(özel Haber) Önce Dışladılar Sonra 'hala'Dediler
Çocukluğundan beri kendini kadın gibi hissettiğini söyleyen İhsan Çolak, yaşadığı Manisa’nın Saruhanlı ilçesine bağlı Kayışlar köyünde, kendini "hala" olarak köylüye kabul ettirdi.
Manisa’nın Saruhanlı ilçesine bağlı Kayışlar köyünde doğan İhsan Çolak, 11 yaşındayken ailesiyle birlikte İzmir’e taşındı. Çocukluğundan beri kendini kadın gibi hisseden, ev işleri ile uğraşan renkli giyinmeyi seven Çolak, 2002 yılında anne ve babasının 5 ay arayla vefat etmesinin ardından yeniden doğduğu köy olan Kayışlar’a yerleşti. Kayışlar’a geri döndükten sonraki ilk yıl köylüler tarafından dışlanan ve köyden gönderilmesi bile gündeme gelen İhsan Çolak yardımseverliği ve insan sevgisiyle kendini köye kabul ettirdi. Kadınların eltisi erkeklerin de kız kardeşi olan Çolak’a köyde İhsan Hala diye hitap ediliyor. Beslediği tavuklardan elde ettiği yumurtaları satarak ve evlere temizliğe giderek geçimini sağlayan Çolak, Gökçeköy’de bir restoranda garsonluk yaparak hayatını sürdürmeye devam etti. Kendisine ‘Hala’ denmesinin çok hoşuna gittiğini kaydeden Çolak, “Abla denmesinden ise hala denmesi daha güzel. Beni ailelerinden biri olarak görüyorlar” dedi.
Doğuştan beri böyle olduğunu anlatan Çolak, şöyle konuştu:
“Köyde ilk başlarda hoş karşılanmadı. Bayağı tepki çektim. Sonra beni tanıyınca, herkese yardım ettiğim için kabullendiler. Kendimi bildim bileli hep böyle ev işleri temizlik işleri yaparım. Kadın gibi giyinirim. Kimse bana silah zoruyla bir şey yaptırmadı. 11 yaşına kadar buradaydım. Ondan sonra ailemle birlikte İzmir’e taşındım. 2002’de buraya geri döndüm ve buradayım. Anne ve babamı kaybettikten sonra burada kaldım. İzmir’den buraya gelirken altıma bir pantolon giyerdim ama üzerime allı güllü bir bluz giyerdim. Sonra burada daha rahat ettiğim için şalvar giymeye başladım. İlk başlarda tepki verdiler hoş karşılamadılar. Örnek olacak dediler sonra beni tanıyıp sevince kabul ettiler.”
Kendisine neden hala dendiğini anlatan Çolak, “Bir zamanlar bir arkadaşımın oğlu bana hala demişti. Kimisi abla kimisi teyze diyordu. Bana 'hala' daha yakın geldi. Abladan ise 'hala' denmesi daha iyi” dedi.
ÖNCE DIŞLADILAR SONRA PİŞMAN OLDULAR
Köye döndüğü ilk yıl yaşadığı sıkıntıları anlatan Çolak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Köye döndüğümde bir arkadaşım vardı. Çok samimi olduğum bir arkadaşım. Ana sınıfına giden bir de çocuğu vardı. Bir gün ana sınıfına gittim baktım yerlerde hiçbir şey yok. İncecik bir halı, duvarlar leş gibi. Hafta sonu ben anaokulunun duvarlarını boya badana yaptım. Evden halı ve minder götürdüm. Sildim süpürdüm yardım ettim. Ertesi gün o çok samimi arkadaşım ertesi gün muhtara gidip ‘İhsan’ı köyden atalım, çocuklarımıza kötü örnek oluyor’ demiş. Daha önce buna benzer şeyler oldu. Bir gün tepem attı. Girdim kahveye, ‘Siz benim bir şeyimi gördünüz mü bugüne kadar. Birinizle yakalandım mı, ya da birinize asıldım mı birinizden bir şey istedim mi?’ dedim hayır dediler o zaman niye bana böyle davranıyorsunuz dedim. Ben zaten İzmir Karşıyaka’da yaşadım. İzmir gibi bir yerde böyle bir şey yapmadım. Burada niye yapayım. O gün bugündür, işte sen haklıymışsın, sen çok iyi bir insanmışsın biz seni tanıyamamışız dediler.”
