Organ yetmezliği nedeniyle ciddi sorunlarla mücadele edip, kadavradan ya da canlıdan alınan karaciğerin nakledilmesiyle tekrar hayata tutunan, aralarında çocuk ve bebeklerin de bulunduğu hastalar bir araya geldi.
Memorial Şişli Hastanesi Organ Nakli Merkezinde nakil olan birinci ve bininci kişilerin de aralarında bulunduğu bazı hastalar, düzenlenen basın toplantısında buluştu.
Merkezin Başkanı Prof. Dr. Koray Acarlı, toplantıda yaptığı konuşmada, dünyada bu düzeyde bir başarıya ulaşan çok az sayıda merkez olduğunu belirterek, bu alanda tecrübeli bir merkez olduklarını söyledi.
Acarlı, organ bağışının yetersizliği nedeniyle nakillerin yüzde 80'inin canlı vericiden yapıldığına işaret ederek, 'Bu durum da böbrek ve karaciğer yetmezliği olan hastalara canlıdan nakil yapılması gerekliliğini gündeme getiriyor. Canlıdan nakil, özellikli bir cerrahi türü. Bu ameliyat yalnızca özellikli merkezlerde uygulanabiliyor.' dedi.
Acarlı, Türkiye'nin canlıdan nakilde birinci sırada yer aldığını vurgulayarak, 'Eskiden doktorlar eğitim için, hastalar ise tedavi için yurt dışına gidiyorken, şimdi tam tersine dönmüş duruma geldi. Başta ABD olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinden meslektaşlarımız ülkemize gelerek organ nakli konusunda bizden eğitim alıyor, yabancı ülkelerden hastalar ise bize gelerek nakil oluyorlar. Bu da bizim organ nakli konusunda aldığımız yolu gösteriyor.' değerlendirmesinde bulundu.
Hastaların yüzde 30'unun da 5 yaşın altında olduğuna dikkati çeken Acarlı, 297 çocuğa karaciğer naklettiklerini sözlerine ekledi.
- 'Annemin karaciğeriyle sağlığıma kavuştum'
Merkezde ilk karaciğer nakli olan Fatma Gökduman, kadavradan bağışlanan bir organın kendisine nakledildiğini dile getirerek, 11 yıl önce Hepatit B virüsü kaynaklı siroz hastası olduğunun tespit edildiğini ve sağlığına kavuşabilmesi için de karaciğer nakli olması gerektiğinin söylendiğini anlattı.
Gökduman, 'Tüm umudumuzu kaybetmişken bir telefonla kadavradan bana uygun bir karaciğer bulunduğu söylendi. Nakledilen karaciğerle hayata ikinci kere geldim. Naklin üzerinden tam 11 yıl geçmesine rağmen hiçbir sağlık problemi yaşamadım.' ifadelerini kullandı.
Merkezin karaciğer nakli gerçekleştirdiği bininci hasta Hatice Kübra Öner de doğuştan kronik bir hastalık nedeniyle karaciğer yetmezliğiyle mücadele ettiğini, hastalığın günlük hayatını ciddi derecede etkilediğini, bu nedenle önemli sorunlar yaşadığını anlatarak, sağlık durumunun iyici kötüleşmesi üzerine üç hafta önce annesinin karaciğerinin kendisine nakledildiğini söyledi.
Aynı zamanda üniversitede psikoloji bölümünde okuduğunu ifade eden Öner, 'Mücadelemden hiçbir zaman vazgeçmedim. Bundan sonrası için umudum daha fazla, annemin karaciğeriyle sağlığıma kavuştum.' dedi.
- Poyraz bebek, babasının karaciğeriyle hayata tutundu
Toplantıda, 'mavi ışık hastalığı' olarak da bilinen Crigler Najjar sendromuyla dünyaya gelen, teşhisin ardından hastanede yer bulunamaması ve bunun üzerine babası Servet Ergün tarafından, 10 bin lira değerindeki fototerapi cihazının, sanayide benzerinin yaptırılmasıyla gündeme gelen Poyraz bebek de yer aldı.
Poyraz bebeğin babası Ergün, oğlunun hastalığı nedeniyle karaciğer nakli olması gerektiğini, bu nedenle de hiç düşünmeden oğluna karaciğerini verdiğini belirterek, şunları kaydetti:
'O dönemde kilolu olduğum için nakile uygun değildim. O sırada Türkiye genelinden 65 kişi 'Ben karaciğerimi Poyraz'a verebilirim' dedi. Çok uğraştık ama uyuşmazlıklar oldu. Daha sonra 17 kilo verip, nakile uygun hale geldim ve oğluma karaciğerimi verdim. Poyraz o zaman 11 aylıkken nakil oldu, şu an 3 yaşında. Her şey gayet iyi, oğlum çok sağlıklı. Karaciğer nakli yapılmasaydı oğlumun yaşama şansı yok. Vericiler hiç tereddüt etmesin. Bir müddet dikişlerle ilgili sıkıntı o da kısa sürede atlatılıyor. Hiç kimse ıstırap çekmesin, kapıları kapatıp sıkıntıya girmesin. Organ bağışı konusunda duyarlı olmak gerekiyor. Giderken bazı insanların hayatını kurtarıyorsun. Bunun dini boyutta da sevap olduğunu biliyoruz.'
- Karaciğer naklinin ardından evlat sahibi oldu
Zayıflama hapı kullanmasının ardından 35 yaşındayken karaciğer yetmezliğiyle karşı karşıya kalan Ahu Gül Özcan da 'Bana teşhisin ardından çok az bir ömür biçildi. 'Ölmeyeceğim dedim.' İlk önce Allah'a, sonra doktorlarıma teşekkür ediyorum. Onlar sayesinde bırakın ölümü, tekrar yeni bir hayata başladım, bir de nakilden 1,5 sene sonra bir oğlan doğurdum.' diye konuştu.
Özcan, organ naklinin üzerinden 9,5 yıl geçtiğini anlatarak, şöyle devam etti:
'Şu anda çok sağlıklıyım. 4 aylık evliydim o zaman, eşim karaciğerini bana verdi. İkimiz de çok sağlıklıyız. Oğlumuz da sağlıklı. Bir kere yaşamak çok güzel. Yaşama tutunmak, hele böyle bir hastalıktan sonra çocuk doğurup, hayata bağlanmak çok güzel. Belki ameliyat olduktan sonra evlat sahibi olmasaydım, hayatın bu kadar tadına varamazdım. O yüzden çok mutluyum ve herkesi organ bağışı konusunda duyarlı olmaya davet ediyorum.'
Organ Nakliyle Yaşama Tutunanlar Bir Araya Geldi
Prof. Dr. Acarlı: 'Eskiden doktorlar eğitim için, hastalar ise tedavi için yurt dışına gidiyorken, şimdi tam tersine dönmüş duruma geldi. Başta ABD olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinden meslektaşlarımız ülkemize gelerek organ nakli konusunda bizden eğitim alıyor, yabancı ülkelerden hastalar ise bize gelerek nakil oluyorlar. Bu da bizim organ nakli konusunda aldığımız yolu gösteriyor' Karaciğer naklinin ardından çocuk sahibi olan Özcan: 'Yaşama tutunmak, hele böyle bir hastalıktan sonra çocuk doğurup, hayata bağlanmak çok güzel. Belki ameliyat olduktan sonra evlat sahibi olmasaydım, hayatın bu kadar tadına varamazdım. O yüzden çok mutluyum ve herkesi organ bağışı konusunda duyarlı olmaya davet ediyorum'