Pennsylvania'nın hikâyesi
Pennsylvania, Fethullah Gülen'in oradaki ikameti nedeniyle Türk siyasetinin bir parçası haline geldi. Bu Amerikan eyaleti, tarihte önemli bir hicret ve siyaset merkeziydi.
İktidarın samimiyetine inanmıyorum ama ABD’den Pennsylvania’dan aldığım üzüntü mesajlarının samimiyetine inanıyorum”.
Deniz Baykal’ın nahoş bir görüntü yayını sonrasında 5 Mayıs 2010’da CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa ederken sarf ettiği bu cümle ile kimi kastettiğini siyasetle kıyısından ilgili herkes anlamıştı.
Baykal, 1997’den bu yana ABD’nin Pennsylvania eyaletinde yaşayan Fethullah Gülen’den söz ediyordu. Baykal’ın bu sözleri, kendisinin çok değer verdiği, neredeyse bir ömrü ona adadığı CHP liderliği koltuğunu bırakmak zorunda kalmasına neden olan korsan görüntülerden Fethullah Gülen hareketini sorumlu tutmadığı şeklinde yorumlandı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı seçilip 12 Eylül’deki halkoylaması kampanyası için yollara düştüğü sırada Baykal, torununun Columbia Üniversitesi’ne kaydında bulunmak için New York’taydı. Söylentilerin çıkması gecikmedi. Ankara’ya dönüşünde sordum: Pennsylvania’ya da gitmiş miydi? Baykal sesinde buruk bir gülümseme tonuyla cevap verdi: “Hayır, New York’tan ayrılmadım, kendisiyle de görüşmüş değilim.”
MHP lideri Bahçeli, Gülen ve hareketi nedeniyle daha da kapalı bir dil kullanıyor; ABD yönetimiyle bağlantı iması da taşıyan ‘Okyanus ötesi’ demeyi tercih ediyor. Bu lisanı benimsemiş olmalı ki, Başbakan Tayyip Erdoğan da 12 Eylül halkoylaması sonrası teşekkür konuşmasında “Dünyanın dört bir yanından, okyanus ötesinden sürece destek veren kardeşlerimi kutluyorum” diyerek selam gönderdi. Kandil Dağı’ndan PKK’ya eylem talimatı veren Murat Karayılan dahi Pennsylvania adresli demeçler veriyor.
Uzatmaya gerek yok Pennsylvania, bugün fiilen Türk siyasi, ekonomik ve sosyal hayatının parçası haline gelmiş bir adres. Pennsylvania, ABD siyasi tarihinde önemli yere sahip bir eyalet. ABD’nin kuruluşu, bu eyaletin Philadelphia şehrinde toplanan bir dizi kurutay ile olmuştur ve aslında ABD’nin ilk başkenti de dinsel-siyasi bağnazlığa karşı döneminin laik bir vahası kabul edilen Philadelphia’dır.
Hicret ve siyaset hikâyesi
Her şey 17’nci yüz yıl İngilteresi’nde kendilerine ‘Dostluk Cemaati’ adı veren ve topluca zikir yaptıkları için Anglikan kilisesi tarafından ‘Quakers-Titreyenler’ diye alaya alınan bir grubun ortaya çıkışıyla başlıyor. Quakers cemaati üyeleri, ruhban kurumunu önemsemiyorlar, Allah ile her faninin aracısız bağ kurabileceğine inanıyorlar, ruhban ve yöneticilerle eşitliği ve sömürgeci İngiliz imparatorluğu için affedilmez bir suç sayılan barışçılığı savunuyorlardı. (Daha sonra Amerika’da köleciliğe karşı ilk hareket Quakerler arasından çıktı.)
İngiltere Kralı İkinci Charles’ın kurmaylarından Amiral Penn’in asi oğlu William da bu Cemaate üyeydi. Charles bu bozgunculardan kurtulmak istiyordu. Amiral’e olan yüklü borcuna William’a, Amerika kıtasında Hollandalıların elinden daha yeni alınan ormanlık ve belalı bir toprak parçası sayılan Massachusets Körfezi Sömürgesi’nin tapusunu teklif etti. Şartı da cemaatini alıp gitmesiydi. O da öyle yaptı.
Quaker cemaati yeni dünyaya göçtü, hicret etti. İsmini o bölgede yaşayan Kızılderili kabilelerinden alan Delaware ve Schuykill nehirleri arasındaki bu bölgeye önce Latince ‘ormanlık’ anlamına gelen Sylvania adını verdiler, sonra ‘Penn’in Ormanlığı’, yani Pennyslvania oldu.
Kuruluşundan itibaren eski kıtada, Avrupa’da kendisini baskı altında hisseden gruplara kucak açan bir yer oldu. Hâlâ Amerika’nın entelektüel merkezlerinden sayılan Philadelphia’nın Yunanca ‘Biraderce Sevginin Şehri’ anlamına gelmesi de bunu gösteriyor. Dünyanın en büyük mason mabetlerinden birinin tam şehrin merkezinde inşa edilmesi de rastlantı değil. Amerikan devriminin önderleri, George Washington, Benjamin Franklin, John Adams, hepsi, yeni kuracakları düzende fikir, vicdan ve girişim hürriyetini öne çıkarmış. Devrim sonrası, Pennsylvania hicreti sona ermiş ve başkent bugünkü Washington’a taşınmış.
Zaman yazarı Abdülhamit Bilici dün ‘Peygamber’in Yahudideki Zırhı’ başlıklı yazısında Mısır Müftüsü Ali Cuma’nın 9-10 Ekim’de İstanbul’da düzenlenen bir sempozyumda Hazreti Muhammed’in hayatının dört evresini anlatırken Mekke’den Medine’ye hicret ve galibiyet sonrası dönüş konulu konuşmasını aktarıyordu. Birinci devre azınlıktayken sabır, ikinci devre ittifaklar, üçüncü devre hicret ve bir arada yaşama ve dördüncü evre azınlıkta kalanlara hoşgörülü olmak diye anlatılmış. Okuyunca aklıma Pennsylvania geldi, yazayım istedim. Güç ve takat imkân veriyorsa gidişin dönüşü olur çünkü.