Referandum süreci 12 Eylül mağdurlarını ikiye böldü. 'Evet' cephesinde yer alanlar taslağın yetersiz ancak demokratikleşme adına başlangıç olarak atılan bir adım olarak gördüklerini ifade ederken, 'Hayır' cephesinde yer alanlar anayasanın bir AK Parti ürünü olduğunu savundu.
12 Eylül tarihinde referandum ile halkın oylamasına sunulacak olan anayasa değişiklik paketi özellikle 1980'li yılların 12 Eylül dönemine şahit olan yazarlar, siyasetçiler ve siyaset bilimcilerini Evet ve Hayır cephesi ile karşı karşıya getirdi. Anayasa değişiklik paketinde yer alan maddelerin referandum sürecinde millet çıkarına yarar sağlamadığını düşünen Hayır'cılar ile değişiklik sayesinde milletin ilk defa kendi kendisini yönetme yetkisinin kazanılacağını düşünen Evetçi'ler görüşlerini aktardı.
İzmir'de iki dönem Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevi yapan Burhan Özfatura, sürecin bir genel seçim olmadığının bir referandum olduğunun iyi anlaşılır olması gerektiğine dikkat çekti. Evet ya da Hayır oylamasının AK Parti'ye taraf ya da karşıt olma etkisini oluşturmaması gerektiğini ifade eden Özfatura, "Türkiye'de tayinle gelenler seçimle gelenleri yönetiyor. Türkiye'de sandık ve oy kavramlarının bir anlamı yok. 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir' lafının hiçbir anlamı yoktur. Bu anayasa
değişim için yeterli değil. Aslında 12 Eylül anayasasını tamamen çöpe atıp 40-50 maddelik bir anayasa yazmak gerekir. Ama neticede bu bir başlangıçtır" dedi.
Türkiye'nin siyasi değişimler yaşadığı süreçlere tanık olduğunu söyleyen Burhan Özfatura, 17 yaşında 27 Mayıs'ın rezaletliğini yaşadığını ve geçen 50 yılda Türkiye'ye hiçbir zaman demokrasinin gelmediğini dile getirdi. Özfatura, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "O yıllarda ikide bir darbeler, muhtıralar, baskılar ve şantajlar devam etti. Ben böyle bir anti demokratik bir düzende yaşamaktan mutlu değilim. AK Parti'nin icraatlarını en fazla tenkit eden insanlardan biriyim. Ancak bu olay AK Parti olayı
değildir. Bu Türkiye'de demokrasinin yolunu açalım mı? açmayalım mı? Aslında bu referandum bundan sonraki bir sürü referandumun da kapısını açacak ve Türkiye'ye gerçek demokrasi gelecektir. Çok samimi biçimde de deklare ediyorum."
ANAYASA MAHKEMESİ ANAYASAYI İHLAL SUÇU İŞLEMEKTEDİR
Anayasa Mahkemesinin anayasayı ihlal ettiğini iddia eden Burhan Özfatura, HSYK'nın yargının işleyişine müdahale ettiğini açıkladı. 'Anayasa Mahkemesi anayasayı ihlal suçu işlemektedir' diyen Özfatura, şunları söyledi: "Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararlar anayasaya aykırı. Esasta inceleme yetkisi olmamasına rağmen bir takım uyduruk gerekçeler ile her işe karışmaktadır. Ben bu ortama isyan ediyorum. 145. madde bundan sonraki darbelere ciddi kısıtlama getiriyor. Kaldı ki bu askeri şurada hükümet kararlı
davranmıştır ve birtakım olaylara karışarak en azından terfi ve tayin konuları gibi engel olmuştur. 12 Eylül kadar rezil olan bir 28 şubat süreci var. Aynı şekilde orada Kılıçdaroğlu'na katılıyorum. 27 Nisan muhtırası var. Her kim ki bir antidemokratik bir tavırda bulunduysa bunun mutlaka hesabı sorulmalı. Şu an yargının tarafsız olduğunu, yargının politize olmadığını, şu an yargının yetkisini aşarak kendini icranın yerine koymadığını iddia ederek Türkiye'de yaşamıyoruz derler. Şu an yargı tam bir taraf
olmuştur. O yüzden her yerde açık net bir şekilde bu referandumda 'evet' oyu kullanacağım."
