"Cemaat'in İflası/Hoca'nın Ayağının Kaydığı Yer" isimli kitabının imza günü için İzmir Kitap Fuarı'na gelen Avcı, AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
"Cemaate" yönelik iddialarını içeren ilk kitabı "Haliç'te Yaşayan Simonlar"ın yayınlandığı 2010 yılında birçok kesim tarafından görülmek istenmediğini ancak sonrasında yaşanan olayların kitabı haklı çıkardığını anlatan Avcı, bugüne kadar yaşananların birinci kitabın konusu olduğunu, son çıkan kitapla da yakın zaman içinde olup biteceklere ve "Cemaat"in nasıl görülmesi gerektiğine ilişkin bilgileri aktarmaya çalıştığını belirtti.
Olaylara tek tek bakarak cemaate ulaşmanın mümkün olmadığını, bugün ortaya çıkmış bu grupla geniş bir tablo içinde tanımlanması halinde mücadele edilebileceğini ileri süren Avcı, kitabın ana amacının "Cemaatin devlete zarar vermesini engellemek" olduğunu söyledi.
"Paralel Yapı" ile mevcut mücadele yönteminin aksayan yanlarının olabileceğini ancak bu konunun sadece polis ve yargıyla çözülebilecek bir sorun olmadığını kaydeden Avcı, olayın hükümet ve cemaat arasındaki kavga olarak görülmemesi ve muhalefet partilerinin de buna yönelik çaba göstermesi gerektiğini vurguladı.
Avcı, şöyle konuştu:
"Bu, bütün toplumun sorunudur. Toplumun tüm katmanları, devletin diğer kurumları, sivil toplum kuruluşları ve partilerin, herkesin buna bir bakış açısı olması, herkesin kendi sahasında bir mücadele geliştirmesi gerekir. Bu sadece iktidara, hükümete, polise, yargıya bırakılacak bir mesele değil çünkü onların boyutunu çok aşan bir mesele. Tüm devleti ilgilendiren bir mesele. Yaşanan süreç bunu gösteriyor. Elbette polisin, yargının yapacakları ayrıdır, bizim yapacaklarımız ayrıdır, toplumun diğer katmanlarının yapacakları ayrıdır.
Geçmişte muhalif gruplar, cemaatin faaliyetlerine karşıydı. O zaman hükümet destekliyordu. Ama zamanla gerçek yüzünü gördü ve tavır aldı. Ama şöyle bir kırılma oldu. Muhalefetle iktidar arasındaki siyasi mücadele bu olaya da yansıdı. Halbuki bu olay siyasi arenada, siyasi çekişme konusu yapılacak bir konu değildir, çünkü devletin meselesidir. Bunu sadece hükümetle cemaat kavgası gibi uzaktan seyretmek bir yanlışlıktır."
- Muhalefetin bakışı
Muhalefet partilerinin de "Cemaate" iyi bir gözle bakmadığını, devlet içinden temizlenmesi gerektiğini düşündüklerine inandığını dile getiren Avcı, partiler arasındaki siyasi mücadelelerin bu konulardan ayrı tutulması gerektiğine dikkati çekti.
Hanefi Avcı, gelinen noktada "Paralel Yapı"nın tekrar etki ve kontrolü ele alıp alamayacağıyla ilgili bir soru üzerine böyle bir ihtimal görmediğini ancak bu yapının bir anda yok olmayacağını söyledi.
Avcı, şöyle konuştu:
"Bu yapının şu ana kadar ortaya çıkarılan, yargılanan, sorgulanan, mahkemeye intikal eden bölümünde sadece görevini kötüye kullanmış, sahte belge ve delil ayarlamış, insanları haksız hukuksuz dinlemiş, özel hayatına girmiş bir polis yapısı ve görevlerini kötüye kullanan yargının belli kesimi var. Ama daha geride yapılanlara bakarsanız suçu çok daha karışık başka insanlar da var. Cemaatin başka sahalarda faaliyetleri de var. Onlar tamamıyla ortaya çıkarılmış değil. Bu, tüm kamu kurumlarında var. Suç olan eylemlerin bir bölümü çıkarıldı ama zamanla diğerleri de çıkacaktır.
Halen devlet içinde kalmış, farklı kimlik ve kişilikte gözüken mensupları vasıtasıyla devletten aldıkları bilgileri kötüye kullanarak yeni olaylar, provokasyonlar yaratmaya çalışıyorlar ama bu her gün azalacaktır. Sonunda kaybetmeye mahkumdur, kimse Türk devletine, halkına karşı galip gelemez."
- Emniyet müdürlerinin emekli edilmesi
"Paralel Yapı'yla mücadelede" aksaklıklar yaşanmasına rağmen önemli mesafe alındığını dile getiren Avcı, bin 776 emniyet müdürünün emekli edilmesiyle ilgili soruya, "İki neden var. Biri emniyetin fazla kadrosu, biri de cemaate fazlaca angaje olmuş emniyet mensupları. Rakamsal olarak tam bilmiyorum ama tahminen 200-300 tanesi Paralel Yapı'yla alakalıdır. Geri kalanlar kadro fazlalılığından dolayı emekli edilmiştir" yanıtını verdi.
Hanefi Avcı, devlete karşı bir tehdit olarak gördüğü "Paralel Yapı" ile mücadeleye kendisinin de kitap yazarak katkı koymaya çalıştığını, tekrar emniyet mensubu olmayı düşünmediğini belirterek, "Devlette görev almak diye bir talebim yok ama gerçekten bu devlet benden bir görev talep ederse verilen görev benim yapacağım gibiyse yapmaya çalışırım. Ama bu konuda çok istekli değilim" ifadesini kullandı.
- Özal ve Yazıcıoğlu'nun ölümleri ve Malatya Olayı
Kitapta ülke gündeminde çokça tartışılan bazı konularda "Paralel Yapı"nın rolünü de ortaya koymaya çalıştığını vurgulayan Avcı, "kendisini saklayan bir yapı" olarak tanımladığı cemaati, düzenlediği operasyonlar, suistimal ettiği olaylar ve çözmediği olaylarla anlatmaya çalıştığını söyledi.
Hanefi Avcı, "cemaat"in istismar ettiği olaylardan birisinin de 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümü olayları olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cemaatin istismar ettiği olaylardan birisi de rahmetli Özal'ın ölümüydü. O'nun ölümünü bir takım çevrelere operasyon yapmak için bahane olarak kullanmaya çalıştılar. Bilirsiniz sürekli 'cinayet', 'öldürüldü' tezleriyle başladılar. Özal bu ülkede çok sevilen bir insandı. O kadar çok insana bulaştırmaya çalışsalar da başaramadılar. En son çare olarak Özal'ın oğlu ve eşini bulaştırmaya kalkmak gibi kötü bir yol seçtiler.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu bu ülkenin önemli bir değeriydi. Ama öldürülmesiyle ilgili elde hiçbir emare yoktu, bizim bilgimiz kaza olduğuydu. Cinayetle ilgili bir emare olmamasına rağmen onlar bunu sürekli cinayete, suikaste bağlamak suretiyle kimlere ne yapabilirim diye çok zorladı. Hatta epey bir insan tutukladılar, ucundan kenarından görevi ihmal etmiş insanları. Bunun gibi birçok olayı kullanmaya kalktılar.
Malatya olayını çok kötü kullanmaya kalktılar. Malatya Olayı'nı inceleseniz korkunç bir vahamet vardır. Orada insanlar 5 yıla yakın yattı, hiçbir alakaları yok. Yarı deli adamın verdiği bir ifade, olmayan bir teşkilattan bahsediyor, burada akademisyenler, emekli insanlar, emekli subaylar çok haksız yere yargılandılar."
'Paralel Yapı' İle Topyekün Mücadele Çağrısı
Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, "Paralel Yapı"nın polis ve yargının içindekinin çok ötesinde faaliyetlerinin bulunduğunu, bunların henüz ortaya çıkarılmadığını belirterek, bu yapıyla mücadelenin sadece hükümete, polise ve yargıya bırakılacak bir mesele olmadığını, toplumun tüm kesimlerinin kendi alanlarında mücadele geliştirmesi gerektiğini savundu.