Roman değil sanki CIA ajandası!

Roman değil sanki CIA ajandası!

Gazeteci Yazar Ali Çimen’in romanı Kırık Heykel’in öngörüleri birer birer gerçekleşiyor. Önce İsrail’in özrü, şimdi de korkulan mezhep savaşı...

“Yoksa heykel kırılıyor mu?”

Bu cümle Gazeteci Yazar Ali Çimen'in kaleme aldığı ve geçtiğimiz aylarda yayımlanan politik gerilim romanı Kırık Heykel'de ABD Başkanı Jimy Carter'ın dudaklarından dökülüyor. Romana göre Müslümanların kıblesi Kabe, radikal bir grup tarafından basılmıştır ve Suudi rejimi sallanmaktadır. İşte Başkan Carter, Ortadoğu'daki düzeni yıkabilecek bu gelişme karşısında, Ortadoğu'daki diktatörlük rejimlerini tanımlamak için kullanılan'heykel'kodundan hareketle, bu cümleyi sarfeder romanda...

İsrail'in Türkiye'den özür dilemesinden on gün önce çıkan romanda, şaşırtıcı derecede İsrail'in özür dileyeceği öngörülmüştü. Ve daha da ilginci, şu günlerde Ortadoğu'nun gündemine yerleşen mezhep savaşlarına da romanda işaret edilmesi. Yazar Ali Çimen'in gerçek bilgilere dayanarak kaleme aldığı kitapta Hizbullah'ın Beşar Esad saflarına geçmesiyle yeni konuşulmaya başlanan mezhep savaşının bütün ayrıntıları yer alıyor.

DİN DEĞİL MEZHEP SAVAŞI

Arap Baharı'nın bir Şii-Sünni savaşına dönüştürülmesi planlanan romanın hikayesine göre, Soğuk Savaş'ın bitmesinden bu yana kontrol altında tutulan Şiiler Irak, Suriye, Lübnan, Yemen, Filistin, Afganistan'da ayaklandırılacak. İsrail'in planladığı savaş oyununda İran'ın bölgeye müdahalesi amaçlanıyor. Böylece İsrail, İran'ı vurmak için gerekçe oluşturmuş olacak. Suriye'de iki yıldan fazla bir süredir devam eden ve Sünni-Şii savaşına dönüşen iç savaş, gerçekten komşu ülkeler Irak ve Lübnan'a da yayılıyor. Geriye Yemen, Filistin ve Afganistan kaldı. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın "Hizbullah'ın adını değiştirmesi lazım,'Hizbuşeytan'yapması lazım” sözleri Türkiye'ye doğru uzanan gerginliğin patlama noktasıydı.

Kırık Heykel'e göre, önümüzdeki günlerde bu gerginlik daha da artacak. Türkiye'nin Ortadoğu'da kurulan şii-sünni tuzağına düşürülmesi için çalışılacak. Başbakan Erdoğan mezhep siyaseti yapmayacaklarını ifade etse de Türkiye bu denkleme girmiş görünüyor.

Roman'da Arap Baharı'nın Suudi Arabistan'a ulaşması durumunda olabilecekler resmediliyor ve bu kaos ortamında İsrail'in İran tehdidini ortadan kaldırmak için uygulamaya sokacağı büyük bir plan işleniyor. Bu plan çerçevesinde Amerika'da terör saldırıları gerçekleşiyor, insansız hava aracından fırlatılan roketlerle yapılan saldırıda bölgenin en önemli ülkesinin iki lideri vuruluyor. Ankara ile eşzamanlı olarak Amerika'da gerçekleştirilen saldırılarda da tüm delillerin İran'ı işaret etmesi hedefleniyor. Ancak Suudi Arabistan'daki Şiilerin de ayaklanması bütün hesapları karıştırıyor...

Romanda derin devlet bağlantısı olmadan bir ülkenin başbakanını hiçbir terör örgütünün öldürme imkanı olmadığını belirten Yazar Ali Çimen, “Ancak terör örgütlerine devletlerin sahip olabildiği imkanlar verilirse suikast başarılı olur. Bir mezhep savaşı çıkarılması amaçlanan Reyhanlı saldırısında bir ülkenin imkanları terör odaklarına verildi” diyor.