"KÖYDE ÇOK MUTLUYUM"
Köyde yaşamaktan dolayı çok mutlu olduğunu söyleyen Çolak, “İnanılmaz mutluyum, huzurluyum. Köyümü çok seviyorum, insanlarını çok seviyorum. Beni sevmeyen de olabilir ama ben yine de herkesi çok seviyorum. Burada inanılmaz huzurluyum. En azından sıkılsam bile köpeğimi alıp dışarı çıkabiliyorum. Annemin babamın mezarına gidebiliyorum. Bahçeyle uğraşıyorum. Son derece mutluyum” diye konuştu.
Önce evlere temizliğe giderek ve tavuklarının yumurtalarını satarak geçimini sağladığını anlatan Çolak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tavuklarım hastalıktan öldü. Gökçeköy diye bir köy var orada bir restoranda garsonluk yapıyorum. Geçimimi sağlamaya çalışıyorum evim kira.”
Kıyafetlerini kendisinin diktiğini belirten Çolak, “komşu kadınlara elti diyorum, onlardan aldığım kıyafetlerin üzerinde oynamalar yapıyorum bir düğünde koluma tül birinde dantel takıp giyiyorum. Şimdi tülbentlerden bir şeyler yapıyorum ona merak saldım. Kıyafete aslında pek para vermiyorum ama millet değişik kıyafetler görünce İhsan çok zengin her düğünde ayrı ayrı giyiyor diyorlar. Bir düğünde üç kıyafet değiştirdiğim için göze batıyor biraz” diye konuştu.
Kendi hayatını konu alan iki belgesel çekildiğini söyleyen Çolak, “İlk, ‘Hala’ diye Kayseri’den öğrenciler ders amaçlı gelerek çektiler ve o belgeselle birinci oldular. Tabi ben bunlardan para kazanmadım. Yalvar yakar bin 500 lira aldım” dedi.
Evinin her yerini Bülent Ersoy’un fotoğraflarıyla donatan Çolak, “Kendisinin çok fazla hayranıyım. Kendisiyle hiç görüşemedim. İzmir’de yaşadığım zamanlar Bülent Ersoy fuara geldiğinde dinlemeye giderdim o kadar” diyerek, bu hayattaki en büyük hayalinin Bülent Ersoy’la tanışmak olduğunu söyledi.
"KÖY DIŞINDA YAŞAYAMAM"
Müziği çok sevdiğini anlatan Çolak, sözlerini şöyle sürdürdü: “İlerleyen zamanlarımı burada geçirmek zorundayım. Çünkü burada mutlu ve huzurluyum. İzmir’e gitsem veya başka bir şehre gitsem ne yapabilirim? Tamam sahneye çıkıyorum oynuyorum ama nereye kadar oynayacağım? Sesim yok. Yok diye biliyorum daha doğrusu. Büyükşehire gitsem hiçbir şey olamam. Orada ya sermaye olursun ya da başka bir şey mutlaka. Yani sonu kötü yol diyelim. Öldürülmek de var sonunda.” Hayatında sadece bir kez aşık olduğunu anlatan Çolak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aşık oldum sadece bu kadarını söyleyeyim. Hakkımda birçok şey söylediler. İşte sevgilim varmış yurt dışındaymış, 3 ayda bir gelip gidiyormuş. Oturup kadınlarla gülüştük. Yok dedim öyle bir şey keşke olsa da gelse baksa bana.”
"İHSAN BİZİM EVİMİZİN BİR PARÇASI"
İhsan Çolak’ın en iyi arkadaşlarından sırdaşlarından biri olan ve komşu köyü Çerkezköy’de yaşayan Sevinç Yılmaz, şunları söyledi: “İhsan benim görümceme temizliğe geliyordu. O zamanlar tanıştık yaklaşık 6-7 senedir tanıyorum. Devamlı gelip gider. Kardeşimiz gibi. İhsan’la çok fazla şey paylaşıyoruz. Biz, İhsan’ı çok normal karşıladık. Görümcem anlatmıştı İhsan’ı bana. Bende çok merak ediyordum. Gelince çok sevdik. Biz iyi karşıladık. Zaten kötümser düşünmeyiz hiçbir zaman. İhsan bizim evimizin bir parçası. Çok neşelendiriyor bizleri.”