Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Olağan Genel Kurulu

İstanbul - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin son 10 yılda Balkanlar konusunda 100 yıllık bir ihmali gidermeye çalıştığını belirterek, "Bosna'da Mostar Köprüsü'nü düşünün. Batı dünyası yıktı, biz inşa ettik. Drina köprüsünü onlar yıktı, biz inşa ettik. Camilerimizi yıktılar, biz inşa ettik. Nİye? Bizim manevi bir borcumuz var da onun için" dedi.

Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği'nin Haliç Kongre Merkezi'ndeki Olağan Genel Kurulu'nda konuşan Erdoğan, derneğin 1950'den bu yana Rumeli Türkleri'nin hak mücadelesini sürdürdüğünü, kardeşliğe, dayanışmaya eşsiz katkılar sağladığını belirtti.

"Millet olarak, yakın tarihte gerçekten çok büyük acılar yaşadık" ifadesini kullanan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Birinci Dünya Savaşı yıllarında, onlarca cephede yüzbinlerce askerimizi şehit vermenin yanında, maalesef yine yüzbinlerce kardeşimiz yerinden, yurdundan, evinden, yuvasından mahrum kaldı. Balkan acısı, bizim yüreğimizde hiçbir zaman dinmemiş ve dinmeyecek bir sızıdır. Yüzyıllar boyunca yaşadığı, emek verdiği, ter akıttığı, yurt edindiği topraklardan koparılmanın, bir insan için ne büyük, tarifsiz acı olduğunu biliyoruz."

Balkanlar'daki çalkantıların son 100 yıl içinde de zaman zaman nüksettiğini ve büyük acılara, kayıplara ve göçlere yol açtığını anlatan Erdoğan, "Dünyanın belki de en güzel coğrafyalarından biri olan Balkanlar, maalesef siyasi ve etnik çekişmelerin cenderesinde ağır bedeller ödedi.

Balkan coğrafyasında yaşanan acının, tüm insanlığa yetecek kadar çok ve derin olduğunu hepimiz biliyoruz" diye konuştu.

-NATO müzakereleri-

"Dileğimiz, arzumuz, en önemlisi de çabamız, önümüzdeki dönemde Balkanlar'ın, geçmişte yaşananlardan ders çıkartarak, barışa, huzura, istikrara ve güvenliğe kavuşmasıdır" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bir yandan tüm ülkelerde demokrasi güçlendirilerek, diğer yandan ekonomik kalkınma sağlanarak, Balkanlar'ın, kalıcı istikrara, kalıcı huzur ve refaha kavuşacağına biz yürekten inanıyoruz. Bunun için tüm bölge ülkelerinin, bölge ülkeleri üzerinde etkinliği bulunan tüm dünya devletlerinin gayret göstermesi, fedakarlık yapması gerekiyor. Fakat burada bir gerçek var. Şunu iyi bilmemiz lazım. Hiçbir zaman dünya Balkanlar'a bizim beklentilerimize cevap verecek şekilde bakmamıştır, yaklaşmamıştır. İşte şu anda NATO müzakerleri yapılıyor. Ama Balkanlar'daki ülkelere biz bütün gayretlerimizi göstermemize rağmen NATO için halen 'evet' diyemiyorlar, kapıları açamıyorlar. Bunun nedenini anlıyorsunuz. O da nedir? Özellikle Balkanlar'daki Müslümanlar'ın NATO içinde yer almasından duydukları ve duyacakları rahatsızlıktır. Niye? Şimdi diyorlar 'Biz bir Türkiye'yle baş edemiyoruz' Ee, burada bu ülkelerin sayısı ikiye, üçe, dörde yükselirse, ki bu ülkelerde ağırlık Müslümanlar'da değil, gene ağırlık Müslüman olmayanlarda ama buna rağmen NATO'ya almakta tereddüt ediyorlar. Öyle de olsa, böyle de olsa, inanıyorum ki er geç hak tecelli ecekcektir. Biz Türkiye olarak bu konuda üzerimize düşen her şeyi yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz."

Makendonya'nın NATO'ya girişinin önüne, isminin engel olarak konulduğunu anımsatan Erdoğan, "Makedonya'yı isminden dolayı NATO'ya almak istemeyenlere karşı Makedonya'nın yanında tek onurlu duruş yapan Türkiye'dir. Senin adın ne? Greece. Onun adı Makedonya. Niye illa bir yere Makedonya ismini sıkıştıracağım diye kalkıp bu kadar NATO'ya girişine engel olmaya çalışıyorsun? Biz bunu kendilerine açık açık söyledik. Yunanistan'ın başbakanına, ilgili bakanına hep söyledik. Dünyanın değişik ülkelerinde de bunu hep söylüyoruz. Yanlış yapıyorsunuz diyoruz. Bir kelimeye, bir isme takılıp da bir Makedonya halkını cezalandıramazsınız diyoruz. Bu mücadelemiz de aynen bu şekilde devam ediyor" diye konuştu.

-Türkiye'nin bakışı çıkar odaklı değil-

Türkiye'nin Balkanlar'a bakışının çıkar odaklı olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Balkanlar, tüm etnik ve inanç gruplarıyla, bizden bir parçadır; komşudur, dosttur,akrabadır, hatta kardeştir. Onun için Balkanlar'da yaşanan her acı bizim acımızdır, Balkanlarda yaşanan her sevinç, bizim sevincimizdir. Bu anlayışla geleceğin mutlu ve müreffeh Balkanlar'ı için her türlü katkıyı vermeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

Türkiye'de Balkanlar'ın adeta yeniden keşfedildiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Soğuk savaşın ardından, oradaki kardeşlerimizle, akrabalarımızla aramızdaki set ortadan kalktı ve hasretle, muhabbetle, büyük bir kucaklaşma, büyük bir kavuşma yaşadık. Ardından, yarım asırlık ayrılığı telafi etmek için, karşılıklı olarak yoğun ziyaretlere ve işbirliğine kapılar araladık. Şu anda, Balkanlar'ın hangi şehrine gidersek gidelim, orada Türkiye'den ziyaretçilerle, yatırımcılarla, işadamlarıyla, sivil toplum örgütleriyle karşılaşıyor ve bundan gurur duyuyoruz. Başta İstanbul olmak üzere, Türkiye'nin her şehrinde, Balkanlar'dan gelen dost ve kardeşlerimizi tam bir misafirperverlikle ağırlıyoruz."

Balkan ülkeleriyle Türkiye arasında ticari, siyasi, kültürel işbirliğini artıracak adımları kararlılıkla attıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, "Balkanlar'daki eserlerimize, oradaki tarihimize, en önemlisi de oradaki Türk kardeşlerimize artık çok daha samimi, çok daha sıcak bir şekilde, somut bir şekilde sahip çıkıyor, Balkan renkliliğine ve dayanışmasına en güzel katkıyı sağlıyoruz. Bu ilişkiler ne kadar sıklaşırsa, ne kadar yaygınlaşırsa, 100 yıllık boşluğu o kadar hızlı kapatırız, bütünleşmemizi o kadar çabuk sağlarız" dedi.

-Birlik çağrısı-

"Biz Balkanlar'da Arnavutuyla Türküyle bir ve beraber olmaya mecburuz. Orada asla bir ayrılık olmamalı" ifadelerini kullanan Erdoğan, İstiklal Marşı'nın şairi Mehmet Akif Ersoy'un da Arnavut olduğunu hatırlattı. Erdoğan, Ersoy'la ilgili, "Bir Arnavut ama bir Türk'ün duygularını aşabilecek İstiklal Marşı'nı o yazmıştır. Öyle bir istiklal marşı yazmıştır ki Türkiye Cumhuriyeti parlamentosunda saatlerce ayakta alkışlanmıştır" diye konuştu.

"Türkiye güçlendikçe, büyüdükçe, zenginleştikçe, bundan en az ülkemiz sınırları içindeki vatandaşlarımız kadar, Balkanlardaki kardeşlerimizin de faydalanacağından hiç şüpheniz olmasın" diyen Erdoğan, "Bizim için, İstanbul'la, Ankara'yla, İzmir'le, Bursa'yla, Edirne'yle; Üsküp'ün, Prizren'in, Saraybosna'nın, Tiran'ın, Selanik'in, İskeçe'nin, Kırcali'nin, Gümülcine'nin, Şumnu'nun inanın bir farkı yoktur" değerendirmesinde bulundu.