60 YILLIK GİZLİ ANLAŞMA UYGULAMAYA KONULDU

Kırık Heykel'deki kurguya göre, olaylar zinciri 1953'te, İngilizlerle birlikte İran'da Başbakan Muhammed Musaddık'ı devirip Pehlevi ailesini tekrar iktidara getirilmesine kadar uzanıyor. Böylelikle Körfez'deki petrol akışının güvenliği, en azından Humeyni gelene kadar devam etti…

Musaddık'ın devrilmesinin ardından Eisenhower ve Churchill, gizlice İsviçre'de buluştu. Bir gün sonra İsrail Başbakanı David Ben Gurion da onlara katıldı. Üç lider, bu gizli zirvede önemli bir karar aldı ve bunu kayda geçirdiler. Buna göre Ortadoğu'daki diktatörlükler düzeni bu haliyle… evet, bu haliyle devam edecekti. Batı'nın ve İsrail'in çıkarları için bu hayati önem taşıyordu.

Bu anlaşma, dönem dönem yeni bilgi ve gelişmelerin ışığında güncellendi. Menzili Orta Asya'dan Fas'a kadar uzatıldı.

Batı, petrol kaynaklarının güvenliği, bol silah alacak bir muhatabın olması ve bu muhatapların aynı zamanda Batı karşıtı İslamcı muhalefeti bastırması için diktatörlükleri destekledi.

Bu denklem İsraillilerin de işine yaradı. Boş tehditler savuran diktatörlerin aslında hiçbir şey yapamayacağını biliyorlardı. Çünkü bu tür adamlar saldırmak için değil, kendi koltuklarını korumak için silahlanıyordu.

Dolayısıyla demokrasi, sanılanın aksine Batı'nın bu bölgedeki hedefi değil, düşmanıydı. Bölgedeki Arap devletleri günün birinde demokrasiye geçerse her biri bir Erdoğan bulup küçük birer Türkiye'ye dönüşebilirdi.

HEYKEL KIRILDI

Üç lider, gizli protokolde dikta rejimiyle yönetilen tüm bu kuşağı, başlarındaki diktatörlerden ilham alarak,'heykel'olarak isimlendirdi. Bu heykelin bir bütün olarak kalması, tüm tarafların çıkarına olacaktı. Mısır'ı kilit ülke olarak kabul ettiler. Mısır, tek adam yönetiminden çıkıp parlamenter demokrasiye geçince ya da o yola girince heykel kırılacak; bu durum diğer bölge ülkelerine yayılınca sallanmaya başlayacak ve… En sonunda demokrasi dalgası Suudi Arabistan'a ulaşınca da... Gümm! Heykel devrilecekti. Üç lider bu felaket senaryosuna Kırık Heykel kod adını verdiler.

Peki ya İran ve Türkiye bu heykelin neresindeydi? Hiçbir yerinde! O günlerde tamamen yanlarında olduğuna inandıkları İran ve Türkiye'yi denklem dışı bırakmışlardı. Ayrıca ikisi de Arap ülkesi değil. Arapların onları lider olarak kabullenmesi neredeyse imkânsızdı. Ancak hesaplar tutmadı. İran'da İslam devrimi oldu, Türkiye'de de eksen kayması yaşandı.

Bu gizli protokole göre Kırık Heykel süreci başladığında, bu üç ülkeden herhangi biri, çıkarlarına ya da bizzat kendilerine tehdit olabileceğine inandıkları bir ülkeye önleyici saldırı yapabilecekti... Üstelik diğerlerinin onayını almaksızın!

Suriye'deki çatışmalar sürerken bu ülkelerden biri (İsrail) ilk kez Kırık Heykel koduyla toplandı... İsrail bu gizli toplantıda ne karar alındı bilinmez ama romandaki kurguya göre önümüzdeki dönemde Müslüman bir ülkenin başbakanı ile cumhurbaşkanına suikast düzenlenecek.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile