CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Siyasetçi halka hesap verecekse, siyasete atıldıktan sonra zenginleşecekse bunun birileri tarafından sorgulanması lazım. O sorgulamanın bir unsuru olarak 'Recep Bey' figürü kullanılmıştır" dedi. Kılıçdaroğlu eski genel başkanı için ise, "Sayın Baykal zaten siyaseti bırakırsa bana göre hayatı bırakır" ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi'ndeki makamında, Kanal D Ana Haber Bülteni canlı yayınına katılarak Mehmet Ali Birand'ın sorularını yanıtladı.
Makam masasını işaret eden Birand'ın, "Her şey bu masa için öyle değil mi?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Bu masa bana ait değil, ben buraya geçici olarak geldim. Bu masa halka ait" dedi.
Ziyaretinde Baykal'ı nasıl gördüğünün sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Bugün sizin gördüğünüz gibi, son derece heyecanlı, hayata bağlı siyasete bağlı, olayları yakından izleyen izlemeye kararlı olan bir genel başkanla karşılaştım. Son derece mutluyum. Kurultayımızdan da son derece mutlu. Burada sayın Baykal zaten siyaseti bırakırsa bana göre hayatı bırakır. Yaşamı büyük mücadelelerle geçmiş, hapse girmiş çıkmış, kararlılığını sürdürmüş, siyasetin dışına itildiğinde de siyasetle bağını koparmamış, sağlıklı bağlantıları kurmuş olan bir Baykal var" dedi.
Birand'ın, "Rakibiniz de var galiba orada" ifadesi üzerine Kılıçdaroğlu, "Olabilir ben rakip olarak görmüyorum onu" dedi.
Baykal döner mi?
Baykal'ın siyasete dönmesi ihtimalinin sorulması üzerine CHP lideri, "Elbette gelebilir. O bağlamda herhangi bir sorunumuz yok. Ben şöyle de görüyorum olayları ister yeniden siyasete, parti yönetimine gelme yönündeki kararlılığını beyan etsin etmesin Baykal, her zaman bizim başvurabileceğimiz, başvurmak zorunda olduğumuz, düşüncelerini görüşlerini almamız gereken bir siyasetçi. Bu kadar deneyimli bir birikimin partinin yararına sunulmaması bana göre yanlış olur. Sayın Baykal bugün, 'Ben sık sık gelip sizi ziyaret edebilir miyim?' dediğimde 'Benim için onur olur. Her zaman gelebilirsiniz' dedi. Düşüncelerimizi elbette paylaşacağız" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, "Başbakan, 'Recep Bey' söyleminden rahatsız oldu. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?" sorusuna, "Ben orada farklı iki pencereye dikkat çektim. Bir Tayyip bey penceresi var. Anadolu'dan gelirken yırtık ayakkabıyla gelen, yoksulluk içinde büyüyen, futbol oynarken bile krampon parasını arkadaşından alan, mağdur olan bir Tayyip bey. Bir de bunun dışında siyasete atıldıktan sonra zenginleşen, çocukları Amerika'da okuyan bunun masrafını iş adamlarının ödediği bir düzen... Havuzlu villalara taşınan, yedi yıldızlı otellerde tatil yapan. Çocuklarının düğünlerini saraylarda yapan bir de Recep Bey... İkisini halkın önüne koymaya çalıştım. Bey sözcüğü hakaret etmek ya da aşağılamak için zaten kullanılmaz. Ama bu iki tablo AKP'yi rahatsız etti. Çünkü Tayyip Bey olgusu farklı Recep Bey olgusu farklı. Recep Bey olgusuna benim halkın dikkatini çekmem gerekiyordu. Çünkü siyasetçi halka hesap verecekse, siyasete atıldıktan sonra zenginleşecekse bunun birileri tarafından sorgulanması lazım. O sorgulamanın bir unsuru olarak Recep Bey figürü kullanılmıştır" dedi.
Güneydoğu sorununa neden girmedi?
"Kurultayda, Güneydoğu sorununa pek derinlemesine inmediniz, dış politika da biraz yüzeysel geçti. Bunlar önümüzdeki dönemde ağırlık verilecek konular mı?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Elbette. Kurultayda halka hitap ediyorsunuz. Söylemlerinizin halka indirgenmiş söylemler olması gerekiyor. Eğer üniversitede konuşma yapmış olsaydınız farklı bir konuşma olacaktı. Tablolara girecektiniz. Yeri farklı idi. Dış politika çetrefilli bir alan, orada bir satranç ustalığıyla oyuna yaklaşılması lazım. Hamlelerin önceden görülmesi ve ona göre politikaların oluşturulması lazım. Halkın beklentilerini, halkın günlük sorunlarına nasıl yaklaştığınızı halk görmek istiyor. Biz de arkadaşlarla konuştuk, danıştık ve böyle bir konuşmanın halk için bir söylem olabileceğini düşündük. Halkın birinci sorunu ne, işsizlik. Şimdi siz bunu nasıl çözeceğinizi dile getirmek zorundasınız. Recep Bey, bizi şöyle eleştiriyordu, 'siz seçkinci bir partisiniz, sizin söylediğiniz halk tarafından anlaşılmıyor.' Şimdi biz seçkinci olmadığımızı, halkın istediğinizi söylediğimizde rahatsızlık duymaya başladılar" dedi.
Erdoğan'a "kaynak" yanıtı
"Sayın Başbakan en çok 'kaynak nerede kardeşim, kaynağı göster' diyor" sözleri üzerine, Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: "Sayın Başbakan benim maliyeci kimliğimi unutmuş herhalde. Kaynağın ne olduğunu nasıl kullanılması gerektiğini bilen bir insanım ama sayın Başbakan'ın böyle bir geçmişi yok. Sayın Başbakan'ın ekonomi bilmediğini de söyledim. Orada temel nokta şu; eğer Türkiye Cumhuriyeti dünyanın en büyük 20 ekonomisinden birisiyse siz benim kaynağım yoktur diyemezsiniz. Kaynağı bulursunuz yaratırsınız. Burada bütün sorun şu, öncelikleriniz nedir sizin. Eğer uçak inmeyecek hava alanı yapacaksınız bu ayrı bir olay ama halkın ihtiyacını karşılayacak okul yapacaksınız bu ayrı bir olay" dedi.
Kılıçdaroğlu, "Siz Deniz Baykal gibi olabilir misiniz?" sorusunu ise şöyle yanıtladı: "Ben duygularımı kontrol eden birisiyim. Duyguları hemen böyle anında refleks olarak vermenin de doğru olmadığını biliyorum. Bana şunu öğrettiler; eğer bir yerde başınıza bir olay gelmişse sakın ola ki anında tepki vermeyin. Önce bir düşünün, üzerinden 12 saat geçsin ondan sonra tepki verebilirsin diye. Bu siyaset hayatında da bürokraside de bizim temel ilkelerimizden biri olmak zorundadır. Çünkü o tepkiyi tam algılamak lazım, belki haklı da olabilir o tepki. O nedenle anında tepki vermenin doğru olmadığını düşünüyorum. Sayın Baykal da aslında böyle bir şey yaptı."
"Türkiye seçim atmosferinde"
"Baykal, 'ben buradayım, ben varım, Meclise de gideceğim, kenarda kalmayacağım diyor" şeklindeki hatırlatma üzerine Kılıçdaroğlu, "Biz de yararlanmak istiyoruz sayın Baykal'dan referandum var, diğer konular var" diye konuştu.
"Partiyi, seçim atmosferine sokacak mısınız, bu rüzgarı götürebilecek misiniz çünkü bazen rüzgar duruverir" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şu yorumu yaptı: "Bence seçim atmosferine Türkiye girdi. Elbette bu rüzgarı götürmek zorundayız, çünkü Türkiye'nin çok ciddi sorunları var. Sizin bu sorunları çözmeye hazır olduğunuzu halka anlatmanız gerekiyor. Nasıl anlatacağız biz bunu, ben anlatacağım, diğer kurmaylar anlatacak, kadın kolları, gençlik kolları anlatacak, hep beraber yola çıkacağız. Halkla beraber yürümenin temel koşulu o rüzgarı yakalamaktır."
Kurultayda giydiği gömlek...
