Rengarenk Tuz Konileriyle Gezegeni Andıran Yarımada Açıklaması Palmarin
Okyanusta bir adayken jeomorfolojik değişimli yarımada şeklini alan Palmarin, rengarenk tuz konilerinin oluşturduğu eşsiz manzarasıyla farklı bir gezegeni andırıyor UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki Saloum Deltası'ndaki Palmarin Yarımadası, meteor düşmüş gibi görünümü, doğal mangrov rezervi, 'hayat ağacı' olarak da bilinen Baobap ağaçları ve sakin ortamının yanı sıra tuz elde edilen kuyularıyla turistlerin ilgisini çekiyor Yarımadada, şehir hayatının gürültüsünden uzaklaşmak isteyenlere okyanus kıyısında konaklayabilecekleri bambudan yapılmış butik otel imkanı da bulunuyor Siyah, yeşil, turuncu, sarı, mavi, kırmızı veya beyaz sularla dolu koniye benzer yüzlerce kuyu, yerel halk tarafından tuz üretme kaynağı olarak kullanılıyor Palmarin'de üç kuyusu bulunan Seynabou Ndior: 'Birçok farklı kalitede tuz çıkıyor, düşük kalitelisini balıkları kurutmada ve benzeri işlemlerde kullanıyoruz, iyisini de sofra tuzu olarak ayırıyoruz'.
Başkent Dakar'ın 135 kilometre güneyinde yer alan ve önceden adayken gelgit olaylarıyla zamanla yarımadaya dönüşen Palmarin'de, deniz suyunun çekildiği kısımlarda bölge halkı tuz çıkarıyor.
UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki Saloum Deltası'ndaki Joal-Fadiouth ile Djiffer arasındaki Palmarin, doğal mangrov rezervi, "hayat ağacı" olarak da bilinen Baobap ağaçları ve sakin ortamının yanı sıra tuz çıkarılması sonucu oluşan rengarenk tuz kuyularıyla bölgede önemli bir ekonomik değer olarak görülüyor.
- Rengarenk tuz kuyuları turistlerin ilgisini çekiyor
Her tarafına meteor düşmüş gibi görülen alandaki siyah, yeşil, turuncu, sarı, mavi, kırmızı veya beyaz sularla dolu koniye benzer yüzlerce kuyu, yerel halk tarafından tuz üretme kaynağı olarak kullanılıyor.
Toprak kazılarak açılan iki üç metre derinliğindeki kuyularda toplanan tuzlu su birikintisi, güneşin etkisiyle yaklaşık bir ayda buharlaşıyor. Böylece iç yüzeyde kalan tuzlar sıyrılarak kuyulardan çıkarılıyor, durulanıp iyot eklenerek satışa hazır hale getiriliyor.
En fazla komşu ülke Gambiya tarafından alınan tuzlar, bölgenin tek geçim kaynağı olmasa da rengarenk tuz kuyuları, turistlerin ilgisini çekiyor.
Palmarin'in okyanusa bakan kısımlarında, şehir hayatının gürültüsünden uzaklaşmak isteyenler için konaklayabilecekleri bambudan yapılmış butik oteller de bulunuyor.
İsteyenlere rehber eşliğinde çevredeki doğal güzellikleri, çeşitli kuş türlerini at arabasıyla gezip görme ve Baobap ağaçları arasında güneşin batışını seyretme imkanı sunuluyor.
- Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya
Palmarin, adını eskiden bölgede çokça bulunan "palmiye" ağaçlarından alsa da bugünlerde Senegal kıyılarında ne yazık ki daha az ağaç ve daha fazla çöp bulunuyor.
Toplamda 10 bin nüfusu içeren Palmarin'de tuz kuyularını görmek için Palmarin-Ngallou köyüne gitmek gerekiyor.
Okyanustan birkaç metre içeride bir yarımada olan Palmarin-Ngallou'nun yüz ölçümü, her yıl büyük dalgaların azar azar götürdüğü toprakla giderek azalıyor.
Bazı köylerin tamamen yok olduğu bölgede, Şubat 1987'de Diakhanor adlı köy, büyük ve şiddetli bir dalgayla tamamen yok olmuştu.
- "Ellerimiz yara oluyor"
Denizin karaya uzanan kollarında, nehri tuzlu hale getiren yerlerdeki kuyulardan çıkarılan tuzlar, plastik tentelerde kurutulup satışa çıkarılıyor.
Palmarin'de üç kuyusu bulunan ve bunlardan tuz elde eden Seynabou Ndior, AA muhabirine, kuyulardan çıkardığı tuzun satışıyla geçiminin büyük bir kısmını sağladığını söyledi.
"Birçok farklı kalitede tuz çıkıyor, düşük kalitelisini balıkları kurutmada ve benzeri işlemlerde kullanıyoruz, iyisini de sofra tuzu olarak ayırıyoruz." diyen Ndior, isteyen herkese istenilen kalitede tuz sağladıklarını ifade etti.
Ndior, sabah erken saatlerde kuyularının başına gelerek tuz çıkarmaya başladığını ama yağmur sezonu nedeniyle çok fazla iş yapamadığını, bu yüzden de satışların düştüğünü anlattı.
Yağmur suyu tuzlu suya karışınca kuyudaki suyun ısındığını ve ellerini yaktığını ifade eden Ndior, şunları kaydetti:
"Vücudumuza yapışan tuzlar, sudan çıkar çıkmaz tenimizi yakmaya başlıyor bu yüzden ellerimiz yara oluyor. Yaralarımızı temizleyip, sarıp, tekrar suya giriyoruz çünkü çalışmamız gerekiyor. Beş yıldır satışlar düşük olduğu için çıkardığımız tuzu stokta bekletiyoruz. Elde ettiğimiz tuzu da bölgedeki dernekler vasıtasıyla satmaya uğraşıyoruz."