'Önce Engelli Bilgi Bankası Kurulsun'

Engelliler hakkındaki akademik çalışmalarıyla tanınan Canda Özür Olmaz Derneği Başkanı Mustafa Öztürk, engellilerin sorunlarının ve bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerinin tartışılabilmesi için ülkedeki engelli profilinin ortaya çıkarılması gerektiğini vurgulayarak, "Engelli Bilgi Bankası" oluşturulmasının önemli olduğunu kaydetti.

Mustafa Öztürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2002 yılında Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığının, Devlet İstatistik Enstitüsüne "Türkiye Özürlüler Araştırması" başlığında bir çalışma yaptırdığını ve bu araştırmada 2002 yılı için Türkiye'deki engelli profilinin tüm yönleriyle çıkarıldığını aktardı.

O tarihten bu yana Türkiye İstatistik Kurumunun bazı araştırmaları dışında Türkiye'de nasıl bir engelli nüfus bulunduğuna ilişkin çok boyutlu bir araştırma yapılmadığını kaydeden Öztürk, 2002'deki bu araştırmanın güncellenmediğini ifade etti.

Engelliler hakkındaki verilerin bu konuda çalışma yürüten akademisyenler ve sivil toplum örgütleri kadar bakanlıklar ve kamu kurumu yöneticileri açısından da büyük önem taşıdığını dile getiren Öztürk, "2002'den bu tarafa bu araştırma verisi ne güncellenmiştir ne de yeni bir araştırma verisi ortaya konulabilmiştir. Bu çok acı bir tablo. Nasıl bir engelli nüfusla karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz. Engelli sorunlarını ve çözüm önerilerini tartışabilmek için mutlaka ülkenin engelli profili çıkarılmalı ve bilgi bankası kurulmalı" diye konuştu.

İhtiyaçların doğru tespit edilmesi ve kaynakların doğru kullanılabilmesi için engellilerin tüm bilgilerinin bulunduğu bir "bilgi bankası" kurulması gerektiğini kaydeden Öztürk, "Engelliler için hizmet üretecek bakanlık ya da belediye yetkilisi bilgi bankasında örneğin bulunduğu bölgede kaç bedensel engelli, kaç görme engelli ya da zihinsel engelli var bunu görebilmesi gerekir. Bugüne kadar hizmetler rastgele yapılmış. Siyasetçi bastırmış, zihinsel engelli okulu açılmış. Ne kadar işitme engelliye ihtiyaç var, ne kadar özel eğitim öğretmenine ihtiyaç var bu bilinmeden yapılmış. Görme engelliler için 19 adet okulumuz var ama kapasitesinin altında hizmet veriyorlar. Çünkü ihtiyaç duyulan yerlerde açılmamış. Öğrenci bulamıyorlar" ifadelerini kullandı.

- "Bürokratlara vicdan aşılamak da lazım"

Öztürk, AK Parti hükümetlerinin engellilere pozitif ayrımcılığı sağlayan Anayasa değişikliği, 5378 sayılı Engelliler Hakkındaki Kanunu ve  BM Engelli Hakları Sözleşmesi'nin imzalanması gibi bugüne kadar yapılmayan pek çok yasayı geçirdiğini, evde bakım güvencesi, engellinin eğitimine devlet katkısı gibi pek çok hizmete imza attığını anlattı.

Yasalardan beklenilen ilerlemenin çok altında kalındığını belirten Öztürk, bunun büyük ölçüde bürokratlardan kaynaklandığını savunarak, şunları kaydetti:

"Bir sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve alanda çalışan bir akademisyen olarak şunu söyleyebilirim engelliler konusunda Hükümet'teki heyecan bürokratlarda yok. Hükümet hiç korkmadan 2008'de TBMM'den örneğin BM Engelliler Sözleşmesi'ni imzaladı ve bunu TBMM'den geçirdi. 'Buyurun uygulayın' dedi ama o uygulamalardan hiçbirisi yok. O uygulamaların en önemlilerinden birisi, fiziksel düzenlemelerin derhal yapılmasıydı. Sokak kaldırımlarının düzenlenmesiydi. Yapılan binalara engellilerin de girebileceği şekilde fiziksel düzenlemeleri yapılmamışsa iskan verilmemesiydi. Toplu taşıma araçlarını engellilerin de kullanabileceği şekilde düzenleme yapılması trafiğe çıkmaması... Buyurun sokakları dolaşın. Bu konuda ancak yüzde 12 oranında ilerleme sağlanabilmiş. Yasa koyucu üzerine düşeni yapıyor. Yasa koyucunun artık bürokratlarına dönüp bakması önemli bir şey. Alanda çalışan birisi olarak da söylüyorum, bürokratların önce kafalarının içini değiştirmek, zihnini değiştirmek lazım. Onların yüreğine vicdanı aşılamak lazım. Bilmeniz, statü, diploma sahibi olmanız yetmiyor."

Öztürk, sivil toplum kuruluşlarından belediyelere kadar çok sayıda paydaş kuruluşun yararlanabilmesi için "bilgi bankasının" Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulabileceğini ifade etti.

- "Uygulayıcılar da Hükümet'teki heyecanı taşımalı"

Engellilerin sosyal yaşama katılabilmeleri, en başta başkalarına yük olmadan bağımsız yaşam sürdürebilmelerine bağlı olduğunu belirten Öztürk, şöyle dedi:

"Engellilerin bağımlı ve topluma yük olmanın ezikliğinden kurtaracak, kendini toplumun bir parçası olarak görmesini sağlayacak en önemli yol kuşkusuz istihdamdır. Çalışan, üreten ve bunun karşılığında sürekli bir gelir elde eden engelli, sosyal yaşamla bütünleşmiş demektir ve nihayetinde mutludur. Bu konuda da yasal düzenleme anlamında yapılabilecek her şey yapıldı. Engelliye çalışma imkanı sağlayan özel işletmenin yapacağı fiziksel düzenlemesini dahi devlet karşılıyor. Ancak bu işletme sahiplerine, engellilere yeterince anlatılmıyor. Bu yasalar yeterince tanıtılmıyor. Kamuda 24 binin üzerinde engelli kadrosu boş. Çünkü o kadroya girebilecek nitelikte, eğitimi almış engelli bulunamıyor. Engelli çalıştırmamak için ceza ödemeyi göze alan işletmeler var. Görme engelliyi şoför kadrosu için yönlendiren İŞKUR yetkilisine dahi tanık olduk. Yasal düzenlemeler yapmak yetmiyor. Uygulayıcıların da bu heyecanı taşıması gerekiyor."

- "Empati kurabilen yöneticiler olmalı"

Engellilerin büyük bölümünün hem kendisinin hem de ailesinin yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle agresif bir yapıya sahip olduklarını ve pek azının sorunlarını çözme konusunda sağlıklı şekilde iletişim kanallarını kullanabildiğine de dikkati çeken Öztürk, yöneticilerin empati duygusuna sahip olmalarının büyük önem taşıdığını vurgulayarak, "Avrupa'da, engelliler alanında çalışacak yöneticiler belirlenirken, engelli olması ya da ailesinden birisinin engelli olması tercih nedeni oluyor. Bizde de bu uygulanabilir. Empati kurabilen, insani duyarlılığa sahip, vicdanlı yöneticiler bu alanda çalışmalı" diye konuştu.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile