" BİRİ KIZ, ÜÇ KİŞİYDİLER"
Ünal, kongrede ve sonrasında yaşananları Aksiyon Dergisi Ankara Temsilcisi İdris Gürsoy'a anlattı. Kongre sebebiyle delegelerin Atatürk Spor Salonu’na aranarak alındığını hatırlatan Ünal, Kartal Demirağ’ı tetiği çekmeden önce gördüğünü belirttti. Ali Ünal, "Olaydan önce gördüm, aynı adamdı. Salona sürekli girip çıkıyordum, herkes kendi adamını yönetime seçtirmek için çalışıyordu, ben de ona uğraşıyordum. 3 kişiydi bunlar, dışarıda. Üzerlerinde tişört vardı. Biri kızdı. Sonra içeride bir daha gördüm. Aynı tişörtler, yabancı yazılar vardı, İngilizce yazıyordu galiba, ben anlamıyorum. Ellerinde sadece çanta vardı." şeklinde konuştu.
"İKİNCİYİ ATARKEN ELİNE VURDUM"
Demirağ'ın basına ayrılan yerde durduğunu belirten Ünal, şöyle devam etti: "Salonda basına yer ayırmışlardı. Küçük, kapalı bir platform. Ben içeride ön sıralardaydım. Delegeler nasıl olacak diye koşuyordum. Özal, kürsüde konuşuyordu. Beni biri itekledi. Arkaya yaslandım. O arada önündeki adamın sırtına silahı koydu, patlattı. Ben ikinciyi atarken eline vurdum. Sağ elindeki silah sol eline gitti. Arkadan kavradım ben bunu. Kavrayınca sol elindeki silahın kabzasıyla benim kaşıma vurdu ve deldi. Kan fışkırıyor, bir metre ileri sıçrıyordu. Ama salmadım. Birinciyi attı, mikrofon borusuna vurmuş ve Özal’ın elini delmiş o kurşun. İkinci mermiyi engellemesem kafasına, kalbine gidecekti bilemiyorum. Ben salmayınca boşa gitti. Çelme attım, yuvarlanmaya başladı.
O arada maliye bakanının koruması kolundan vurdu. Bana ‘yat’ dediler, yattım. Onu da götürdüler." Demirağ'ın sıkı güvenlik önlemleri alınan salona silahla girmesinin mümkün olmadığının altını çizen Ali Ünal, "Kimler tarafından sokulduğunu bilmiyorum. Araştırsalar çıkartırlardı. Şimdi nasıl çıkarıyorlar? O zaman yok muydu? Emniyet istese bulurdu. Ya da emniyeti çalıştırmadılar. Salona gelen her vatandaşı arıyorlardı. Bunları arayan kimdi? Aranmadılar mı? Emniyetten araya birini mi koydular? Kendisi birini bulup araya mı koydu, içeride birisi mi silahı verdi, onu bilmiyorum. Yalnız emniyet zaafı vardı." ifadelerini kullandı.
"GECE YARISI BENİ ORTADA BIRAKTILAR"
Ertesi gün evinden Ankara Emniyet Müdürü Mehmet Ağar'ın suikast tatbikatı için alındığını belirten Ünal, gece yarısı ise ortada bırakıldığını ileri sürdü. Ünal, "Adam alındığı yere bırakılır. Silah yok, bir şey olsa müdahale edecek bir şeyim de yok. Adamlar yol kenarında aradılar, belki beni bulamadılar." diye tepkisini dile getirdi.
"DOSYASI KABARIK BİRİ KONGREYE NASIL GİREBİLİYOR?
" Kartal Demirağ'ın dosyasının kabarık olduğuna dikkat çeken Ünal, "Araştırmalara göre bütün partilerde görev yapmış. Bir kaymakamın boynunu kesmiş. Sabıka dosyası kabarık. Her şey var. CHP’ye, MHP’ye girmiş çıkmış. Her yerde de bir pislik yapmış. Beni şuradan şuraya giderken takip ediyorsun. Bu belirli bir adam, başbakanın kongresine nasıl gidiyor? İçeriye nasıl sokuluyor? Şimdi MİT’in, emniyetin elinde bütün fotoğrafları, her şeyleri var. O zaman araştırılsaydı. Böyle bir vurdumduymazlık olmaz." dedi.
Mahkemede tanık olarak ifadesine başvurulmadığını aktaran Ünal, "Demirağ maşa, kimler yaptırıyorsa onların maşası. Çok iyi eğitilmiş, herkesin gücünün yeteceği bir adam değil aynı zamanda. Sıradan değil." dedi.
Ali Ünal, Özal'ın, Demirağ'a 3-4 metre uzaklıktaki koltuğa oturmak yerine 20-25 metre uzaklıktaki kürsüye çıktığını belirterek, bu davranışının Özal'ı ölümden kurtardığını kaydetti.
ÖZAL: MEMLEKET KAYBEDER
Karanlık kişilerin her partide ve emniyette adamlarının bulunduğunu öne süren Ünal, "Bunların ama partide ama emniyette adamları var. Bunu devletin araması lazım. Devlet istese bulurdu. Şimdiki Ergenekoncuları nasıl arayıp çıkardılar? Neden o zaman gitmediler bunların üzerine? Sorsunlar Mehmet Ağar’a. Onun çok şey bilmesi lazım. Bunların içinde biri var ama Ahmet ama Hüseyin bilmiyorum. Kaymakamın boğazını kesiyor adam. Böyle birini devlet takibine almaz mı? Bu sıradan bir olay değil ki kongre. Silah sıkar, bomba koyar, panik çıkartacak bir şey yapabilir. Tedbirler alınmaz mı? Özal, 'Ben bunları biliyorum evladım ama bize çok zaman aldırır bu işler. Memleket kaybeder. Lanet olsun.' dedi.
Kendi lafları buydu. 'Bunu iyi biliyorum ben.' dedi.
" açıklamasında bulundu. "ÖLÜMÜ DE NORMAL DEĞİL" Özal'ın ölümünün de normal olmadığını öne süren Ünal, "Eceli ile ölmedi. Ta o zaman öldüreceklerdi bunu." ifadelerini kullandı. Suikasttan sonra Özal'la görüştüklerini kaydeden Ali Ünal, "Nasıl olduğunu anlattım. 2 saat kaldık, oturduk. Halil Şıvgın ve birkaç milletvekili vardı, salmadı. Özal, '12 yaşımdan beri sabah namazını kılıyorum, inançlı bir insanım. Yurt dışında cami olan yerleri tercih ediyorum.' dedi.
Sonra 'Oğlum ben bunu biliyorum. Yalnız Cenab-ı Allah’ın verdiği canı Cenab-ı Allah alır. Kim bilebilirdi Ortaköy muhtarının gelip bu işi engelleyeceğini.' dedi.
'İnsan ayağına bir diken batsa sebebini aramalıdır. Belki benim de bir hatam vardı ki bu iş başıma geldi.'diye konuştu.
Rahmetli, yeni düzlüğe çıktık, bu işi yapmamız çok zaman alır diye düşünüyordu. Yalnız biz bu işin üzerine çok gidersek memleket kaybeder. Adam bunu söyledi.
Demek ki o zamandan belli, asker-polis içinde bazı kişiler içli-dışlı çalışıyorlarmış. Anladığım bu. Nitekim Susurluk’taki kazada bu ortaya çıktı." şeklinde konuştu.
Özal'ı Ölümden Kurtaran Delege: Suikastın Arkasında Emniyet ve İstihbarat Vardı
Anavatan Partisi’nin (ANAP) 18 Haziran 1988 tarihinde Ankara Atatürk Spor Salonu’ndaki ikinci olağan kongresinde suikastçı Kartal Demirağ'ın üzerine atlayarak Turgut Özal'ı vurulmaktan kurtaran ANAP delegesi ve Mamak Ortaköy Muhtarı Ali Ünal, suikastın arkasında emniyet ve istihbarattan kişiler olduğunu öne sürdü.Özal'ın örgütü çözdüğünü; ancak üzerine gidemediğini belirten Ünal, “Kartal Demirağ’la birlikte biri kız 3 kişiyi daha gördüm. Kimse bunları bana sormadı. Ne fotoğraf gösterildi ne de suikast anının filmi seyrettirildi. Mehmet Ağar, tatbikat için Atatürk Spor Salonu’na beni evimden aldırıp götürdü. Sonra gece yarısı dışarıda bırakıverdi.” dedi.