Okan Bayülgen eşi Şirin'den korkuyor

Okan Bayülgen eşi Şirin'den korkuyor

Okan Bayülgen eşi Şirin Ediger ve kızı İstanbul hakkında bir çok özel açıklamalarda bulundu.

Son yıllarda fotoğrafçılığıyla da ön plana çıkan Okan Bayülgen aksesuvar markası 'The She' için geçtiğimiz günlerde Paris'te çekimler yaptı. Çekimlerde eşi Şirin Ediger'i yanından bir an olsun ayırmayan Okan Bayülgen son fotoğraf çalışmasını, sinemaya bakışını ve hedeflerini anlattı:

FOTOĞRAFTA TARZIM VAR

Fotoğraf merakınızı son yıllarda keşfettik. Sizde böyle bir çalışma ne zaman başladı?
16 yaşımdan bu yana fotoğraf çekiyorum. Bu konuda artık para kazanabileceğim derecede profesyonel işler yaptım. Kendime ait bir tarzım var. Evlendiğim kadın başarılı bir reklamcı. Bazen onun bazen benim vasıtamla çalışıyoruz. Ben bu şekilden çok memnunum. Şirin'le daha çok vakit geçirmemi sağlayacak işler bulmaya çalışıyorum. Karımı özlüyorum, yanımda olsun istiyorum. Bu yüzden Paris'e de birlikte gittik.

Defne Samyeli'yi programınıza davet edip, gündemdeki soruları sormadığınız için bir hayli eleştirildiniz. O dönem sessiz kaldınız, neden?
Uzun zamandan sonra ilk kez bir röportaj verdiğim için bu konuya açıklık getirmek istiyorum. Defne'nin programımıza geldiği gün Eren Talu bir röportaj vermiş. İyi de Defne ile ben baş başa bir röportaj yapmıyorum ki! Defne'nin ahlaki durumunu altı kişinin olduğu bir masaya yatırıp, ardından da kadının namahremini ortaya saçıp konuşmak doğru mu?

Yeni yayın döneminde, yeni projeleriniz var mı?
Bu sezon en çok çalışan isimlerden biriydim... Yine üç farklı konseptte program ile ekrana geri dönüyorum. 'Disko Kralı', 'Kral Çıplak' ve 'Muhabbet Kralı' adı altında olacak bunlar. Programların dekoru aynı, sadece içeriği değişecek.

SİNEMAYA VEDA ETMEDİM
Sinemaya veda ettiğiniz söylendi. Nedir bu işin aslı?
Artık başkasının filminde oynamak istemiyorum. Çünkü sonra başım belaya giriyor, her şey gelip benim başımda patlıyor! Belki kendi ekibimle, kendi işimizi yaparız. Ayrıca niye sinemaya veda edeyim? Kendimi mühim bir adam olarak görmüyorum. Eski filmlerim gibi bir film yapma arzum var.

Etrafınızdaki birçok şeyi eleştiren bir yapınız var. Bunu eşinize de yapıyor musunuz?
Yapamam, korkarım ben Şirin'den! TV'de böyle bir adamım diye evimde de öyle olacağım anlamına gelmez bu. Bir şey söyleyeceğim zaman korkumdan lafı uzatırım, şakayla karışık söylerim.

KIZIMI ÇOK SEVİYORUM
Desenize lohusalık döneminde hiç sesinizi çıkaramadınız?
O dönemde hiç sıkılmadım. Çünkü kendi uğraşlarımla çok meşguldum. Fotoğraf makinelerim, diger tarafta motosikletlerim sürekli meşguldüm. Lohusalık döneminde bol bol belgesel izleyip kitaplar okuduk. Zaten çocuktan sonra her gün yeni bir gün. Kendi anne ve babalarımız kadar bilgeleşmiş değiliz.

Çocuğunuz İstanbul'u ilk kucağınıza aldığınızda ne hissettiniz?
Büyük bir şaşkınlık yaşadım... "Şimdi ben bu olayın neresindeyim?" dedim. Çünkü biz erkekler böyle bir durumda bir görev üstleniyoruz. Ama siz kadınlar gibi toplanıp "Çocuk altı nasıl temizlenir? Zıbını nasıl giydirilir?" gibi sohbetlerimiz olmuyor. Ben belli etmiyorum bazen ama kızımı çok seviyorum. Hem de inan öyle böyle değil.

Bebeğinizden de ayrı kalamıyorsunuz. Röportajın başından bu yana gözünüz saatte...
E tabii, üç kişilik bir hayat kuruyorsunuz. Bebeği anneanneye bırakıp üç günlüğüne bir yere gittiğimizde ikimiz de çok üzülüyoruz; inan ağlayacak hale geliyoruz. Ben belli etmesem de duygusal bir adamım.

"Daha erken çocuk sahibi olsaydım" diyor musunuz?
Tabii... Örneğin arkadaşlarımla oturduğumda "Ben de üç aylık bir bebek var, ya sizde?" diye sorduğumda "24 yaşında, üniversite bitirmiş oğlum var" diyor. Eziliyorsun bir kere. Ağır geliyor bana. Bana bakıp da "Keşke ben de Okan gibi olsaydım, her gece dışarı çıksaydım, hayatıma daha çok kadın girseydi" demiyordur!