"Çünkü bizim ruh kökümüzde oralardan aldığımız su var, güç var, biz onlardan ayrı düşünemeyiz, ayrı yaşayamayız" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ben Mostar'daki havayı bir kenara koyamam. Priştine'de, Prizren'de yaşadığımı bir kenara koyamam. Oradaki insanların bana olan aşkı, ilgisi neyse, en az benim de onlara olan aşkım, ilgim, heyecanım odur. Biz, kendi şehirlerimize hangi muhabbetle, hangi duyguyla bakıyorsak, oralardaki şehirlerimize de aynı şekilde bakıyoruz. Bu şehirlerde ve tüm Balkanlar'da yaşayan kardeşlerimin de aynı duygular içinde olduklarını gayet iyi biliyorum. Türkiye olarak TİKA'mızla, Yunus Emre Enstitülerimizle, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığımızla, özel sektörümüzle; velhasıl tüm imkanlarımızla kardeşlerimizin yanındayız, hizmetindeyiz. Oralardaki kardeşlerimize her geçen yıl çok daha fazla, çok daha yaygın hizmetler götürüyor, her alanda dertlerine derman olmaya çalışıyoruz. Ata yadigarı eserlerin korunması, medeniyet değerlerimize sahip çıkılması yanında, oradaki kardeşlerimizin günlük hayatlarını kolaylaştırmaya yönelik projeleri kararlılıkla hayata geçiriyoruz."

-Ali Rıza Efendi'nin evi-

Erdoğan, bu kapsamda Mustafa Kemal Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi'nin Makedonya'daki evini aslına uygun olarak inşa edildiğini belirterek, Kosova'da Murat Hüdavendigar türbesi ve külliyesinin, Prizren'de Sinan Paşa Camisi'ni, Priştine'de Fatih Sultan Camisi'nin restore edildiğini kaydetti.

Priştine merkezinde de büyük bir cami yapılacağı bilgisini veren Erdoğan, "Proje hazır ve süratle inşaallah inşaatına başlayacağımız ve Priştine de bu büyükçe camiyi yapacağız" diye konuştu.

Salonda bulunanlara seslenen Erdoğan, onlardan Balkanları sık sık ziyaret etmelerini isteyerek, "Bir iki göbek geriye gititğimizde nereden nereye geldiğimizi bilmemiz lazım" dedi.

Kosova'nın Dragaş bölgesinde ihtiyar bir vatandaşın TİKA temsilcilerine "Hoş geldiniz ama niye bu kadar geç kaldınız? 1912'den beri sizi bekliyoruz" dediğini aktaran Erdoğan, "Biz 1912'den beri ihmal edilmiş bir dönemi şu anda inşa ediyoruz. 10 yıldır buna çalışıyoruz. Bosna'da Mostar Köprüsü'nü düşünün. Batı dünyası yıktı, biz inşa ettik. Drina köprüsünü onlar yıktı, biz inşa ettik. Camilerimizi yıktılar, biz inşa ettik. Niye? Bizim manevi bir borcumuz var da onun için" ifadelerini kullandı.

Aliya İzzetbegoviç'i ölüm döşeğinde ziyaret ettiğini anlatan Erdoğan, bu ziyaretle ilgili şunları söyledi:

"Bana, 'buralar Devlet-i Aliye'nin bakiyesi, bu topraklara siz uzak duramazsınız, siz burayı ihmal etememelisiniz. Buraya gelecek, ilgilenecek, bakacaksınız" dedi.

O bizim için çok önemli bir vasiyetti, ertesi gün ölüm haberini aldık. Biz Balkanlar'a uzak duramayız, Rumeli'ye uzak duramayız. Onun için, asırlık gecikmeyi telafi etmek için çabaladık, çabalıyoruz ve çabalayacağız. Balkanlar'da, kalıcı huzuru, kalıcı barışı, en önemlisi de birlikte yaşama kültürünü muhafaza etmek, daha da yüceltmek için gayret gösteriyoruz. Ne olur yalvarıyorum sizlere. Türküyle, Arnavuduyla, Boşnağıyla, vesaire… Kardeşlerim; biz biriz, beraberiz, biz ayrı olmayacağız. Bizim içimize ayrılık tohumlarını ekmek isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. Biz bir olalım, iri olalım, diri olalım."

Erdoğan, salonda bulunanlara seslenerek, "İnşallah sizlerin de desteğiyle, kısa sürede bunu başaracağımıza, Balkanlar'ı yeniden bir barış ve hoşgörü coğrafyasına dönüştüreceğimize yürekten inanıyorum" diye konuştu.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile