Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Kardiyoloji Kliniği, 14 Şubat Dünya Doğumsal Kalp Hastalıkları Farkındalık Günü’nü kutladı. Prof. Dr. Ayşenur Paç, her yıl 7-14 Şubat tarihleri arasında Doğumsal Kalp Hastalıkları Farkındalık Haftası olarak kutlandığını hatırlatarak, “Biz de doğumsal kalp hastalıklarına dikkati çekmek istiyoruz. Doğumsal kalp hastalıkları oldukça sık görülüyor, bin canlı doğumda 6-8 ya da yaklaşık yüzde 1 olarak bu oranı söyleyebiliriz. Kalp hastalığı olarak tanımlansa da erişkinlerdeki kalp hastalıklarından oldukça farklılıklar gösteriyor, daha çok yapısal sorunları içeriyor. Çok basit deliklerden, darlıklardan, kapak yokluklarına, damarların pozisyon değişikliklerine kadar çok ileri patolojiler şeklinde karşımıza çıkabiliyor ama doğuştan kalp hastalıklarının yaklaşık yarısını sol sağ şantlı kalp lezyonları dediğimiz daha basit lezyonlar oluşturuyor. Günümüzde kalp hastalıkları gelişmiş tanı ve tedavi yöntemleriyle başarı ile tedavi edilebilmekte ve izlenebilmektedir. Fetal tanı dediğimiz yöntemle anne karnından itibaren kalp hastalıklarının tanısı konulabilmekte tanı ve izlem planı yapılabilmektedir. Bütün doğumsal kalp hastalıklarının mutlaka tedavisi gerekmiyor, bunların bir kısmı ömür boyu bu basit hastalıklarıyla birlikte yaşamlarını sürdürebiliyorlar. Tedavi gerektirenleri de gerek cerrahi yöntemlerle gerekse girişimsel yöntemlerle cerrahi olmadan daha kozmetik bir biçimde başarıyla tedavi edilebilmektedir. Doğumsal kalp hastalıklarının çok önemli bir kısmını oluşturan soldan sağa şantlı kalp hastalıkları eğer tedavileri gerekiyorsa zamanında tanı konulduğunda ve tedavi edildiklerinde normal ya da normale yakın gibi insanlar şeklinde çok sağlıklı bir hayat sürebilmekteyken bu kişilerin tanıları zamanında konulmaz, zamanında tedavi edilmezse akciğer hipertansiyon dediğimiz sürece giriyorlar, Eisenmengerle sonuçlanan tedavisi olanaksız ancak akciğer naklinin çare olabildiği bir sonuca varıyorlar. Bu çok basit kalp hastalıklarının çocukluktan itibaren çocuklarımıza göstereceğimiz özenle zamanında tanı ve tedavileri mümkündür. Yapısal kalp hastalıkları olmamakla birlikte yapısal kalp hastalıkları kardiyomiyopatiler dediğimiz hastalıklar cerrahi yöntemlerle veya diğer yöntemlerle tedavi edilemiyor, bu hastalarımız ancak kalp nakliyle tedavi edilebiliyorlar. Bu hafta vesilesiyle organ bağışına dikkat çekmek istiyoruz, ne yazık bir hayat son bulurken bir başka hayatın devamlılık kazanmasını sağlayarak teselli bulabiliriz. Problem varsa mutlaka çözümü vardır, kaçınmayalım çocuklarımızı çocuk doktoruna götürelim, kalple ilgili en ufak bir şüpheleri olduğunda bunu Türkiye’nin her yerinde bulabilecekleri çocuk kardiyoloji arkadaşlarımız var, mutlaka çocuk kardiyologlarının görüşünü alarak izlemlerini ve tedavi planlarını yapalım” şeklinde konuştu.
“Babası ve tüm kardeşleri Suriye’deki savaşta vefat etti”
Suriye’deki savaş sırasında eşi ve iki çocuğunu kaybeden Aişe İsmail’in tek sağ kalan çocuğu 2 yaşındaki Ali İsmail ile ilgili ise Yüksek İhtisas Hastanesi Çocuk Kardiyoloji Yan Dal Asistanı Dr. Deniz Eriş, şu bilgileri verdi:
“Ali, 2 yaşında Suriyeli hastamız, kendisi Suriye’den geldi. Babası ve tüm kardeşleri Suriye’deki savaşta vefat etmiş. Hastamız annesiyle yalnız Türkiye’de kalıyor, bize morarma şikayetiyle geldi, biz yaptığımız tahlillerde, tetkiklerde akciğere giden ana damardaki kapata darlık olduğunu fark ettik, morarmaları bu yüzdendi. Anjiyografisini yaptık, şimdi ameliyatla sağlığına kavuşturmayı umuyoruz.”