Sanırım İstanbul'a kardeş düşünüyorsunuz?
Şirin'le böyle bir düşüncemiz var; bir kardeşi olsun istiyoruz.

Birbirinize aşkla baktığınızı görüyorum. Bebekten sonra daha da mı sağlamlaşıyor bir şeyler?
Ben karıma aşık ve onu özleyen bir adamım. O da öyle. Aynı evin içinde bile birbirimizi özlüyoruz. İstanbul'u uyutmaya gittiğinde özlüyorum, hemen yanıma gelsin istiyorum. Alıştık birbirimize; her şeyi beraber yapıyoruz.

Bu yıl program yaptıktan sonra yeniden ara verecek misiniz?
2012 yılında ikinci çocuğumuzu dünyaya getirmeyi planlıyoruz. Dolayısıyla bir sene Eda Taşpınar ve Bora Kozanoğlu ruhuna bürünüp deniz, kumsal, güneş yapacağız.

ASLA PARA SAÇMAM
Tekneyle çıkacak mısınız?
Yok hayır, ben öyle zenginler gibi para harcayamam. Biz çocuklarımızla az para harcayıp doğal ortamda yaşayacağımız seyahatlere bakıyoruz. Şirin de ben de deli gibi çalışıyoruz. Bu dinlenme dönemi ikimizin de hakkı. Bu sistemin bize bastırdığı şekilde yaşamak istemiyoruz. Gösterişli bir takım tatil yerleri istemiyoruz. Oralarda tatil yapma fikri bile beni sinirlendiriyor. Biz dünyanın bir ucuna gideceğiz.

Bodrum-Çeşme gibi yerler olmayacak yani?
Henüz yer belirlemedik tatil için ama bakıyoruz dünyada çok güzel adalar var. Bir yer için yakında karar vereceğimizi düşünüyorum. Biz Eda Taşpınar ile Bora Kozanoğulu'nun mayosuz hali gibi mütevazılık içinde olacağız.

YOGAYLA RAHATLAMAM
Açıklar mısınız biraz?
Çıplaklığı mecazi anlamda söyledim. Hindistan cevizi şeklinde mayolarımız olmayacak. Mayosuz tatille iş hayatının ruhumuzda bıraktığı hırs falan gibi duygulardan arınmak istiyoruz. Çocuklarımızı kumda yürüyen birçok haşareye bakarak büyütmek, kötü duygulardan uzaklaşmak istiyoruz. Çünkü ben öyle yoga ya da bitki çayları içerek rahatlamaya çalışan adamlardan değilim. Mezarda zaten yeterince dinleneceğiz.

Daha önce yaptığımız röportajda "Tatile gittiğimizde sevgililerimden sıkılırdım. Çünkü ben fotoğraf çekmeye, onlar alışverişe gitmek isterdi" demiştiniz. Şirin Hanım'la bir uyum yakaladınız mı?
Evet, çünkü ben öyle güneşin altında yatıp dinlenen bir adam değilim. Şirin ruh eşim. Onunla birlikte Bodrum'a gittik ama kızımız için sadece bir kaç gün takılıp döndük. Şehirde olmayı seven insanlarız. İlerde kendimizi işlerden temizleyeceğiz, bakalım nerede olacağız?

ASUMAN İŞİNDE ÇOK İYİ

The She firmasının sahibi Bilal Gürlen ile ortak bir proje üretip markanın imaj fotoğrafları için Asuman Krause ile çalıştınız. Niye Asuman Krause?
Markanın yüzü Asuman olmalıydı çünkü farklı kadınlardan geçer not alıyordu. Bugüne kadar gelen mesleki duruşu ve televizyonda yaptığı programlarla birbirinden farklı kuşaklar tarafından seviliyordu. Asuman kamera karşısında gülüyor, eğleniyor. Ayrıca eşim başarılı bir reklamcı olduğu için onu da çok ilgilendiren bir işti bu. Ve ben karıma aşık bir adam olduğum için bu iş sayesinde de onunla daha fazla zaman geçirdim. Ondan 10 dakika bile ayrı kalmak istemiyorum.

PARİS ŞİMDİ BAMBAŞKA

Fotoğraf çekimlerini neden Paris'te yaptınız?
Çünkü bu marka yakında La Fayette'de satılmaya başlayacağı için oranın uygun olacağına karar verdik... Ağustos'ta Paris'te hava saçmalar; şehir boş ve sıcak olur. Sonbahar gibi depresif bir duygu verir. Bazen yağmur günlerce sürer, sıcaklık 7 dereceye iner, paltolar çıkar, mis gibi kış olur.

İŞİN KOLAYINA KAÇMADIK
The She'nin sonbahar-kışını çekmek için ideal yani... Tabii bu anlattıklarım müşterisini kandırmayan markalar ve fotoğrafçılar için geçerli. Yoksa Asuman kolunu stüdyonun duvarına dayar, gerisini internetten indirdiğimiz Paris fotoğrafıyla tamamlardık. Böylece Paris'e gitmezdik, günlerce çalışıp eğlenmezdik, yeni insanlarla tanışmazdık.

Kral Magazin

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile