Asan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bundan 10 yıl önce Türkiye'de ne kadar patent ya da marka başvurusu olduğunun sorulduğunu, şimdi ise Türkiye'nin Avrupa'da marka başvurularında 1'inci, patent başvurularında 8'inci sıraya yükseldiğini, artık sayıların değil, bunların ne kadarının reel sektöre aktarıldığının, ne kadar katma değer yaratıldığının sorulduğunu vurguladı.
Yeni patent mevzuatına göre incelemeli patent sistemine geçeceklerini, böylece daha nitelikli patentlerin verileceğini, faydalı modelleri daha kaliteli yapıya geçireceklerini ifade eden Asan, "Başvurularda özgün olmadığı halde itiraz edilmediği için verilen tasarımlar var. Bunlar piyasayı kötü etkiliyor. Haksız rekabete sebep oluyor. Özgün olmadığı anlaşılan, yeni olmayan tasarımların yayına çıkmadan önce reddedilmesi konusunda düzenleme yapıyoruz. Bu kanun tasarısıyla katma değeri daha yüksek bir sinai mülkiyet yapısına geçmeyi hedefliyoruz" dedi.
-Buluş sahibi ile girişimciyi bir araya getireceğiz
Yeni tasarıyla üretilen sınai mülkiyet ürünlerini patentleri ve markaları reel sektöre taşımayı amaçladıklarını, bu kapsamda kurumsal kapasiteyi geliştirmek için "yenilik ve tanıtım dairesi" kuracaklarını anlatan Asan, bu dairenin sadece patent ve tasarım tanıtımı yapmayacağını, buluş sahibi ile girişimciyi bir araya getireceğini kaydetti.
Yenilik ve tanıtım dairesinin, sınai mülkiyetle ilgili değerlendirmeler yapacağını, markaların piyasa değerini belirleyeceğine işaret eden Asan, buradaki hedefin patent borsasının kurulması olduğunu bildirdi.
Böylelikle bankaların fikri mülkiyet ürünlerini de teminat olarak kabul edebileceğine dikkati çeken Asan, "Fikri mülkiyet ürünlerinin piyasa değerleri bugün teminat olarak kullanılabilirse Türkiye'deki kredi hacmi yüzde 15-20 oranında genişler. Bunun ekonomiye getireceği çarpan etkisi çok daha fazla olur. Kanun tasarısı ilk defa kuruma böyle bir görev de verecek" diye konuştu.
Patent ile ilgili kanun tasarısı kabul edildiği zaman ilk günden etkisinin görüleceğini dile getiren Asan, şöyle konuştu:
"Şu an patent ihlallerine karşı anayasal bir boşluk var. Bu giderilecek. Emek hırsızlığı artık yaptırımsız kalmayacak. Uzun vadede hedeflediğimiz, üniversitelerde üretilen bilgilerin reel sektöre aktarılması ve Türkiye'nin sürdürülebilir bir ekonomiye kavuşması. İstihdamın bu şekilde yaratılması. Sistem- inovasyon döngüsü önemli. Devlet ya da TÜBİTAK'tan aldığınız para ile Ar-Ge yaparak bilgi üretiyorsunuz. Parayı bilgiye dönüştürüyorsunuz. İnovasyon süreci devam ediyor. O bilginin tekrar fikir ürününe dönüşmesi gerekiyor. Patente dönüşmesi gerekiyor. Bu patentin de aynı zamanda paraya dönüşmesi gerekiyor. Yani önce parayı bilgiye, sonra bilgiyi tekrar paraya dönüştürüyoruz. O son dönüştürdüğümüz paranın ilk harcamadan daha büyük olması gerekiyor. Sistemin bu şekilde birbirini desteklemesi lazım."
-Bilgiden para üretemiyoruz
"Türkiye paradan bilgi üretmeyi öğrendi, o bilgiyi tekrar reel sektöre aktaramıyoruz" diyen Asan, yeni patent kanunu tasarısının, üniversiteleri işin içine daha fazla sokarak buna katkı sağlayacağını belirtti.
Asan, 2023'te en az 50 bin yerli patent başvurusunun yapıldığı bir Türkiye hedeflediklerini vurgulayarak, "En az 10 tane uluslararası küresel marka, ekonominin yüzde 50'sine denk düşen de piyasadaki şirketlerimizin marka, patent ve tasarım değeri olması gerekiyor. O da 1 trilyon dolar ediyor. 500 milyar dolarlık ihracatın yapılabilmesi de sağlıklı bir sınai mülkiyet yapısı ile mümkün olur" şeklinde konuştu.
Asan, patent başvurularının sürekli arttığını, Türkiye'nin 2012 yılında olduğu gibi bu yıl da Avrupa'da en çok marka başvurusu yapılan ülke olacağını kaydetti.
Patentte Emek Hırsızlığı Yaptırımsız Kalmayacak
Ankara - Türk Patent Enstitüsü Başkanı Habip Asan, patent ihlallerine karşı anayasal bir boşluk olduğunu, patent haklarının korunmasına ilişkin tasarıyla bunun giderileceğini belirterek, "Böylece emek hırsızlığı artık yaptırımsız kalmayacak" dedi.