(Özel Haber) "Arap Liderlerin Yetkisi Padişahlarda Bile Yoktu"
Malatya İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdulkadir Baharçiçek, Arap ülkelerinde eylemlerin ve isyanların hedefi olan liderlerdeki yetkilerin Osmanlı padişahlarında bile olmadığını belirterek, "Batı’nın kurduğu hanedanlıklar yıkılıyor" dedi.
Tunus, Mısır ve Libya’daki gelişmeleri İHA muhabirine değerlendiren uluslararası ilişkiler uzmanı Doç. Dr. Abdülkadir Baharçiçek, "Kimsenin belki çok tahmin etmediği, olmasına çok fazla ihtimal etmediği bir coğrafyada, Arap dünyasında Batı’nın imalatı olan eski düzen yıkılıyor. Arap dünyasında olan düzen Batı imalatı bir düzendi. Bu ülkelerin tamamına yakını 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bağımsızlık elde etti. İş başındaki rejimlerin büyük bir kısmı o tarihten beri iş başında olan rejimlerdir. Batınındestekleri ile ayakta duran rejimlerdir. Şimdi bu ülkelerde kimse bir halk ayaklaması beklemiyordu, bu rejimlerin bu kadar kolay yıkılacağını beklemiyordu. Orta Doğu’da ve Kuzey Afrika’da halk destanlar yazıyor. Olağanüstü gelişmeler meydana geliyor" dedi. Libya’nın tarihi açıdan Türkiye için önemli olduğunu, 1. Dünya Savaşı öncesinde bu bölgede Mustafa Kemal Atatürk ve Enver Paşa gibi Osmanlı subaylarının cephelerde savaştığını belirten Doıç. Dr. Baharçiçek, "Tam yüz yıl sonra, Libya bizim için daha da önemli. Libya Osmanlı’nın en son terk ettiği bir coğrafya. Pek bilinmiyor. 1. Dünya Savaşı’nda Libya’dan insanlar gelip Çanakkale’de savaşıyor. Kurtuluş Savaşı’nda Libya’dan gelip savaşanlar var. Bunların bir kısmı şehit düşüyor, bir kısmı gazi oluyor.Libya biz oradan çıkınca, bağımızın koptuğu bir coğrafya değil. O bağ devam ediyor. Tarih kitaplarında Arap dünyası için genelde bizi arkadan vurduğu ifadesi var. Busadece bazı aileler için geçerlilik payı olan bir şeydir. Arap halkının tamamı için geçerli olan bir şey değildir. Tunus ve Libya’dan halk gelip Kurtuluş Savaşı’nda bizi destekledi" şeklinde konuştu. İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdulkadir Baharçiçek şunları söyledi: "Türkiye dış politikada son yıllarda çok önemli açılımlar meydana getirdi. Türkiye bütün İslam coğrafyasında ve Arap dünyasında çok etkili bir aktör haline geldi. Gerçekten kendisinden çok şey beklenen bir ülke konumuna geldi. İzlediği dış politika ile de bunu hak ediyor. Bunun karşılığı da geliyor. Arap liderleri, Arap iktidarları veya Arap başkentlerinde değil ama Arap sokaklarında halk nezdinde zaten Türkiye gerçektençok büyük bir prestij elde etti. Bölgedeki gelişmeler Avrupa’yı kesinlikle tedirgin ediyor. Çünkü dikkat ederseniz, hiçbir Avrupalı ülke bu coğrafyalarda ortaya çıkan Tunus’ta başlayan ve başarıya ulaşan, Mısır’da başlayan ve başarıya ulaşan Körfez ülkelerine yayılan, Yemen’e yayılan ve en son Libya’da kanlı bir şekilde devam eden bu halk hareketlerini açıkça desteklemedi. Çokta endişeli izliyorlar. Batı’nın kurguladığı, desteklediği hanedanlıklar ve iktidarlar yıkılıyor." "GELİŞMELER ASLINDA 20 YIL GEÇİKTİ Mısır, Tunus, Libya ve diğer Arap ülkelerindeki gelişmelerin aslında gecikmiş olduğunu ifade eden Doç. Dr. Baharçiçek, "Burada meydana gelen gelişmeler aslında gecikti. Çünkü dünyada bu üçüncü demokrasi dalgası 1990’larda bu soğuk savaş sona erince, iki kutuplu güç dengesi yıkılınca halka dayanmayan rejimlerin tasfiye süreci başlamıştı. Bu Doğu Avrupa’da son derece hızlı ve son derece demokratik gerçekleşti. Balkanlarda biraz sancılı oldu ama oralarda da gerçekleşti. Ama bu Arap dünyasına yansımadı, 20yıl sonra geldi" dedi. Mevcut Arap liderlerinde olan yetkilerin Osmanlı padişahlarında olmadığını belirten İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdulkadir Baharçiçek, şunları söyledi: "Bizdeki padişahların bile yetkisi sınırlıydı. Bu çok fazla bilinmiyor. 1900’lü yıllardaki padişahların yetkileri son derece azdır. Hükümetin her dediğini yapıyor. Mesela 1912-13-14’te padişahın yetkisi bugünkü cumhurbaşkanı yetkisinden daha azdır. Padişahın yetkileri denilince Kanuni ve Yavuz Sulan Selim’i anlıyoruz. O zamanlarda da böyledeğildi. Onların otoritesini sınırlayan hukuk sınırları vardı. Dini ve örfi hukuk kuraları vardı. Dolayısıyla bu liderler öyle de değil. Kaddafi kendisini yarı tanrı görüyordur, yeşil bir kitap bastırıp dünyaya dağıttı. Mısırdakiler kendilerini firavun olarak görüyorlardı. 20. yüzyılın firavunları. Bu Körfez ülkelerine baktığımız zaman buralardaki iktidarların tamamı böyle. Cetvelle sınırları belirlenen bu ülkeler şekli bağımsızlık kazandırıldıktan sonra, başlarına birer aile getirilmiş. Bunlar yürüyebilirrejim değildi." Baharçiçek, "ABD Dışişleri Bakanı Ortadoğu’da haritaların yeniden değişeceği sözünü söyledi. Ama bunu 20 yıl önce söyledi aslında. Biz Türkiye’de bazı şeyleri yorumlarken biraz dar yorumluyoruz. Şimdi ABD dünyanın en güçlü ülkesi, böyle de davranmaya çalışıyor. Böyle davarınca da dünyanın neredesinde ne olacağını belki bizden daha önce tahmin edebiliyor. Biraz hatırlarsak, rahmetli cumhurbaşkanı Turgut Özal da benzer şeyler söylemişti, o tarihlerde. ’Ortadoğu’da haritalar yeniden çizilecek. Eğer birazçizilecek bu haritalarda söz sahibi olmak istiyorsak, böyle davranmalıyız. Mesela o zaman körfeze müdahale etmeliyiz. Sonuçta haritalar yeniden çizilecek. Özal da bunu demişti. Özal ne olacağını görüyordu. ABD bu bölgede istediğini elde edemedi. Bugün Irak’ta daha güçlü olan ABD’mi, İran mı? ABD’nin nüfuzu mu daha fazla, İran’ın nüfuzu mu daha fazla? Kurulan hükümet ABD’nin etkisi ile mi kuruldu, İran’ın etkisi ile mi kuruldu? Bu çok açık değil. Dolayısıyla hesaplar çok fazla da tutmuyor" şeklindekonuştu. İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdulkadir Baharçiçek, bölgedeki gelişmelerde en zararlı çıkan ülkenin ise İsrail olduğunu kaydetti.