Poyrazköy davasına devam edildi - POLİTİKA
''Kafes Eylem Planı'' ve ''Amirallere Suikast'' davalarının birleştirildiği Poyrazköy'de yapılan kazılarda ele geçirilen mühimmata ilişkin davanın tutuksuz sanıklarından Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen, ''31 Ocak 1996'da sabaha karşı Kardak Kayalıkları'nda Yunan bayrağını Türk bayrağı ile değiştiren 2 kişi burada yargılanıyor. B
''Kafes Eylem Planı'' ve ''Amirallere Suikast'' davalarının birleştirildiği Poyrazköy'de yapılan kazılarda ele geçirilen mühimmata ilişkin davanın tutuksuz sanıklarından Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen, ''31 Ocak 1996'da sabaha karşı Kardak Kayalıkları'nda Yunan bayrağını Türk bayrağı ile değiştiren 2 kişi burada yargılanıyor. Birisi Ercan Kireçtepe, diğeri ben. Biz buraya nasıl geldik, bilemiyorum'' dedi.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan tutuksuz sanık Deniz Yarbay Mustafa Turhan Ecevit, tutuklu sanıklardan emekli binbaşı Levent Yıldırım'ı 1985'ten beri tanıdığını, sınıf arkadaşı olduğunu ve Deniz Kuvvetleri hentbol takımında da beraber oynadıklarını anlattı.
Bektaş ile yaptıkları ve iddianamenin ek klasörlerinde yer alan 9,5 dakikalık telefon görüşmesi hakkında açıklama yapan Ecevit, ''Görüşme, uzun zamandır görüşemediğimiz için sitemle başlamaktadır. Özel hayatımızla ilgili konuşmalarımız var. Hasta olan kayınpederinin durumunu soruyorum'' dedi.
Ecevit, ihbar maillerinin iftiralardan oluştuğunu ifade ederek, ''Bu vicdansızlığı kim yaptı bilmiyorum. Ancak şüphelendiğim kişiler var. İddia edildiği gibi bir örgüt olsaydık, bu hesaplaşma çoktan yapılırdı. Yalan makinesine girerek ya da hipnozla da ifade verebilirim. Bu vatana ve millete Allah'ın emriyle bir can borcum var. Biraz güçlü olduğunu hisseden zalimlikten kendini alamıyor. Güçlü olmak, zalim olmayı gerektirmiyor. Bugün şehit olan her askerin kanında, çıkarları doğrultusunda karar veren herkesin eli vardır. Bu olaylar başıma geldi diye hayat duruşumdan vazgeçecek değilim. Üzerime atılı bütün suçlardan beraatımı talep ediyorum'' diye konuştu.
Mahkeme Heyeti Başkanı Oktay Kuban'ın, ''ihbar tutanaklarına ve bu kazılarda ele geçirilen mühimmatla ilgili ne diyorsunuz?'' sorusuna Ecevit, mühimmatlarla ve ihbar mektuplarıyla hiçbir ilgisinin bulunmadığını söyledi.
Kuban'ın, ''Kafes Eylem Planı'' ile ilgili sorusuna da Ecevit, planda kendi isminin bulunmadığını ve iddiaları kabul etmediğini dile getirdi.
Ecevit, Kuban'ın, ''Poyrazköy Keçilik Mevkisi'nde 3 bin 17 adet mühimmat elde edildi. Her biri değişik çapta mermi. O bölgede en son ne zaman görev yaptınız?'' sorusuna, ''SAT Grup Komutanlığının geçici konuşlanma yeri o bölgelerdir. O bölgeyi yakın eğitimlerde kullanırız. 18 Nisana kadar o bölgeyi kullandım'' yanıtını verdi.
Cumhuriyet Savcısı Nuri Ahmet Saraç'ın,''Levent Bektaş ile yaptığınız bir telefon görüşmesinde Oğuz'un yaşadığı bir sorundan bahsediyorsunuz. Burada, 'sizden, bizden' diye bir tabir var. Anlatır mısınız?'' sorusuna Ecevit, ''Bizden mi demesi, bizim sınıftan mı manasında. Kemal albayların sınıfından, bizden değil diyorum. Yapabileceğimiz bir durum yok diyorum'' dedi.
Saraç'ın, ''Kendi döneminizden olanlarla dayanışma, diğer dönemlerle aranızda çatışma mı var?'' sorusunu da Ecevit, ''Çatışma değil. Kendi sınıfımızdan olan insanları her zaman kollarız. Hukuk ve kanun içerisinde koruyup, kollarız'' şeklinde yanıtladı.
Üye hakim Mehmet Karababa'nın, ''Bir SAT her türlü silahı kullanabilir mi?'' sorusuna Ecevit, eğitimini aldıkları her türlü malzemeyi ve silahı kullanabileceklerini ifade etti.
Ecevit'in savunma ve çapraz sorgusunu bitiren Kuban, daha sonra savunmasını yapması için Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen'i çağırdı.
-''VATAN, MİLLET UĞRUNA BURALARA GELDİK''-
Savunmasına başlayan Türkşen, 1992'de Karadeniz'de Levent Bektaş ve Ercan Kireçtepe ile beraber çektirdikleri fotoğrafı göstererek, ''Vatan, millet uğruna buralara geldik. İnşallah daha iyi yerlere geleceğiz'' dedi.
Hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini ve beraat edeceğine emin olduğunu ifade eden Türkşen, ''Bugüne kadar bağlı olduğum tek örgüt Türk Silahlı Kuvvetleridir. Bu salonda savunma yaparken ağlatanı da gördük, güldüreni de. Ben terörist değilim diyen pırıl pırıl teğmenleri de gördük, emekli ve görevdeki koramiralleri de gördük. Gerçekleri üzerine basa basa anlatmaktan vazgeçmeyeceğiz. Bu davanın içinde TSK'nın ve Emniyetin içinden hainlerin olduğu söylemlerine kadar geldik. Bunun yargıya ne kadar işlediğini ise yapılacak yargılamanın sonunda göreceğiz der hale geldik. Hayatta yıldırım çeken gibi durunca, bazı şeyler de sizi buluyor. Kendimi biliyorum. Bu işlerin hepsi ortaya çıkacak'' diye konuştu.
1990-1997 yılları arasında SAT Grup Komutanı olarak görev yaptığını ve iki önemli görevde bulunduğunu söyleyen Türkşen, ''Bu görevlerde yer almakla iyi mi yaptım, kötü mü yaptım bilmiyorum. Ancak bugün buraya getirdiler. Hayatta bazı şeyleri eksik yapsaydık, bugün burada olmazdık. Burada olmaktan hiç üzülmüyorum. İnanıyorum ki bu davanın sonunda beraat edeceğiz. Sadece ailelerimiz yıprandı. Yer aldığım ilk görev 1993 yılında 14,5 ton uyuşturucu yüklü gemi Lucky-S'e el konulmasıdır. İkinci olarak ise Kardak krizinde adaya çıkan timin komutanıydım. Her iki olayda da tek bir mermi kullanılmadı'' dedi.
1996 yılında Kardak kayalıkları olayını anlatan Türkşen, şunları kaydetti:
''Özden Örnek komutanımızın 2005 yılındaki emriyle yazdığım, Kardak Kayalıkları hatıratımı okuyunca bizden neden terörist çıkmayacağını anlayacaksınız. 30 Ocak 1996'da saat 21.33'te biz cebimizden verdik o botun benzin parasını. Şu an burada bulunan Ercan Kireçtepe'nin kredi kartıyla o gece benzin aldık. Kredi kartının slipi de burada. Herkes cebindeki parayı çıkardı, bakkaldan ekmek arası peynir aldık. O gece 01.40'da da adaya çıktık. Biz şimdi burada yargılanıyoruz. Güven Erkaya o gece aradı ve 'Evladım, daha hazır değil misiniz?' diye sordu. Tabii Tansu Çiller de onu sıkıştırıyor. Biz Ercan Kireçtepe'nin kredi kartıyla benzin aldık ve öyle gittik. Tabii herkes bizim yerimizde olmak için nelerini vermezdi?''
Türkşen, mahkeme heyetine Kireçtepe'nin kullandığı kredi kartının 1996 yılına ait 16 milyon 730 bin liralık fişini göstererek, savunmasına şöyle devam etti:
''Sonra bir şey oldu. Aradan 13 yıl geçti. Herhalde bizim Deniz Kuvvetlerinin şebeke suyuna bir şey kattılar. Hepimiz burada terörist olduk. Bu mahkemede sanıklar savunma yaparken çok ağır laflar edildi. Eren Günay, 'Vatan anamız, devlet babamız. Bizi vatana ihanetle yargılamayın' dedi. Ancak Levent Bektaş öyle bir laf söyledi ki bana göre o laftan sonra Hükümet, üniversite hocaları, Cumhurbaşkanı, Başbakan, herkes işini bırakıp bu sözü tartışmalıydı. Bektaş 'Benim askerlikle sorunum yok. Ben dünyaya yeniden gelsem, yine asker olurdum, yine SAT olurdum. Ama bu ülkenin ordusunda değil' demişti. Bektaş'a bu sözü ettirenleri asla affetmeyeceğim. Bunu yapanlar hesabını verecek. 31 Ocak 1996'da sabaha karşı Kardak Kayalıkları'nda Yunan bayrağını Türk bayrağı ile değiştiren 2 kişi burada yargılanıyor. Birisi Ercan Kireçtepe, diğeri ben. Biz buraya nasıl geldik, bilemiyorum.''
Türkşen'in savunması sırasında tutuklu sanıklar ile aralarında Feyyaz Öğütçü'nün de bulunduğu bazı tutuksuz sanıkların ve izleyicilerin ağladığı görüldü.
Daha sonra, Mahkeme Heyeti Başkanı Oktay Kuban, duruşmaya 1 saat öğle arası verdi.
Star Gazete