TBMM Başkanı Cemil Çiçek'e bugün sunulan raporun sonuç bölümünde, Türkiye'de her 10 yılda bir gerçekleştirilen darbelerin, milli iradeyi yok ederek, demokrasinin kesintiye uğramasına neden olduğu belirtilerek, darbelerin Türkiye'nin, kanun devletinden hukuk devletine dönüşmesine engel teşkil ettiği vurgulandı.
Türkiye'de Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana atanmışlar ile seçilmişler arasında var olan ve zaman zaman gün yüzüne çıkan çekişmenin adının, ''devlet-hükümet'' kamplaşması olduğu ifade edilen raporda, ''Bunun arka planında, Türkiye'de kendini devletin gerçek sahibi olarak gören bazı bürokratların, toplumun içinden çıkan seçilmişlere yönelik derin güvensizlikleri yatmaktadır'' denildi. Raporda, bunun ''hastalıklı'' bir düşünce olduğu vurgulandı.
Askeri müdahalelerin Türkiye'nin yakın tarihinin karanlıkta kalmış dönemleri olduğu belirtilen raporda, şunlar kaydedildi:
''Sözde millet ve milletin huzuru bahanesiyle yapılanlar, yüz binlerce insanın sorgusuz sualsiz cezaevlerine ve kışlalara kapatıldığı, işkencelerin yapıldığı, geleceklerin çalındığı, idamların yaşandığı karanlık dönemler olarak anılacaktır.
Darbeler, özde toplumsal huzuru tesis etmeye gelenlerin, Edirne'den Ardahan'a tüm ülkeyi açık hava hapishanesine dönüştürdüğü, konuşmanın yasak olduğu, kitlelerin dilsizleştirildiği, susturulduğu hatta kitapların suç sayıldığı, yakıldığı korku imparatorluğunun inşa zamanlarıdır.''
Komisyonun varlığının aynı zamanda siyasi kültürün demokratik olgunluğunun da tescili niteliğinde olduğu belirtilen raporda, Türkiye'nin bugün, dünle mukayese edilemeyecek durumda olduğuna işaret edildi. Raporda, ''Bundan sonrası, demokrasi kültürünün, çoğulculuğun, hoş görünün ve farklılığa saygının yaygınlaştırılması ve silahlı bürokrasi ile işbirliği içine giren sivillerin, bu tepeden inmeci anlayıştan bir sonuç alamayacaklarına inandırılmasıdır, ikna edilmesidir. Dünün darbe işbirlikçilerinin ve heveslilerinin, tümünün olmasa da nedamet ifade edici açıklamaları, Türkiye'nin yarınları için umut ışığıdır.''
-Öneriler-
Raporda 20 madde halinde öneri sunuldu. Komisyonda oy birliği ile kabul edilen öneriler; ''Sivil anayasa, Gerçekleri Araştırma Komisyonu, devlet ve darbe mağdurları, Milli Güvenlik Kurulu, İç Güvenlik, Asayiş ve Ordu, Ordunun Demokratik Deneyimi, Askeri Yargı, Profesyonel Ordu, Siyasal Partiler ve Demokrasi, Avrupa Birliği ve Demokratik Reformları, Sıkı Yönetim ve Olağanüstü Hal, Ordu Yardımlaşma Kurumu , Fişlemeler, Genelkurmay Başkanlığı'nın Hukuksal Statüsü, Devlet Sırrı ve Ticari sır, Sivil Toplum, Darbe Mevzuatı, Mal Varlıklarına El Konulan Sivil Toplum Kuruluşları, Toplumsal Hafıza ve Demokratik Eğitim'' ara başlıklarından oluşuyor.
Öneriler bölümünde, mevcut anayasa ve temel yasaların büyük çoğunluğunun darbelerden miras kaldığı, bu nedenle milletin temsilcilerince hazırlanacak bir anayasaya, her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç duyulduğun kaydedildi.
Raporda, komisyonun ele aldığı konunun derinliği ve kapmasının genişliği nedeniyle detaylı araştırma fırsatı bulunamayan bazı unsurların olduğu, bu nedenle ''Gerçekleri Araştırma Komisyonu'' adı altında yeni bir araştırma komisyonu kurulması önerildi. Komisyonun, daha geniş yetkilerle donatılması, devlet sırrı, ticari sır ve bankacılık sırrı niteliğindeki bilgilere erişme imkanı verecek kanuni düzenlemelerin yapılması istendi.
Raporda, ayrıca; ''Devlet Mağdurları'', ''Siyasi Cinayetler'', ''1 Mayıs 1977, Maraş, Çorum, Malatya ve Sivas katliamları'' ve ''Özel Harp Dairesi, JİTEM, Gladio, Kontrgerilla adıyla bilinen oluşumlar'' adları altında ayrı ayrı araştırma komisyonları kurulması önerildi.
Öneriler arasında, darbelerin asli faillerini kınayacak ve tüm mağdurlardan özür dilemeye olanak tanıyacak bir hukuksal çerçeve oluşturulması gerektiği ibaresi de yer aldı.
-''Özerk, hesap vermeyen, statü son bulmalı''-
Raporun öneriler bölümünde özetle şu ifadelere yer verildi:
''Milli Güvenlik Kurulu, Avrupa Birliği normlarında sivil yapının kontrolünde ve tavsiye organı şeklinde yapılandırılmalıdır.
Genelkurmay Başkanlığı'nın özerk, hesap vermeyen, her şeyin ve herkesin üstündeki statüsü artık son bulmalı, devlet teşkilatındaki konumu çağdaş, demokratik ülke örneklerine uygun hale getirilerek Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmalıdır. Ya da Başbakanlığa olan bağlılığının idari ve hukuki yönden açıklığa kavuşturularak bu yönde yasal düzenleme yapılmalıdır.
Orduyu bir zabıta kuvveti olarak görmekten artık vazgeçilmelidir. Jandarma teşkilatının iç güvenlik ve adli mekanizmadaki görevi sonlandırılmalıdır. Jandarma teşkilatı sivil bir yapılanmaya dönüştürülmeli ve demokratik teamüllere uygun şekilde denetlenmesine olanak tanıyacak bir hukuksal çerçeveye kavuşturulmalıdır.
TSK Güçlendirme Vakfı ve şirketleri yasal düzenlemeyle Sayıştay veya doğrudan TBMM denetimine açılmalıdır.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, iç disiplin açısından Almanya örneğindeki gibi disiplin yargılamasına sahip kılınması yeterlidir. Askeri mahkemelerin kaldırılıp, adliye içerisinde uzmanlık mahkemesi olarak 'asker mahkemesi'' oluşturulmalı. Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kapatılmalı, yüksek yargı temyiz yeri, Yargıtay ve Danıştay'dan ibaret olmalıdır.
Her türlü fişleme, hukuka aykırı dinleme, takip ve kayıt faaliyetlerine son verilmeli ve mevcut bütün fişleme kayıtları imha edilmelidir.
Türkiye'de ordu profesyonelleştirilmeli, bu yönde yeni düzenlemeye gidilerek nicelikten ziyade niteliği öne çıkaracak yeni bir askeri yapılanma egemen kılınmalıdır.
AB aday ülkesi olan Türkiye'nin ilgili ve gerekli reformları hayata geçirme kararlılığı devam ettirilmelidir.
Sıkıyönetim ve olağanüstü hal durumlarının sınırları, nedenleri, uygulama biçimi açık ve net olarak belirlenmeli, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne uygun tarzda düzenlenmelidir.
Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun haksız rekabet oluşturan tüm ayrıcalıkları ve tüm vergi muafiyetleri kaldırılmalıdır. Orduyla ve devletle olan hukuki bağları, imtiyazlarıyla birlikte kesilmelidir.''
-Toplumsal hafıza-
Raporda, araştırma komisyonları çalışmalarının kapsamı dışında tutulan ''devlet sırrı'' ile ''ticari sır'' kavramlarının hukuksal düzeyde tanımlanarak muğlaklıkların giderilmesinin sağlanması, bu çerçevede parlamentonun denetim olanaklarını güçlendirecek düzenlemelerin geliştirilmesi gerektiği belirtildi.
Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu ve Yüksek Seçim Kurulu Kanunu'nun yeniden ele alınması, sivil toplum kuruluşlarının özgürlükçü, çoğulcu ve demokratik bir yapıya kavuşturulacak şekilde düzenlemeler yapılması, öneriler arasında yer aldı.
Raporda ayrıca, darbelere dayanak gösterilen TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi ve benzeri tüm yasal düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve bu konuda bir araştırma komisyonu kurulması tavsiye edildi.
Darbe dönemlerinde mal varlıklarına el konulan dernek, vakıf, sendika ve özel kişilerin bu mallarının iade edilmesi önerildi.
Toplumsal hafıza konusuna da değinilen raporda, darbe ve muhtıraların sorumluları ile darbeye teşebbüs edenlerin kamu kurumları, sokak, cadde, stat, park ve spor salonlarına verilen isimlerinin derhal kaldırılması gerektiği kaydedildi.
Demokratik eğitim konusuna da vurgu yapılan raporda, askeri ve tüm eğitim kurumlarının müfredatının incelenmesi, demokratik normlara uygun olarak yeniden düzenlenmesi, YÖK'ün de bu kapsamda yeniden yapılandırılması önerildi.
-157 kişi dinlendi-
Komisyon, 2 Mayıs 2012 tarihinde, ''Ülkemizde Demokrasiye Müdahale Eden Tüm Darbe ve Muhtıralar ile Demokrasiyi İşlevsiz Kılan Diğer Bütün Girişim ve Süreçlerin Tüm Boyutları ile Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi'' adı altında çalışmalarına başladı.
Komisyon bünyesinde, ''27 Mayıs 1960 Darbesi ve 12 Mart 1971 Muhtırası'', ''12 Eylül 1980 Darbesi'', ''28 Şubat 1997 Postmodern Darbesi ve 27 Nisan 2007 e-bildirisi'' adları altında 3 ayrı alt komisyon oluşturuldu.
Bugün itibariyle çalışma süresi dolan komisyon, TBMM İçtüzüğü'ne göre çalışma süresi 4 ay olmasına rağmen, tatil dönemi ile birlikte yaklaşık 7 ay faaliyet gösterdi.
Raporu 1404 sayfadan oluşan komisyonda, toplam 157 kişi dinlendi. Komisyonun çalışma süresi boyunca 46 uzman görev yaptı.
Muhabir: Kubilay Çelik
Yayıncı: Kudret Topçu
Raporun Sonuç Bölümünden Açıklaması
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'nu raporunun sonuç bölümünde, ''Dünün darbe işbirlikçilerinin ve heveslilerinin, tümünün olmasa da nedamet ifade edici açıklamaları, Türkiye'nin yarınları için umut ışığıdır'' denildi.