Suriyeli minik Ali, ameliyat olarak sağlığına kavuşmayı bekliyor.
“Ceren’in çocukluğu elinden alındı”
Viral enfeksiyona bağlı ağır kalp yetmezliği tanısı ile Yüksek İhtisas Hastanesi’nde kalp nakli bekleyen altı yaşındaki Ceren Su Koyun da yaptığı resimlerle yeni bir kalp istediğini anlatıyor. İyileşmek istediğini söyleyen minik Ceren’in en büyük isteği ise kardeşiyle oyun oynamak.
Anne Fatma Koyun ise, “Ceren çok enerjik bir çocukken hastalığı çoğaldı ve tedavisi gidilen yerlerde bilinemedi ve vakit kaybı oldu. Tanı konulduktan sonra biz nakil sırası için buraya geldiğimizde zaten geç olmuştu artık. Tedaviler süresince de zaten çocukluğu elinden alınmıştı çünkü hep gözetimdeydi ve buraya geleli 3,5 ay oldu. 3,5 aydır buradayız ve kardeşinin derdinde, özlüyor, evini özledi, odasını özledi. Ceren kendi derdinden dolayı kardeşiyle hasret bile gideremedi. Biz, 8 aydır takipteyiz, 3,5 aydır da burada yatıyoruz. Belki bize can vererek tesellileri olur, yani istiyorum ben bunu. Dönor bağışı olsun artık, bizim gibi bir sürü anne ve çocuklar var, hepimiz birbirimizin destekçisiyiz burada aile olduk ama daha gücümüz yok bizim, Ceren bir vaka daha yaşayacak diye korkudayız. Organ bağışı olsun, anneler için zor ama tesellileri olacak. Göz göre göre biz teslim edemiyoruz lütfen organ bağışı olsun” çağrısını yaptı.
“4,5 aydır burada nakil bekliyoruz”
Doğuştan kalp yetmezliği bulunan 5 yaşındaki Yeliz Kılıçarslan’ın annesi Güldane Kılıçarslan, bu seneye kadar hiçbir sıkıntısı olmadığını belirterek, üçüncü ay önce kalp yetmezliği tanısı konulduğunu kaydetti.
Anne Kılıçarslan, “Şimdi de kalp yetmezliği ilerliyor, bağışta bulunmalarını istiyorum, yardım istiyorum. 4,5 aydır burada nakil bekliyoruz, inşallah Rabbim emeklerimizi boşa çıkarmaz” ifadesini kullandı.
“Lütfen, organ bağışı yapalım”
Kalp yetmezliği bulunan 18 yaşındaki Can Hepoğlu da nakil beklediğini söyleyerek, bir yıldır hastaneye geldiğini, 3 yıldır da bu hastalığın olduğunu kaydederek, “Benim nakil olmam için halkımızın daha duyarlı olması lazım. Lütfen, organ bağışı yapalım” dedi.
Dr. Eriş de Doğumsal Kalp Hastalıkları Farkındalık Günü dolayısıyla çocukların çizdiği resimlerden oluşturulan panodaki doğuştan kalp hastalıkları olan çocuklar ile sağlıklı bir kalbe sağlıklı olan çocukların çizdiği resimlerin arasındaki farkı anlattı.
Kalp Hastası Çocukların Annelerinden Organ Bağışı Çağrısı
Türkiye Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Kardiyolojisi Prof. Dr. Ayşenur Paç, 7-14 Şubat Doğumsal Kalp Hastalıkları Farkındalık Günü dolayısıyla, “Bu hafta vesilesiyle organ bağışına dikkat çekmek istiyoruz, ne yazık bir hayat son bulurken bir başka hayatın devamlılık kazanmasını sağlayarak teselli bulabiliriz. Problem varsa mutlaka çözümü vardır” dedi.