Boston'daki Northeastern Üniversitesi'nden kriminolog James Allen Fox, katliam vakalarının artmadığını, ancak medyanın ilgisi nedeniyle gündemde diğer suçlara oranla daha uzun süre kaldığını söyledi.
1980'lerdeki postane baskınlarından bu yana katliamları inceleyen Fox, cinayete kurban giden kişilerin sayısının katliam kurbanlarının sayısından çok daha fazla olduğuna dikkati çekti.
Fox, "İnsanoğlu, kendisini korumak için yaşanan dehşetten kendisini uzaklaştırma eğilimi içinde. Kurbanların aileleri dışında hepimiz, yaşananları unutup hayatımıza devam ediyoruz ve bunun özgürlüğümüzün bedeli olduğunu düşünüyoruz" dedi.
ABD'deki toplu katliamların tarihçesini yazan kriminolog Grant Duwe ise katliamların en çok 1960'lar ile 1990'larda yaşandığını, katliam sayısının 2000'lerde azaldığını söyledi.
En çok katliamın 1929 yılında yaşandığına işaret eden Duwe, "1980'lerde 32, 1990'larda 42 ve 2000'lerde de 26 katliam olayı yaşandı. Bir katliamda ölme olasılığımız, yıldırım çarpması sonucu ölme olasılığı kadar düşük" dedi.
Alışveriş merkezleri ve okullarda yapılan katliamların ardından insanların "ölenlerden biri de ben olabilirdim" diye düşündüğünü belirten Dowe, insanların asıl dehşete kapılmasına neden olanın bu duygu olduğunu kaydetti.
Dowe, sözlerine şöyle devam etti:
"1966 yılında Charles Whitman, Teksas Üniversitesi'nde biri doğmamış bebek olmak üzere 13 kişiyi öldürüp 32 kişiyi yaraladığında şiddet, silah satışları ve akıl hastalıklarını tartışmaya başladık. Ne zaman bu tür bir olay yaşansa tartışmalar yeniden alevleniyor. Sonra tekrar unutuluyor. Ve bu tür olayların engellenmesi için ne yazık ki hiçbir şey yapılmıyor."
16 Nisan 2007'de Virginia Tech Üniversitesi'ndeki saldırıdan ağır yaralı kurtulan Colin Goddard ise şunları söyledi:
"O gün omzumdan ve bacağımdan akan kanların oluşturduğu gölün içinde yatarken tek düşüncem, hayatta kalıp kalmayacağımdı. Hastaneden çıktığımdan bu yana ne haber programlarını seyredebiliyor ne de gazeteleri okuyabiliyorum. Okulda, alışveriş merkezinde ya da bir sinema salonunda böyle bir olay olduğunda kurbanlar, dehşet içinde saklanmaya çalışırken ya da ölürken, dünyanın geri kalanları televizyonlarından olup biteni izliyor. İnsanlar, bir süreliğine kötü hissediyorlar, sonra unutuyorlar ve günlük yaşamlarına geri dönüyorlar."
1999 yılında Colorado'daki Columbine Lisesi'ndeki katliam sırasında 15 yaşındaki oğlu Daniel'i kaybettikten sonra silah satışını durdurmak için çeşitli eylemler düzenleyen Tom Mauser, "Bir katliamdan diğerine sürükleniyoruz, ama hiçbir şey yapmıyoruz. Kimi zaman kendimi suçluyorum neden daha çok şey yapamıyorum, neden daha fazla uğraşmıyorum diye."
Bir başka katliamda eşini kaybettikten sonra 1997'de senatör olan ve silah kontrol yasasının çıkması için çabalayan Carolyn McCarthy de "Bu, bizim toplumumuzun kanseri sanki. Ve eğer durdurmak için hiçbir şey yapmazsak, daha da yayılacak" dedi.
Arizona Eyaleti Akıl Hastalıkları Dayanışma Birliği Başkanı Jim Frost, katliamların genellikle 18-25 yaş arası beyaz erkekler tarafından işlendiğini söyledi.
"20'si çocuk 27 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan bu olaydan ders almalıyız" diyen Frost, ilkokuldan itibaren öğrencilerin akıl sağlığının yakından izlenmesi için önlemler alınması gerektiğini vurguladı.
Frost, "18-25 yaş arası, özellikle zor geçen bir dönem. Liseden mezun olan, arkadaşlarından ayrılan, ailesinden üniversiteye gitmesi için baskı gören ve ailesinin beklentilerini karşılayamadığını düşünen gençler, eğer bir de teşhis edilmemiş bir akıl hastalığına sahipse herhangi bir tetikleyici olayın ardından şiddete başvurabiliyor" dedi.
Nüfusun yüzde 25'inin bir biçimde akıl hastalıklarından mustarip olduğuna dikkati çeken Frost, "Bize bundan utanmamız gerektiği öğretiliyor. Yine de akıl sağlığı, toplum için büyük bir tabu oluşturuyor. Eğer Lanza'nın yaşadığı sorunlar daha önceden fark edilseydi belki bu katliam engellenebilirdi" diye konuştu.
Ailelere çocukları ile daha fazla yüz-yüze zaman geçirmelerini öneren Frost, sözlerine şöyle devam etti:
"Aileler, akşam yemeklerinde bir araya gelmeli. Çocuklarının gün içinde neler yaşadığını öğrenmeli. Aşırı derecede öfkeli ya da içe kapanık çocukların aileleri, uzmanlara başvurmalı. Bu tür davranışlar, daha büyük sorunların işareti olabilir."
-Utangaç katil-
Öte yandan saldırıyı düzenleyen 20 yaşındaki Adam Lanza'ya daha önce otizmin bir türü olan Asperger sendromu teşhisi konulduğu öğrenildi.
Los Angeles'taki California Üniversitesi'nden klinik psikolog Elizabeth Laugeson, otistik kişilerde öfke patlamaları gibi saldırgan davranışların normal insanlara oranla daha sık görüldüğünü, ancak Asperger sendromunun hiçbir şekilde planlı ve kasıtlı bir katliam ile ilişkilendirilemeyeceğini vurguladı.
Asperger sendromu hastalarının genellikle kurallara çok bağlı kişiler olduğunu, bu kişilerde depresyon, anksiyete, obsesif kompulsif bozukluklar gibi sorunların da sık görüldüğünü belirten Laugeson, bu tür saldırıların genellikle çok sayıda farklı kişilik ve psikolojik profillere sahip kişiler tarafından düzenlendiğini, herhangi bir genelleme yapmanın imkansız olduğunu kaydetti.
Newtown Lisesi'nde Lanza'nın öğretmenliğini yapan Richard Novia ise Lanza'nın sınıf arkadaşları ve öğretmenleri ile ilişki kurmakta büyük zorluk çektiğini, normal insanlar gibi fiziksel ve duygusal acı çekmediğini söyledi.
Novia, 4 yıl önce liseden mezun olan Lanza'nın ağabeyi Ryan ile birlikte teknoloji kulübüne üye olduğunu, bilgisayarlarla uğraşmayı sevdiğini belirtti.
Sınıf arkadaşları ise Lanza'yı aşırı derecede utangaç, içine kapanık, kimseyle konuşmayan, çok çalışkan ve çok zeki biri olarak nitelendirdi.
Arkadaşlarından Olivia DeVivo, Lanza'nın siyah bir çantası olduğunu, çantayı hiç yanından ayırmadığını, çevresinde insanlar varken çantasına sımsıkı sarıldığını ifade etti.
Lanza'nın daha önce suç işlemediği, herhangi bir işte çalışıp çalışmadığının ise bilinmediği belirtildi.
Muhabir: Umur Koçak Semiz / AP
Yayıncı: Şermin Coşkun
Sanılanın Aksine Katliam Sayısında Artış Yok
Uzmanlar, ABD'nin Connecticut eyaletindeki ilkokul baskınının ardından yeniden gündeme gelen katliamların sanılanın aksine artış göstermediğini, ancak etkisinin diğer suçlara oranla çok daha büyük olduğunu açıkladı.