Oylamada Türkiye genelinde 'evet' diyenlerin ciddi bir farkla öne geçeceğine inandığını söyleyen Özfatura, İzmir için ise şöyle konuştu: "İzmir'de ne olur bilemem ama İzmir hep son iki üç gündeki rüzgara göre karar verir. Ama referandumda evet çıktı diye aynı oranda AKP'ye oy gidecek mi hayır."
ANAYASANIN GÜLMECESİNİ BULAMIYORUM
Türk edebiyatının önemli isimleri arasında yer alan ve eserlerinde mizah öğelerinden faydalanarak toplumun aksayan yönlerini okuyuculara aktaran yazar Muzaffer İzgü de Türkiye'nin diken üstünde bir süreç geçirdiğini söyledi. Çok gergin bir süreçten geçtiğimizi anlatan Yazar İzgü; sözlerine şöyle devam etti: "Halk diken üstünde. Gergin bir ortamda insanlar asıl sağlıklı olarak düşünerek oy kullanabilir."
Yeni bir anayasa ile memura, işçiye hakların tanınmadığını savunan Muzaffer İzgü; sözlerine şöyle devam etti: "Yüksek yargı kuralları ile oynanıyor. 145 kitap yazarı olarak ben bu anayasanın gülmecesini bulamıyorum. Aynı içerikteki bu anayasa diğer hangi partiler tarafından olursa olsun hazırlanmış olsaydı bile hayır derdim. Çünkü halkımdan yana bir şey yok.Ben 1982 anayasasına da hayır oyu kullanmıştım. Ülkemi sevdiğim için bu anayasaya da 'hayır' diyorum."
İzgü, Türkiye ve İzmir genelinde de "hayır" oyunun ciddi bir fark atacağını iddia etti.
Milliyetçi Hareket Partisi tabanından siyaset rüzgarı ile AK Parti Karşıyaka İlçe Başkanlığı görevini bir dönem icra eden Mehmet Karal da referandum da "evet" oyu kullanacağını açıkladı. Meseleyi demokratikleşme olarak gördüğünü açıklayan AK Parti Karşıyaka İlçe eski başkanlarından Karal, muhalif partileri şöyle eleştirdi: "Bu referandumu siyasi bir yarışa sürükleyen liderlerin kendi tabanlarında da birlik sağlayamadığını görüyoruz. Nedenleri statükoyu korumaktan başka çıkış yolları olmayanlar değişimin
önünde engel olmaya çalışıyorlar. Bu da kendi tabanlarında rağbet görmüyor" dedi.
AK Parti'ye gelecek seçimlerde oy vermeyenlerin referandumda 'Evet' diyeceklerini söyleyen Karal, değişime başka cevapları olmayan siyasilerin millete bunun bir parti anayasası olduğu şeklinde dayatmasının var olduğunu anlattı. Karal, şöyle konuştu: "Gerçekte değişim çocuk istismarına dur diyor. HSYK'nın oylamasında tüm hakim ve savcıların oy kullanmasını ön görüyor. Memurlara toplu sözleşme hakkı tanıyor. Bunlara kim hayır diyebilir. Bunlara hayır diyemediklerine göre bu değişikliğin AK Parti anayasası
olduğunu savunuyorlar. Hayır denecek bir tarafı yok. Önümüzdeki seçimlerde AK Parti'ye oy vermeyecekler birçok tanıdığımız referandumda evet diyecekler. 1994 seçimlerinde merhum Alparslan Türkeş'in de anayasa değişikliği ile ilgili benzer talepleri vardı. Bugün CHP, HSYK'nın dışında diğer maddeleri istiyorlar. Çünkü orayı bir kontrol mekanizması olarak kullanıyor."
YÖK ile ilgili de değişiklik beklediğini anlatan Karal, sözlerine şöyle devam etti: "Beklenti içindeyim de ayrıca. YÖK'ün de sivilleşmesini istiyorum. Buna da hayır diyen aydınların anayasanın içeriğine, değişikliğine hayır dediğini düşünmüyorum. Onlar fanatik bir partizanlık yaparak CHP ve MHP anayasa değişikliğinin AK Parti'ye destek vereceği bir sonuç endişesi yaşadıkları için hayır diyorlar."
Karal, konuşmasında "Vicdanımın sesini dinleyerek evet oyu kullanacağım.Ben İzmir'in değişimden yana olacağını düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
AK PARTİ'YE OY VERMEDİM AMA ANAYASAYA 'EVET' DİYECEĞİM
Referandum sürecini İzmir'de yaşayan bir iş adamı ve siyaset bilimci kimliği ile değerlendiren Haldun Tarim anayasaya evet denmesinden yana olduğunu söyledi.
Demokrasi adına atılan büyük bir adım olduğunu söyleyen Tarim, 1982 anayasasının şeffaf zarflar ve askeri dayatma ile gerçekleştiğini anlatarak şunları söyledi: "Ailem CHP'li. Dayım, 'Ben doğduğumda yatağımın başucunda 6 ok vardı' der. CHP veya merkez sol ya da demokrata yakınlık ile hayır denmesi inat uğruna yapılıyormuş gibi anlaşılıyor.Muhalefet cephesinde öyle bir endişe var ki biz hiç iktidar olamayacağız diye düşünüyorlar. Yargı şu anda taraf olmuştur. Ve yargı hangi tarafa yakınsa değişimi
istemiyor. Kimse gücünü kaybetmek istemez. HSYK'nın yapısı ile ilgili düzenlemeyi demokratik buluyorum."
Türkiye genelinde evet oylarının yüzde 50 ya da 60 civarında olacağını söyleyen siyaset bilimci Haldun Tarim; "İki tarafta birbirine ezici üstünlük sağlamayacak" dedi.
Bugüne kadar AK Parti'ye hiç oy vermediğini anlatan Tarim, sözlerini şöyle sürdürdü: "CHP ya da MHP bu taslağı hazırlasaydı yine de evet derdim. Çünkü bu anayasa 1982 anayasasından daha iyidir. Kötünün iyisidir. Bir anayasa içinde anayasaya aykırı hareket eden askeriyenin, ordunun korunması olamaz. Anayasanın ruhuna aykırı. Yani bu saatten sonra Kenan Evren'i yargılasak ne fayda. Bu maddenin oradan çıkması çok önemli. Ama biz toplum olarak 60-70 ve 80'li yılları unuttuk. Ben yüzde 80 evet denmesini
bekliyordum. Demokratik bir anayasa olduğunu düşünüyorum. Ben de evet oyu kullanacağım."
İKTİDAR DEĞİŞİKLİK İLE DİKTATÖRLÜĞE OYNUYOR
2 Temmuz 1993 de Sivas Madımak Oteli'nin yangınından kurtulan isimler arasında yer alan yazar Hidayet Karakuş, 1961 anayasasının özlemini çektiğini söyledi.
Anayasa değişikliği ile Türkiye'de rejimin değiştirilmeye çalışıldığını açıklayan Yazar Karakuş, şöyle konuştu: "Bu değişiklik ile arkasından gelecek yasalar, antidemokratik değil diktatörlüğe giden bir yol açacaktır. 82 Anayasasını askerler getirmişti ama ben 1982 anayasasına da karşı çıktım ve hayır dedim. Önemli olan demokrasinin kurumlar ile bütünlük sağlayacağı ve işleyebileceği bir anayasayı yapmaktır. AK Parti 1961 anayasasını getirsin evet diyeceğim. Çünkü en özg yürlükçü ve demokratik bir
anayasa idi"
Yazar Hidayet Karakuş, anayasayı AK Parti'nin kendine özgü biçimde tasarladıklarını ve 1982 anayasasına rahmet okutacak bir anayasa olduğunu söyledi. İktidarın kapatılan Refah Partisi'nin üzerinden gelen bir parti olduğunu anlatan Karakuş, 2 Temmuz 1993 de Sivas'ta düzenlenen etkinliklere katılmak için Madımak Oteli'nde bulunduğunu ancak çıkan yangında dönemin Refah Partili Adalet Bakanı'nın yangını çıkartan sanıkları ziyaret ettiğini söyledi. Karakuş, o günler hakkında şöyle konuştu: "Sivas'ta bizi
yakanların avukatlığını yaptı. Sanıkları cezaevinde ziyaret etti. Bu anlayış bugün büyük çoğunlukla iktidar oldu ama bu onların haklı olduğunu göstermez. Anayasa değişikliği yargıyı ele geçirmekten başka bir değişiklik içermiyor."
12 EYLÜL KAOSUNU TEKRAR YAŞAMAMAK İÇİN 'EVET'
İzmir Ülkü Ocakları eski Başkanı Orhan Akman da, 12 Eylül'de yapılacak halk oylaması birilerinin iddia ettiği gibi siyasi oylama değildir. Bu anayasayı uzun süreden beri halkın kendisini yönetme yetkisinin verileceği bir milad olarak görüyorum" dedi.
Türkiye'de özellikle 1980 yıllarında sağcının düşmanı solcular, Türkün düşmanı Kürtler telkinlerine kulak asıldığı takdirde 12 Eylül kaosunun tekrar edeceğini açıklayan Akman, anayasa değişiklik paketine hayır diyenleri de sert bir dille eleştirdi. İzmir Ülkü Ocakları eski Başkanı Orhan Akman, şöyle konuştu: "Hayırcıların kendilerini yırtarcasına bu milletin hayır demesi lazım diye propaganda yaptığı bu memlekette insanımız artık oyuna gelecek kadar aciz değil. Türk milleti dün olduğu gibi bazı
parmaklamalar ile yönünü değiştirecek ya da gerçek düşmanının örtbas edildiği bir dönemi aşmış olması lazım."
Son yıllarda Türkiye'de yargının tarafsızlığını yitirdiğini dile getiren Orhan Akman, sözlerine şöyle devam etti: "Kaşarlanmış siyasetçi tipi dediğimiz insanlar söyledikleri ile iktidara geldiğinde tam tersini yapıyor. O insanların siyaset arenasında nasıl çöpe atıldığını bu milletin sağduyusu gösterecektir. Seyfi Oktay'ın oluşturduğu üst yargı mekanizmasının mensupları evet diyenlere kızacaktır. O yargı iddia ederek söylüyorum ki komünist ve Allahsız kesimlerin elinde bir oyuncak haline geldi. Biz 12
Eylül'de polisin ve yargının nasıl politize edilerek ikiye bölünmesinin acısını yaşadık. Ben bir ülkücü olarak, milliyetçi vatansever olarak partilerin menfaatleri milletin menfaati önüne geçmemesi gerektiğini düşünüyorum. Bu yapılan anayasa değişikliği milletin boynuna geçen prangaya makas vuruyorsa, yanında yer almalıyız. Biz Alparslan Türkeş'in 'Sizleri sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasi değil, Allah ve hakikat yoluna çağırıyorum' çağrısına cevap vererek siyasete girdik. Ve Başbuğ'un siyasette
şahsi ve parti menfaatlerin hiçbir zaman millet menfaatinin önüne geçmemesi konusunda bir mihenk üzerinde olduğunu savunurdu. Şimdi bu mihenk üzerine kurulu bir siyasi partinin genel başkanı da herhalde halktan yana olur"
KANADOĞLU STATÜKONUN AVUKATIDIR
Hukukçuluğundan çok siyasi çıkışları konuşulan isimler arasında yer alan Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun bir paneldeki konuşmasından örnekler sunan Orhan Akman, sözlerine şöyle devam etti: "Cumhurbaşkanlığı kalesi gitti. YÖK'ün kalesi gitti. Askeriyenin durumu malum. Elimizde bir tek yargı kaldı. Bu kaleyi kaybetmemek için bu millete hayır dedirtmemiz lazım' diyen Sabih Kanadoğlu statükonun çok iyi bir avukatıdır ayrıca. Ona da hak veriyorum. 50 - 60 yıllık saltanatı sona
erecek. Kimse gücü elinden alınsın istemez.Ama ne yaparlarsa yapsınlar bu milletin başında boza pişirenler bu devrin bittiğini bilsin. Türkiye 21. yüzyılda 18. yüzyıl metotları ile yönetilemez."
(AH-YK-HO-Y)
Referandum 12 Eylül Mağdurlarını İkiye Böldü
Referandum süreci 12 Eylül mağdurlarını ikiye böldü