Savaşın Ve Göçün Travmatik İzlerini Silmeye Çalışıyorlar

Uluslararası Doktorlar Derneği, 'Zeytin Dalı' ve 'Gülen Yüzler' projeleriyle Türkiye'ye sığınan Suriyeli kadınlarla çocukların yaşadıkları travmaları hafifletmeye çalışıyor Proje Koordinatörü Öztürk: 'Kadınların çoğu tedaviyi reddediyor. Ülkelerini terk etmelerinden kaynaklanan bir suçluluk psikolojisi var. 'Ben oradan kaçtım. Herkesi orada bıraktım, kardeşlerim hapiste, ben iyi olmamalıyım, bunu hak etmiyorum' diyorlar' 'Eğer anneyi iyileştirememişseniz çocuğu iyileştirmiş olmanız tek başına bir şey ifade etmiyor. Çocukla beraber ailesi de aynı travmatik olayları yaşamış. Bu yüzden annelere yönelik bireysel terapiler, iş uğraş atölyeleri hazırladık'

GÜLSÜM İNCEKAYA - Uluslararası Doktorlar Derneği, 'Zeytin Dalı' ve 'Gülen Yüzler' projeleriyle Türkiye'ye sığınan Suriyeli kadınlarla çocuklara, psikolojik ve sosyal açıdan destek oluyor.

Somali'de 2011'deki kuraklık krizinin yaşandığı dönemde kurulan ve 40 ülkede hizmet veren Uluslararası Doktorlar Derneğinin 'Zeytin Dalı' Projesinin Koordinatörü Tuba Öztürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Suriye'deki savaşın travmasını yaşayan yüzlerce kadın ve çocuğa yardım eli uzatmaya çalıştıklarını söyledi.

Yürüttükleri 'Zeytin Dalı' ve 'Gülen Yüzler' projeleriyle Türkiye'nin dört bir yanına dağılmış Suriyelilere ulaşmak istediklerini ancak onları psikoterapi sürecine dahil etmenin çok zor olduğunu belirten Öztürk, şöyle devam etti:

'Öz güvenlerini kaybetmişler. Hatta hayatta oldukları için kendilerini suçluyorlar. Dolayısıyla tedaviye yanaşmıyorlar. Kadınların çoğu tedaviyi reddediyor. Ülkelerini terk etmelerinden kaynaklanan bir suçluluk psikolojisi var. 'Ben oradan kaçtım. Herkesi orada bıraktım, kardeşlerim hapiste, ben kaçtım, ben iyi olmamalıyım, bunu hak etmiyorum' diyorlar. Çünkü insanlar savaş nedeniyle bütün güven duygularını yitirmiş durumda. Dolayısıyla sizin onlara yardım için sorduğunuz basit bir soru bile irite edebiliyor. Ama güven problemi aşıldıktan sonra kadınlar kendilerine bir sosyal çevre edinmiş oluyor. Biz onlara, İstanbul gibi bir şehirde, her anlamda yaşamlarını sürdürmek için gerekli desteği veriyoruz.'

- 'Travmayı en aza indirgemeye çalışıyoruz'

Tuba Öztürk, kadınların ve çocukların yaşadığı negatif duyguları sanat terapisiyle azaltmaya çalıştıklarını, ayrıca bireysel ve grup terapileri uyguladıklarını söyledi.

Temel amaçlarının travmanın etkilerini en aza indirgemek olduğunu vurgulayan Öztürk, 'Çünkü her iki grupta yapılan bilimsel araştırmalara göre, travma sonrası stres bozukluğuna yakalanma ihtimali en yüksek, en riskli gruplar çocuklar ve kadınlar. Dolayısıyla bu iki grupla çalışmak bizim için çok önemli.' dedi.

Öztürk, sadece çocuğa değil aileye de psikolojik destek sağlanması gerektiğini ifade ederek, 'Eğer anneyi iyileştirememişseniz çocuğu iyileştirmiş olmanız tek başına bir şey ifade etmiyor. Çocukla beraber ailesi de aynı travmatik olayları yaşamış. Bu yüzden annelere yönelik bireysel terapiler, iş uğraş atölyeleri hazırladık. Buralarda annelere dikiş, nakış, hüsnü hat, süsleme, kişisel bakım uzmanlığı kursları veriyoruz.' diye konuştu.

Öztürk, çeşitli sıkıntılar nedeniyle sokakta çalışmak zorunda kalan Suriyeli bir çocuğa rastladıklarında hemen 'kırmızı alarm' verdiklerini, annesi, babası ve öğretmenleriyle iletişime geçtiklerini dile getirdi.

İstanbul gibi bir metropolde sokaklarda çalışan çocukların, savaş ve göçten sonra üçüncü bir travma yaşama olasılığının yüksek olduğunu aktaran Öztürk, bu durumu önlemeye çalıştıklarını belirtti.

- 'Çözüm listemizin başında Türkçe var'

Tuba Öztürk, dil sorununu çözmeden uyum ve tedavi programına tam olarak geçemediklerini, bu nedenle öncelikle sığınmacılara Türkçe öğretmeye başladıklarını söyledi.

Küçük bir grupla uyum çalışmaları yaptıklarını belirten Öztürk, şunları anlattı:

'Her şeyden önce uyum çalışması dediğimiz şey Türkçe öğretmekle başlıyor. Uyum çalışmasının ikinci aşaması yaşanılan travmayı dağıtmaktır. Çünkü eğer bir bireyi sağlıklı bir biçimde topluma kazandırmak istiyorsanız o travmayı ortadan kaldırmak zorundasınız. Çocukları okula kazandırmak gerek. Şu an geçici okullara gidiyor çocuklar. Benim çalıştığım gruptaki çocuklar da geçici Suriye okullarına gidiyorlar. Suriye okulları çok önemli bir yere sahip ama çocukların aynı zamanda Türk okullarına gitmeleri ve Türk eğitim sistemine katılması gerekiyor.'

- Sınır bölgelerine hastane

Uluslararası Doktorlar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Cihad Aygün de İstanbul, Şanlıurfa Hatay ve Reyhanlı'da yeni sağlık merkezleri açmaya hazırlandıklarını, İstanbul'da yaralılar için ortez ve protez merkezinin de kurulum aşamasında olduğunu söyledi.

Şanlıurfa'da savaşta yaralanan çocukların tedavisi için fizyoterapi merkezleri bulunduğunu anımsatan Aygün, şunları kaydetti:

'Savaş bölgesinde, özellikle sınıra yakın bölgelere de bu hizmetleri ulaştıracağız. Suriyeli mültecilere yönelik olarak sınırın iç tarafında bir kadın sağlığı merkezi kuruyoruz. Bunun yanında acil sağlık eğitimleri veriyoruz. Lokal olarak Suriye'de ve bazı çadır kentlerde sağlık taramaları sünnet, aşı gibi çalışmalarımız var. Yakın zamanda Musul'dan göç eden mülteciler için bir çadır kentte sağlık ocağı kuracağız. Savaşın sürmesi durumunda Suriye'nin iç bölgesinde, Babil hava bölgesinde hastane kurma projemiz de var.'

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile