Omü Dünyanın Çevresini Ölçecek
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü öğretim elemanları işbirliğiyle gerçekleştirilen, TÜBİTAK Bilim ve Toplum Programları Müdürlüğü tarafından yayımlanan "2011 yılı 4004 Doğa Eğitimleri ve Bilim Okulları" çağrısı kapsamında, "Yaşadığım Gezegeni Öğreniyorum" başlıklı proje, TÜBİTAK tarafından desteklenmeye değer bulundu.
Proje kapsamında planlanan ve OMÜ Gözlemevi`nde açılacak olan bilim okulu, öğretmenler ile 15-16 Eylül tarihlerinde, öğrencilerle ise 28-29 Eylül 2011 tarihlerinde eğitim verecek. Bununla birlikte; Hatay ve Samsun Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından belirlenecek fen bilgisi öğretmenleri ve bu öğretmenlerin belirleyeceği ilköğretim 8. sınıf öğrencileri, 4 Ekim 2011 tarihinde projede planlanan dünyanın çevresini ölçme deneyini gerçekleştirecek. "Bu projenin temel amacı, Eratoshenes`in M.Ö. 276 yılında Mısır`ın İskenderiye ve Syene şehirlerindeki güneş ışınlarının gölge boylarını ölçerek gerçekleştirmiş olduğu dünyanın çevresini ölçme yöntemini Samsun ve Hatay illerinden belirlenecek ilköğretim öğrencilerinin bizzat kendi ölçümleri ile gerçekleştirmelerine olanak sağlamasıdır" diyen Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Hüseyin Kalkan, "İnsanoğlunun en önemli öğrenme içgüdülerinden birisi kendisinin de bir parçası olduğu evrenin sırlarını bilme ve anlama arzusudur. Bu öğrenme arzusu, astronominin temel kavramlarının öğrenilmesini önemli kılmaktadır. Temel astronomi kavramlarının klasik yöntemlerle öğretimi hem zor hem de algılanması kolay değildir. Proje, temel astronomi kavramlarının öğretimini içeren alternatif bir bilim okulu önermektedir. Ayrıca, dünyanın şeklini anlamaya dönük Eratoshenes`in M. Ö. 276 yılında Mısır`ın İskenderiye ve Syene şehirlerindeki güneş ışınlarının gölge boylarını ölçerek gerçekleştirmiş olduğu Dünya`nın çevresini ölçme yöntemini, 2400 yıl sonra Samsun ve Hatay illerinden belirlenen ilköğretim öğretmen ve öğrencilerinin bizzat kendi ölçümleri ile gerçekleştirilmesine olanak sağlanacaktır. İnsanoğlu var olduğu günden beri üzerinde yaşadığı dünyayı hep merak etmiş, onu tanımaya, işleyiş mekanizmasını algılamaya ve kendi yaşamını kolaylaştıracak şekilde kullanmaya çalışmıştır. Bu süreç temel doğa bilimlerinin ortaya çıkmasına ve gelişmesine neden olmuş, ayrıca başlangıçtan günümüze kadar bütün medeniyetlerin onu anlama ihtiyacını da ortaya çıkarmıştır. Bu süreçlerden en önemlilerinden biri de yaşadığı dünyanın şeklini, boyutlarını ve bulunduğu konumunu algılama ve öğrenme sürecidir. Yapılan birçok araştırma, öğrencilerin bu konularda belirli bilgilere sahip olmalarına rağmen, sahip oldukları bilgileri somutlaştıramadıklarını göstermiştir. Dünyanın şeklinin ne olduğu sorusuna genellikle `küre`, `elips`, `geoit` gibi doğru cevaplar verilirken, `bu kanıya nasıl ulaştınız?` sorusuna ise çok az doğru cevap verildiği gözlenmiştir. Eğitim sistemimizde konuyla ilgili temel bilgiler verilirken, üzerinde yaşadığımız dünyanın şekli, konumu ve boyutları hakkında öğrencilerimizin bizzat kendilerinin yapabileceği bir uygulama sunulmamaktadır. Bu durum, öğrencilerimizin üzerinde yaşadığı dünyayla ilgili temel bilgileri kavramada güçlük çekmesine ve doğaya ve temel fen kavramlarının öğrenimine karşı bir direnç oluşmasına neden olmaktadır" dedi.Bu projenin gerçekleşmesi durumunda, farklı illerdeki öğrencilerin etkileşiminin sağlanacağını, onlara aktif rol verilerek ortak bilimsel çalışma ve düşünme ortamları oluşturulacağını, bununla birlikte yapmış oldukları gözlem ve ölçümlerden elde ettikleri bilgileri paylaşarak, bilgi paylaşımının temel fen kavramlarının ortaya konulmasındaki önemini kavrayacaklarını belirten Prof. Dr. Hüseyin Kalkan, "İnsanlık tarihinin başlangıcından beri, en çok merak edilen ve öğrenilmeye çalışılan konuların başında, kendisinin de bir parçası olduğu evrenin sırları ve gizemi gelmektedir. Bu doğal öğrenme içgüdüsü, doğanın temel işleyiş mekanizmasının sorgulanmasını ve öğrenilmesini önemli kılmaktadır. Başlangıçtan beri bu sorgulama ve öğrenme süreci bilgi birikimine, bu bilgilerin geliştirilmesine ve farklı kültürlerde farklı bilimsel süreçlerin doğmasına neden olmaktadır. İnsanların üzerinde yaşadığı gezegenin şeklini, hareketlerini ve doğal işleyiş mekanizmasını öğrenme merakları, yaşadığı gezegen üzerindeki yerini, güneşe, aya, gezegenlere ve yıldızlara bağlı konum ve hareketlerini öğrenme merakı, üzerinde yaşadığı gezegenin, güneş ve ay ile olan yaşamsal ilişkilerini öğrenme merakı, bilimsel gelişim süreçlerinin en büyük ateşleyicisi, medeniyetlerin ve kültürlerin oluşmasında en önemli etkenler olmuşlardır. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki; insanlar, üzerinde yaşamış olduğu dünyanın şeklini, boyutunu, konumunu ve buna bağlı diğer özellikleri kavramada büyük sorunlar yaşamaktadır. Bununla birlikte yapılan bir araştırmada öğrencilerin bu alanda belirli temel bilgilere sahip olmakla birlikte, bu bilgileri kendi yaşamlarına uygulamakta güçlük çektikleri gözlenmiştir.Projenin gerçekleştirilmesindeki temel amaç, ilköğretim öğrencilerinin bu alandaki bilgilerini geliştirmek, doğaya ve evrene karşı olan ilgilerini artırmak, temel fen kavramları ile ilgili öğrenme zorluklarını en aza indirmek, gençlerimize fen bilimlerini sevdirerek onları geleceğin Türkiye`sinin bilim insanı adayları olmaları için cesaretlendirmektir. Bu amaçla, eğitim sistemimizde sadece bilgi olarak verilen dünyanın şekli ve boyutlarıyla ilgili kazanımlara, ülkemizin farklı iki konumunda yaşayan öğrencilerimizin bizzat kendi yapmış oldukları ölçüm ve gözlemler ile elde ettikleri bilgileri paylaşmak suretiyle ulaşmalarını sağlamaktır" diye konuştu."Yaşadığım Gezegeni Öğreniyorum" başlıklı projenin yapılmasında örnek alınan çalışmanın Eratostenes`in M.Ö. 276 yılında Mısır`ın İskenderiye ve Syene şehirlerindeki güneş ışınlarının gölge boylarını ölçerek gerçekleştirmiş olduğu dünyanın çevresini ölçme yöntemi olduğunu, bu çalışmanın 41017 N - 36020 E konumunda bulunan Samsun`daki ve 36030 N - 36022 E konumunda bulunan Hatay`daki ilköğretim öğrencilerinin günümüz teknolojilerini de kullanarak dünyanın çevre uzunluğunu ölçmesi, şeklini tahmin etmesi ve güneş ile üzerinde yaşadığı gezegen arasındaki yaşamsal ilişkileri yorumlayabilmesi üzerine kurulduğunu ifade eden Prof. Dr. Hüseyin Kalkan, "Bu keşif yaklaşık olarak M.Ö. üçüncü yüzyılda, o dönemin en büyük metropolü sayılan Mısır`ın İskenderiye kentinde yapılmıştır. Astronomi bilgini, filozof, ozan, tiyatro eleştirmeni, matematikçi ve İskenderiye Kütüphanesi`nin yöneticisi olan Eratostenes, bir gün oradaki papirüs üzerine yazılı kitaplardan birinde, Nil Nehri dolaylarındaki Syene şehrinde 21 Haziran günü yere dik olarak dikilen sopaların öğle vakti gölgelerinin olmadığını okuyunca, aynı gün öğle vaktinde İskenderiye`deki sopanın gölge oluşturması onda devrim niteliğinde bir sorunun aklına gelmesine yol açtı. Nasıl oluyor da aynı günün aynı anında Syene`de dikilen bir sopa gölge yapmıyordu da, bir hayli kuzeydeki İskenderiye`de sopaların gölgesi oluyordu? Yaz günlerinin en uzun olduğu gündönümünde saat öğlene yaklaştıkça cisimlerin de gölge boyları kısalıyordu. Sopalar, gölgeler, güneşin konum gibi günlük olguların ne önemi olabilirdi? Eratostenes`in sezgileri dünya hakkındaki görüşlerinin değişmesine neden olmuştu. Bir bakıma dünyayı kafasında yeniden biçimlendirdi. Sopaların oluşturdukları gölge boylarının her iki ilde de aynı olmamasının tek cevabı olabilirdi; `yeryüzü kavisli olmalıydı` diye düşündü Eratostenes. Kavis ne denli fazla olursa gölge uzunlukları da farklı olmalıydı. Güneş gezegenimize o denli uzak mesafededir ki, onun ışınları yeryüzüne paralel ulaşırlar. Güneşin ışınlarına değişik açı yapacak şekilde dikilen sopalar farklı uzunluklarda gölge yaparlar. Söz konusu iki sopanın gölge uzunlukları arasındaki farka göre İskenderiye ile Syene arasındaki mesafe Yerküremiz yüzeyinde 7 derecelik olmalıydı. Bunun böyle olduğunu anlamak için yeryüzüne çaktığımız iki sopanın uzantılarının yerküre merkezine kadar uzatılmış olduklarını göz önüne getireceksiniz. Uzantıları yerküre merkezinde birbiriyle kesişen iki çizgi 7 derecelik bir açı yapmak suretiyle birbirine kavuşmuş olurlar. 7 derece, yerkürenin 360 derecelik çevresinin yaklaşık ellide birine eşittir. Eratostenes İskenderiye ile Syene arasındaki mesafenin 800 kilometre olduğunu, bu mesafeyi parayla tuttuğu bir adamı yaya olarak göndererek ölçtürdü. 800 kilometre 50 ile çarpılırsa 40 bin kilometre çıkar. Bu da yerküremizin çevre uzunluğunun ölçüsüdür" şeklinde konuştu.Samsun ve Hatay illerinden belirlenecek ilköğretim öğrencilerinin aynı anda, her iki ilde de aynı büyüklükteki bir cismin oluşturduğu gölgelerin boylarını ölçeceklerini, bu ölçümlerden elde ettikleri bilgilerle, daha önce hep ezber olarak öğrendikleri sayısal büyüklükler olan dünyanın çapını, hacmini, yoğunluğunu hesaplayacaklarını ve kavramakta zorluk çektikleri dünyanın şeklini kendi deneyimleri ile tahmin etme olanağına sahip olacaklarını söyleyen Prof. Dr. Kalkan, proje kapsamındaki öğrencilerin, temel bilimleri kitleselleştirerek bilgiyi paylaşmaları, ortak bir amaç etrafında birleşmeleri, farklı illerdeki öğrenci grupları arasında bilimsel olarak ortak arkadaşlıklar oluşturmaları ve bilimsel heyecanlarını sonraki eğitimlerine taşımalarının amaçlandığını söyledi. Proje çıktılarındaki sonuçlara bağlı olarak Samsun - Hatay, Ordu - Adana gibi, hatta, daha sonra ülkeler arasındaki güneşin konumuna bağlı olarak tespit edilecek illerdeki ilköğretim düzeyindeki öğrencilerin bilgiyi uluslararası düzeyde paylaşarak ortak bir amaç etrafında birleşmelerinin tasarlandığını açıklayan Kalkan, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Bu projenin gerçekleşmesi durumunda, öğrenciler kendi gözlem ve ölçümleri sonucu elde ettikleri bilgileri paylaşarak; dünyanın çevresini ölçebilecekler, çevre uzunluğunu kullanarak dünyanın çapını ölçebilecekler, dünyanın hacmini ölçebilecekler, dünyanın ortalama yoğunluğunu hesaplayabilecekler, dünya üzerinde bulundukları konuma bağlı olarak dünyanın ve güneşin hareketlerini yorumlayabilecekler, güneşin dünya üzerinde farklı konumlarda oluşturduğu gölge boylarından dünyanın şeklini tahmin edip, yorumlayabilecekler, yerçekimi kavramlarını yorumlayabilecekler, ilköğretim programlarında öğrenmiş oldukları soyut temel matematik kavramları, özellikle de geometri ve trigonometri kavramlarını bu projede uygulama fırsatı bularak, temel matematik kavramlarının yaşamları içerisinde ne kadar önemli olduğunu kavrayabilecekler. Dolayısıyla, dünya ve güneş ile ilgili birçok hedefe ulaşılması planlanmaktadır. Gerçekleştirilecek olan eğitim, uzman bir kadro tarafından, katılımcı ve sorgulayıcı bir yaklaşımla OMÜ Astronomi Merkezi`nde uygulamalı olarak gerçekleştirilecektir.