CHP lideri, "Kurultayda giydiğiniz gömlek çok konuşuldu. Bu konuyla ilgili neler söyleyeceksiniz?" sorusu üzerine şöyle konuştu: "Arkadaşlar dediler ki, 'kravatlı çıkmak o atmosferde rahat olmayabilir. Çünkü çok sıcak, kalabalık olur. Spor çıkmakta yarar var' diye... Biz de 'olur' dedik. Benim de spor takımım yoktu, o çerçevede bir mağazaya gittik arkadaşlarla. Onlar da bir takım ayarlamışlardı. 'Şunu alalım' dediler, ben de 'olur' dedim. Sonra 'takıma gömlek bulmamız gerek' dediler. Hangisi uyar hangisi uymaz derken o gömleği aldık. Onun bir marka olduğunu ben biliyordum. Bugün gazetelerden öğrendim. Ama o gömleği bir gazeteci arkadaşım istedi. O arkadaşa armağan edeceğim. O gömlek yine bende kalmayacak, hatıra olarak istediler."
"Siz konuşmalarınızda benim artık muhatabım Başbakan demiştiniz" sözleri üzerine Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: "Sayın Başbakan, anamuhalefet partisinin lideriyle herhalde muhatap olacaktır. Yani bizim eleştirilerimize yanıt verecektir. Biz de onun eleştirilerine yanıt vereceğiz. Benim oradaki muhataplıklıktan kastım, eğer bir yerde tartışma olacaksa, Başbakan'la da tartışırız. Bu televizyon programında da olabilir, başka bir alanda da olabilir. Uygar iki insan gibi karşılaşırız, oturur tartışırız, değerlendirmeyi kamuoyu yapar. Bu bağlamda Sayın Başbakan'a da bir soru yönelttim kurultayda, dedim ki 'İşsizlik sigortası fonundan çok önemli bir para aldınız. Bunun için yasa çıkardınız. Bu yasanın çıkış gerekçesi Doğu ve Güneydoğu'daki yatırımların tamamlanmasıydı. Bu para nereye harcandı? Bakıyoruz Doğu'ya, Güneydoğu'ya... Bu kadar büyük bir paranın, 2 milyar 800 milyon liralık bir paranın yatırıldığı bir alan çıkarsa biz de onu göreceğiz. Bu para nerededir, ne değildir diye."
Kılıçdaroğlu, kurultayda taktığı şapkanın Bülent Ecevit'e ait olup olmadığını bilip bilmediğinin sorulması üzerine de, "O şapkanın kime ait olduğunu bilmiyorum bana getirip verdiler" dedi.
"Sayın Baykal doğrusunu yaptı"
Kılıçdaroğlu, "Baykal doğrusunu mu yaptı? Siz bu olayın takipçisi olacak mısınız? " sorularını ise şöyle yanıtladı: "Sayın Baykal, doğrusunu yaptı. En doğrusunu yaptığını kendisi de kabul ediyor. İkinci önemli nokta, elbette bu konuyu takip edeceğiz. Eğer siyasal iktidar bu konuyu aydınlatmazsa bu komplonun bir parçası olacaktır. Siyasal iktidarın elinde istihbarat örgütleri var, güvenlik örgütleri var. Eğer ortada bir suçlu varsa o suçluyu yakalamak iktidarın görevidir. Elbette olay savcılığa intikal etti ama savcılığın dışında istihbarat örgütlerinin devreye girmesi gerekiyor. Nedir bu? Kimler yaptı? Failler nedir? Ortada bir cinayet var. Failinin bulunması lazım. Bu olay suç değildir, böyle bir suçluluk yoktur diyorsa Sayın Başbakan çıksın söylesin o zaman. Ortada suç yok ki, biz takip edelim. Elbette biz işin takipçisi olacağız. Olayı ortaya çıkarmadığı takdirde, failleri ortaya çıkarmadığı takdirde bu iktidar bu komplonun bir parçasıdır."
"Şu an ne kadar gerçek ne kadar değil bilemeyiz ama eski başkan, yeni başkan ve CHP el ele kol kola girmiş vaziyetteler" sözleri üzerine Kılıçdaroğlu, "O çok güzel bir tanımlama oldu. Çünkü biz bir aileyiz. Aile içinde zaman zaman tartışmalar olabilir, ama el ele kol kola yürüyoruz. İktidara doğru yürüyeceğiz inşallah" diye konuştu.
CNN Türk
'Recep Bey'in sırrı çözüldü!..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Siyasetçi halka hesap verecekse, siyasete atıldıktan sonra zenginleşecekse bunun birileri tarafından sorgulanması lazım. O sorgulamanın bir unsuru olarak 'Recep Bey' figürü kullanılmıştır' dedi. Kılıçdaroğlu eski genel başkanı için ise, 'Sayın Baykal zaten siyaseti bırakırsa bana göre hayatı bırakır' ifa