakolu, Büşra Ersanlı ve Hopalılara selam gönderiyorum. Hapse düşünce insan her şeyi daha iyi anlıyor. Hapse girdiğim ilk gün, hapse düşen son insan olmak için çok dua etmiştim. Ancak öyle olmadı.`` sözleriyle başladı.
Kendisine verilebilecek en büyük cezanın `utanmak` olabileceğini belirten Nedim Şener, gazeteci Sedat Simavi`nin ‘kalemini kır ama satma’ sözünü hatırlatmasının ardından duygulandı. Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci’nin, “İsterseniz kısa bir ara verelim.” demesi üzerine Şener, “Evet” dedi. Bunun üzerine duruşmaya ara verildi.
Aranın ardından savunmasına devam eden Şener, “Keşke dijitallerden bahsetseydim böyle duygulanmazdım. Haklılığımın verdiği güçle savunma yapıyorum. Karşınızda adaletin gücünü görmek istiyorum.” dedi.
Terör örgütüne üyelik suçundan yargılamanın çok ağır bedelleri olduğunu ifade eden Şener, kızının, “Babam terör örgütünden yargılanıyormuş. Babam gerçekten terörist ise onu desteklemem çünkü teröristler insan öldürüyor.” dediğini anlattı.
Şener, kendisi için üzerinde ‘Silahlı terör örgütü üyesi’ yazılı evraklarla polisi evine gönderen savcılığın böyle bir ayrıma gitmemesini ise hayret ve endişe verici bulduğunu belirtti. Sanık Şener, kesinlikle Ergenekoncu olmadığını ve bunun herkes tarafından bilindiğini, Hrant Dink cinayetinin aydınlatılması için çaba gösterdiğini belirtti.
“GAZETECİLER YARGILANAMAZ DİYE BİR ŞEY SÖZ KONUSU DEĞİLDİR”
Hiç kimsenin suç işleme lüksü olmadığını ve gazetecilerin de buna dâhil olduğunu belirten Şener, “Gazeteciler yargılanmaz diye bir şey söz konusu değildir. Hatta gazeteciler herkesten fazla yargılanır. Hem mahkemelerde hem de kamuoyunda. Gazeteci nasıl halkın bilgi alma hakkı adına soru sorabiliyorsa, kendisi de bu kamu mesleğini yaparken kendisine sorulan her soruya yanıt verebilmelidir.” ifadelerini kullandı.
20 yıllık meslek hayatının hep bu çizgide durduğunu söyleyen Şener, savunmasına şöyle devam etti: “İnsan hakları, anayasa ve yasalar çerçevesinde mesleğimi icra ettim. Ama asıl okuyanların, halkın vicdanında temiz bir şekilde kalmaya çalıştım. Devlet, mesleğimi yaparken beni yüze yakın davada yargıladı. Bu davalardan hiç korkmadım. Yanlış bir şey yapmadığımı biliyordum. Hukuka ve adalete inanıyordum. Ve bu davalardan beraat ettim.”
“HALKIN VİCDANINDA YARGILANMAKTAN HEP KORKTUM”
Hiçbir zaman yargılanmaktan korkmadığını belirten sanık Şener, “Halkın vicdanında yargılanmaktan hep korktum. Çünkü vicdanlarda yargılanarak alacağım ceza utanmaktır. Bana göre utanmak, utanılacak bir şey yazmak, söylemek ve yapmak en büyük cezadır. Ama ne devletin bugüne kadar açtığı 100’e yakın davada ne de bu davalarda insanların yüzüne rahatça, utanmadan bakıyorsam gerçeklere ihanet etmeyişimdendir. Halkın, eşinizin, dostunuzun, çocuğunuzun, meslektaşlarınızın yüzüne utanmadan bakabiliyorsan bu hiç bir gücün önünde boyun eğmeyişimdendir." şeklinde konuştu.
“YAZMADIĞIM, KATKIMIN OLMADIĞI KİTAPLARDAN YARGILANIYORUM”
Yazmadığı kitaplar için suçlandığını söyleyen Şener, fikren ya da madden yanında olmadığı ve karşısında durduğu, Dink cinayetindeki rolünün de ortaya çıkması için uğraştığı bir örgüte yardım ve yataklık etmek iddiasıyla 11 aydır tutuklu bulunduğunu söyledi.
Bugüne kadar yazdığı haber ve kitaplardan yargılandığını dile getiren Şener, şöyle devam etti: “Bu davalarda da yazdıklarımın arkasında durdum ve kendimi savundum. Tamamından da beraat ettim. Ancak hayatımda ilk kez yazmadığım ve herhangi bir katkımın olmadığı kitaplar nedeniyle tutukluyum ve yargılanıyorum. Ben objektiflikten ayrılmadan halkın bilgi alma hakkı kapsamında her bilgiyi bedeli ne olursa olsun yazan ve bunun için yargılanma dahil her bedeli ödemeye hazır özgür bir gazeteciyim. Yazdığını savunacak kadar şerefli ve onurluyum. Ancak yazmadığım ve yazımına herhangi bir katkım olmayan kitaplarla ilgili ortaya atılan iddiaları asla ve asla kabul etmiyorum. Ben bu davada sözü edilen ne `Nedim`, `Sabri Uzun`, `Hanefi`, ne de `Ulusal Medya 2010` isimli dokümanda bahsedilen kapsamda gazetecilik yapmam ya da yazı yazmam, başkalarının kitabına katkıda bulunmam söz konusu değildir. Böyle bir fiilim olmamıştır. Bir gazeteci olarak kimse beni yönlendiremez ve bu güne kadar da yönlendiremedi. Benim gerçekten topluma ulaştırmam için bir başkasının aklına ya da iddia edilen plana ihtiyacım yoktur. Eleştiri yapacaksam da bunu yalnızca gerçekler ve olgular üzerinden yapabilirim.”
Kendisinin ne Hanefi Avcı ne de Ahmet Şık’ın kitabını yazmadığını vurgulayan Şener, kitapların yazımına herhangi bir katkısının da bulunmadığını savundu.
Diğer sanıklar Avcı ve Şık’ı yönlendirmesinin söz konusu olmadığına değinen Şener, “Bunun aksine dosyada tek bir delil ortaya konmamıştır. İddianame benim gazetecilik geçmişimi dikkate almadan yazılmıştır. Her şey Hanefi Avcı’nın kitabı ile başlayıp Ahmet Şık’ın kitabıyla bitiyor. Ancak ne maddi ne de manevi iddia olunan Ergenekon örgütüyle ilgim ve bağlantım yoktur. Bugüne kadar binlerce haber, 100’den fazla köşe yazısı ve 10 adet kitap yazdım. Hiçbirisinde Ergenekon davaları, davayı yürüten adli makamları hedef alan bir görüş ortaya konmamıştır.” ifadelerini kullandı.
Tutuklu sanık Nedim Şener hakkındaki suçlama ve tespitlerin yasal dayanaktan yoksun olduğunu, atılı suçun yasal unsurlarının bulunmadığını belirterek beraatını talep etti.
Odatv Sanığı Nedim Şener: Ergenekonla İlgim ve Bağlantım Yok
Oda TV davasının 8.