TGRT Haber televizyonunda “Gündem Özel” programında İhlas Medya Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularına cevap veren Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir, F-35 uçağının teslimi ile ilgili bir problem olup olmadığına yönelik soruya, “Uçağın teslimi planlandı. Bu ilk uçağımız. İkincisini de bir ay sonra teslim alacağız. İkinci uçağımızın da uçuş görüntüleri düştü. İlk uçağımız testlerden geçip kalifikasyon sürecini tamamladı. Uçak teslimatı ile ilgili sorunumuz kalmadı. Meselenin bizi ilgilendiren bir boyutu var, o da program ortağı bir ülke olarak ortaklıkla ilgili her türlü teknik görüşmeyi yapmak, şirketlerin iş dağılımını planlamak, görüşmelere katılmak, programın geliştirilmesi sırasında, üretilmesi sırasında, üretim sonrasında destek faaliyetleri ile ilgili alınacak tedbirlerle ilgili masada bulunmak, Türkiye’nin alacağı iş payını planlamak, bunlar bizim bulunduğumuz ortamlarda konuşulan şeyler. Nihayetinde geçen hafta arkadaşlarımız Washington’daydılar, orada yapılan ortak ülkeler toplantısına katıldılar F-35 projesi kapsamında. Burada bizim açımızdan bir sorun yok. Program ofisi açısından da, diğer ortaklar açısından da bir problem yok. Ortaklık anlaşması çerçevesinde program yürüyor. Siyasi arenada, kongrede veya senatoda olan faaliyetler, bu gibi konular ise bizim tartışma gündemimiz içinde değiller. O dışarıda yürüyen bir süreç. O süreç eğer sonuçlanırsa bizim sürecimizi etkiler mi o zaman düşünülecek bir şey. Olan bitenlerle ilgili gerek ortakların, gerekse bizim kulağımıza gelen şeyleri duyuyorsak ta fiziki olarak iş yapış tarzımızı, uçakların teslimatını etkileyen bir husus yok” yanıtını verdi.
“Bir yerde orman kanunu kullanmak isterseniz kullanırsınız ama onun bir yasal süreci olur”
Batuhan Yaşar’ın “Uçaklar teslim edildikten sonra olası bir kongre müdahalesinde Türkiye’ye gönderilmeme durumu olabilir mi?” sorusu üzerine Demir, “O uçaklarla ilgili bir eğitim süreci var. Her ülkeye uygulanan bir sistem bu. Onsuz uçağı getirmenizin bir anlamı olmaz. Bu eğitim süreci devam ederken 2019 teslimatlarımız da var. Bir taraftan da biz burada eğitim merkezi faaliyetlerimizi devam ettiriyoruz. Mesela ilk 6 uçağımız için bu işlem devam ederken, daha sonraki uçaklarımız için burada yapılacak faaliyetler olacak. Uçak teslim edildiği halde ‘vermeyiz, gönderemeyiz’ veya çeşitli konulacak tedbirler bunların hepsi bir anlamda anlaşmaların dışında, anlaşmanın ruhunu bozan yaklaşımlar olur. Bir yerde orman kanunu kullanmak isterseniz kullanırsınız ama onun bir yasal süreci olur” şeklinde konuştu.
“Ortaklık ruhunun zedelenmesi gibi uluslararası ilişkilerde yeri olmayan bir kavrama doğru gider”
Türkiye’nin programa girerken “alırız” dediği uçak sayısının 100 olduğunu, 16 tane opsiyonun bulunduğunu açıklayan Demir, “Bu sürede bu rakamlar değişebilir ama bu niyet beyanı olarak söylenmiş bir rakam” dedi.
F-35 alan İngiltere’ye de aynı prosedürün uygulanıp uygulanmadığının sorulması üzerine Demir, “Yüzde 100 aynı olmayabilir ama benzer prosedürler uygulanıyor” şeklinde cevap verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “F-35’in başından itibaren ortağıyız, birçok F-35 parçası Türkiye’de üretiliyor” dediğini ve 800 milyon dolarlık bir kaynak ayrıldığını ve harcandığını belirttiğini hatırlatan Yaşar’ın “ABD tarafından atılabilecek olası bir olumsuz adım karşısında bu nasıl telafi edilebilir?” şeklindeki sorusuna Demir, şu cevabı verdi:
“Uçak aslında bir anlamda çok küçük bir yüzde de olsa bizim uçağımızdır. Biz bu programına dahil olmuşuz ve uçağın içinde bizim paramız var, Türkiye’nin de uçağı. Bir de iş payı dağılımı var. Çeşitli şirketlerimiz bu uçağa çeşitli parçalar tedarik ediyorlar. Şuana kadar 700 milyon dolarlık ihraç fırsatı oluştu. Bizim projeksiyonumuz, süreç devam ederse 7 milyarı aşan bir ihracat öngörüyoruz. Bunları ortaya koyduğumuzda ortaklık ruhunun zedelenmesi gibi uluslararası ilişkilerde yeri olmayan bir kavrama doğru gider. Biz kendi muhataplarımızla konuşma seviyelerimizde sürecimizin kendi parametreleri ile anlaşma şartlarında yürüdüğünü görüyoruz. Diğeri dış müdahale olur. Dış müdahalenin ne getireceği siyasi ve uluslararası bir konudur” diye konuştu.
“En büyük alternatif kendi uçağımızdır”
Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir, “Alternatif var mı?” sorusuna ise şu cevabı verdi:
“Alternatif her zaman olabilir. En büyük alternatif kendi uçağımızdır. Kendi uçağımızla tüm gücümüzle ilgileneceğiz. Bu ülkede herhangi bir şeyin yapılamayacağını iddia eden bir kimseden ben şüphe ediyorum. Bu ülkede her şey yapılır. Hamaset için söylemiyorum. İnsan yapısı ise biz daha iyisini yaparız. Biz bu güvendeyiz. Gençlerimizi teşvik ediyoruz, onların bu özgüvenlerini kaybetmemeleri için onlara fırsatlar verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Süreçte evet tecrübemiz yok, bir dizi risk var, bunların farkındayız, süre uzar kısalar ama çok hayalperest şeklinde konuşmamak lazım. Meşhur bir örnek var ‘9 kadın bir çocuğu bir ayda doğuramaz’ Bunun bir olgunlaşma süreci var. Çeşitli işbirliklerine açığız. Bu ülke bu uçağı yapacak, ‘yapamaz’ diyenlerin hiç birisine inanmıyorum. B bir özgüven eksikliğidir.”
“Bir yapılanma yaptık, bütün beyni burada oluşturmak istiyoruz”
İsmail Demir, yerli uçakla ilgili ise şu ifadeleri kullandı:
“Yüzlerce mühendis devrede. Hızla tasarım üzerinde çalışıyorlar. Bunun öncesi de var. Motor ile ilgili faaliyetlerimiz devam ediyor. Bir iki ay içinde 50 kadar mühendis arkadaşımız çalışmaya başladı.
Bir motor yapılanması oluşturduk, bir motor şirketimiz var, bir taraftan helikopter ve diğer motor çalışmaları var, TAİ kendi bünyesinde çalışıyor, Türkiye’nin motor bilgi birikiminin bir kapta toplanması gerektiğine inandığımız için çeşitli yerlerde motor projeleri yürüyor. Bir yapılanma yaptık, bütün beyni burada oluşturmak istiyoruz. Diğer şirketlerimiz çeşitli şekilde bu sürece katılabilir ama bu bilgi birikiminin çok uzun vadede Türkiye’de ulaşması lazım. Bir iki ay içinde en az 10 tane yurt dışından tecrübeli arkadaşlarımızı transfer ettik yerli ve yabancı.”
“İlk çıkardığımız uçak F-35 ile muadil olmayabilir”
TF-X’in F-35 ve Su-57 ile karşılaştırılması durumunda Türkiye’nin nasıl bir şey yapmayı planladığının sorulması üzerine Demir, “Bizim 5. nesilden kastımız bu tip bir uçak. Bunlara muadil bir uçaktan bahsediyoruz. İlk çıkardığımız uçak F-35 ile muadil olmayabilir ama Hava Kuvvetlerimizin öngördüğü operasyon gerekliliklerini karşılayan çok yetkin bir uçak. Hiçbir uçak ilk çıktığı versiyonda gitmiyor. Bizimki de öyle olmayacak. ‘Mükemmel mümkünün düşmanıdır’ mantığı ile yaklaşıp önce olabilecekleri, kısa zamanda saha sürebileceklerimizi yapıp daha sonra bunu mükemmelleştirerek gitmek durumundayız” açıklamasında bulundu.
Yaşar’ın, “ABD F-35’i vermezse Rusya’dan Su-57 uçağını alabileceği söylenmişti. Bu konuda bir görüşme var mı?” sorusuna Demir şu yanıtı verdi:
“Spesifik olarak şu veya bu ülke demek doğru değil. En büyük alternatifimiz kendi uçağımız ama Türkiye kendisi için çözümleri aktif açık tutar. Bunların ne olacağını zamanı gelince görürüz. Şu anda ülke telaffuz etmek çok doğru değil ama Rusya ile sadece S-400 değil, bir dizi konunun görüşüldüğü teknik müzakerelerimiz var. Bunun illaki bir uçak tipi olması gerekmiyor ama geniş anlamda birçok teknik müzakereleri yaptığımız söylenebilir. Çeşitli ülkelerle, çeşitli ürünler ile ilgili ortak çalışmalar, ortak geliştirmeler sürekli gündemimizde olan konulardır. Savunma sanayii öyle bir alan ki kendi başınıza her alanda koşturmanız, oradaki bütün yükleri kaldırmanız çok zor. Gerektiğinde teknik, gerektiğinde finansal iş birlikleri yapılır. Bazen bir şeylere sıfırdan başlamak yerine belli bir iş birliği ile başlanır.”
Yerli motorda gelinen aşamayı da paylaşan Demir, “Motor meselesini gündemimizden kaldırmak istiyoruz ama bu bir şeye başlamazsanız yol alamazsınız. Başlamak gerekiyor. Başladık. Belki hepsine birden başladık. Hepsine birden başlamada mahsur yok. Sadece onlar değil, bir taraftan da küçük füze motorları, bir taraftan karada yapılan motorlar var. Bunlar şu anda performans gösteren motorlar. Motor meselemizin çözülmesi gerekiyor. Hatta motor teknolojileri ile ilgili olarak sadece geçmişten gelen teknolojiler değil, hem geçmişten gelen klasik teknolojileri daha iyi öğrenmek, tecrübeyi kullanmak hem de yeni gelişmekte olan bazı konuları gündeme almak ve motorlara bunları uygulamak durumundayız. Büyük bir bilgi birikimi ile gelen bir tarihçe var. Biz ortadan başladık. Bahsettiğimiz o geniş bilgi birikimi yok ama dünyada bilimsel alanda bir dizi çalışma var. Bu çalışmaların da birçoğu ulaşılabilir durumda. Açık bilgi kaynaklarından da aklınızın alamayacağı ölçüde bilgiyi değerlendirip, başkalarının sıfırdan başladığı yere çok daha ortadan, yukarıdan başlayabilecek durumdasınız. Bu avantajı kullanmamız lazım. Hem eski teknolojileri devreye koymak hem de yeni gelişmeleri yakından takip etmek adına” ifadelerini kullandı.
“Mekanik aksamı yapabilecek miyiz?” sorusuna ise Demir, “Bu bizim görünmeyen yüzümüz. Bir taraftan yarı iletken çipler, bir taraftan çeşitli sektörlerde kullanılan bor ve ürünlerinden tutun yüksek alaşımlı çelikler, alüminyum alaşımları, diğer seramikler, kompozitler, karbon fiberler bizim sürekli radarımızda olan ve her birisi içinde şu veya bu şekilde adım attığımız, faaliyete geçtiğimiz, destek verdiğimiz konular. O konulardaki boşlukların farkındayız ama hangi konuyu orada önüne getirseniz onunla ilgili ben atılmış bir adım söylerdim. Bu görünmez yüzümüzde de şu veya bu şekilde faaliyetlerimiz var. Bir kaynağa bağlı kaldığınızda riskiniz artıyor. Birden fazla kaynağı harekete geçirip ilerde gidişata göre orada oluşan kabiliyetleri bir noktada birleştirmek mümkün” cevabını verdi.
“Harekatlarda bizi yarı yolda bırakacak hiçbir unsur yok”
Yaşar’ın, “Kandil operasyonunda yerlilik ve millilik oranı nedir?” sorusu üzerine Demir, “Ürün bazlı analiz ettiğimizde bazı ürünlerde yüzde 100’e yakın çıkıyor. Net bir şey söylemek gerekirse, bu harekatlarda kullandığımız ürün mühimmat gibi unsurlar arasında bizi yarı yolda bırakacak hiçbir unsur yok. Falanca bir harekatta yabancı bir mühimmat kullanmış olabiliriz envanterimizde olduğu için. O olmazsa ne yapacaksınız sorusunun cevabı her zaman var. Çünkü yerli alternatifi bulunmakta. Bizim harekatımızı engelleyecek herhangi bir unsur yok. Harekatta kullanılan yabancı menşei bazı ürünler olabilir ama onun yerli bir alternatifi vardır. Türkiye bu tür harekatlarda bağımsız hareket edebilecek durumdadır” cevabını verdi.
İHA ve SİHA sayısı 40’ı geçti
Türkiye’nin İnsansız Hava Aracı ve Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) sayısının 40’ı geçtiğini belirten Demir, çok hızlı bir üretim aşamasının olduğuna dikkat çekti. Yeni SİHA sistemine ilişkin bilgi veren Demir, “İHA ve SİHA’lara bir sistem zinciri olarak bakılmalı. Bu savaşan bir jet uçağına kadar gidecek bir yol haritası. Bunun çeşitli aşamaları var, ayrıca çeşitli boyutları var. Örneğin mikro, mini, midi, operasyonel gibi çeşitli aşamaları var. Bizim operasyonel ihtiyacımız ne, hangi tür İHA’ya ihtiyacımız var. Şu anda o yol haritası ve hedef konulduğunda yapamayacağımız İHA olduğunu düşünmüyorum. Çünkü o konuda bir şeyleri aştık” dedi.
Yaşar’ın, “AKINCI İHA dışında bir tip var mı?” sorusunu yanıtlayan Demir, “Bu bir yol haritası. Bunun uç noktası savaşan bir jet uçağı tipi bir İHA’dan bahsediyoruz. İhtiyaç makamlarının belirttikleri ihtiyaca göre biz onu somutlaştırıp parametrelerini belirleyip devreye alıyoruz. Bu parametre belirleme çalışmaları ne zaman olgunlaşırsa o zaman başlatıyoruz. Bir taraftan da bunu mümkün kılacak teknoloji altyapısını hazırlamak gerekiyor. Şimdi Akıncı İHA’dan bahsediyoruz ve onun motorunu hazırlıyor olmamız gerekiyor. Kameralarımızın şu anda çoğu yurt dışından gelen kameralar. Ama orada da geçmişte bir engel çıkma durumu vardı. Biz kamerayı yaptık ve engel kalktı. Şu anda ASELSAN’ın kameraları devrede. Bundan sonraki İHA’larda artık bizim isteğimize göre, tedarikçinin pozisyonuna göre yerli kameralar kullanılır durumda” açıklamasında bulundu.
Lazer silah sistemlerine ilişkin bilgi veren Demir, “Lazer silah dünyada da çalışılan bir sistem. Burada lazer güç kaynağının üretilmesi anlamında da bir teknoloji aşamasına geldik ve onlarda artık yerli üretiliyor. Şu an lazerle belirli bir mesafede, lazer gücünüze göre, havanın durumuna göre değişen şeyler bunlar ama dünya ölçeğine yaklaştık. Bu tür silahları şu anda entegre edip denemeleri yapıyoruz. Ürünlerin sahaya çıkma aşamasına çok yaklaştık. Bundan sonra lazer silahları kullanıcının amacına göre kullanılabilir hale gelecek. Ne kadar uzak mesafe o kadar iyi. Deniz ve hava platformlarında kullanılıyor. Karşı tedbir olarak kullanılan yöntemleri de var” diye konuştu.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo arasındaki görüşmede ABD’nin, Türkiye’nin Rusya’dan alacağı S-400 savunma füzelerini alıp kullanmamayı teklif ettiğine ilişkin ise Demir, sürecin devam ettiğini söyledi.
Demir, Avrupa ortakları ile yapılan çalışmanın devam edip etmediği konusunda, “Devam ediyor. Bu bir belirleme çalışması, tasarım belirleme süreci. Şu anlama geliyor; Türkiye kendi ihtiyaçlarında nasıl bir ürüne doğru gitmesi gerektiğinin tanımında bir teknoloji yol haritası koydu. İtalya ve Fransa kendi ihtiyaçları içinde bir belirleme sürecindeler. Onları birleştirip çalışılacak sistemin ana parametrelerinin teknoloji haritasının belirleneceği görev dağılımının yapılacağı bir çalışma” diye konuştu.
Türkiye’nin tek başına çalıştığı bir hava savunma sistemi olduğu ve orada kendi içinde alternatiflerin olup olmadığının sorulması üzerine Demir, “O bizim milli sistemimiz. Bu bahsettiğimiz diğer sistemlerle ilgili çalışmalar buraya bir anlamda bilgi taşıma veya bir teknolojik işbirliği yapma imkanı doğuracak” dedi.
“Boralarla beraber bizde uzak hedefleri Akdeniz’den vurabilecek kapasiteye ulaştık mı? Boralardaki durum merak ediliyor” sorusu üzerine Demir, bu konularda çalışmaların olduğunu ancak bu konuların uluslararası bir düzenlemesi olduğunu, bu düzenlemelere sadık kalarak çalışma yaptıklarını anlattı. Demir, “Bizde dünyadaki diğer ülkelerde bu konularda çok fazla açıklama yapmayı tercih etmezler. Zaten yaptığımız çalışmaların da belli bir deklarasyonu var. Biz bir test yaptığımızda bütün uluslararası camiada bunun belirli kanalları var. Deklarasyonun testin ön bilgileri veriliyor ama orada Türkiye’nin hedefleri her zaman için en iyisini daha iyisini yapmak” açıklamasında bulundu.
Füze sistemleriyle ilgili soru üzerine Demir, şunları kaydetti:
“Orada boşluk bırakmamak istiyoruz. Bir füzenin bir silahın çeşitli kabiliyetleri var. Artık maliyeti etkin çalışmak gerekiyor. Kalkıp da 500 bin dolarlık bir füzeyle bir yeri vurmaya kalkmakla aynı işi eğer siz 50 bin dolarlıkla yapacaksınız 50 bin dolarlıkla yapın. Orada bir optimizasyon yapmak lazım. Sisteminiz en iyi unsurlarla donatılmış olabilir ama onun bir altı veya bir altını çıkarttığınızda aynı işlevi verebiliyorsanız onun çeşitli versiyonlarını yapmanızda uygundur. Biz bir anlamda ona çalışıyoruz. En iyisi en iyisinin bir altı böyle bir çeşitlendirme gerekiyor ki malum bir operasyon sırasında onlarca yüzlerce kullanmanız gerektiğinde bunların maliyete etkisi olacak.”
“Kandil operasyonunda Türkiye’nin elinde hava sistemlerinin yanı sıra kara sistemleri de artık var diyebilir miyiz?” sorusu üzerine Demir, “Evet. Bunların zırhlı araçların üzerinde, çeşitli ortamlarda ne yaptık mesela İHA’larda kullandığımız sistem aslında İHA’larda kullanılmak için geliştirilmiş bir sistem değildi. Onu ne yaptık tanksavar sistemine adapte ettik oraya takıldı yeni bir silah oldu. Ciritler bu sefer oraya adapte edildi. Bu anlamda hangi silahın hangi ortamda ne tür bir modifikasyon değişiklikle kullanılacağı da bizim şu anda denedikçe gördüğümüz ilginç bir alan. Bunu önemsiyoruz. Çünkü silahlı kuvvetlerimizde elindeki opsiyonların tercihlerin çeşitli olması gerekiyor. Operasyonun karşınıza ne çıkaracağı ne tür bir unsur kullanmanız gerektiğiyle ilgili elinizdeki seçeneklerin az olmasıyla çok olması arasında büyük bir fark var. Kullanıcılarımız çok alternatifli olmak isterler bizde bunu sağlamak isteriz” ifadelerini kullandı.
Pakistan’a 30 ATAK’ın satıldığı ve yeni anlaşmaların olup olmadığı sorusu üzerine Demir, şöyle konuştu:
“İhracat hiç bıkmadan takip ettiğimiz bir konu. Genelde de ihracat konularında haberi önceden söylemenin bazen faydadan çok zararı olabiliyor. Onun için bizim ihracat haberlerimizi olduğu zaman açıklayalım o zaman duysun kamuoyu deriz ama bu konuda gerek deniz gerek hava platformlarında sürekli olarak gerek elektronik telsiz haberleşme gibi unsurlar da sürekli bir faaliyet var. Bugün ATAK’tan bahsettiğinizde gerçekten dünyadaki en iyi helikopterler arasında. Ondan sonra satılması gerekiyor. Bu pazar var olduğu müddetçe Türkiye’de bu pazarda bir oyuncu olmak durumunda. Kullanıcılar çok memnun. 11’inci ATAK’ımızla 21’inci ATAK veya 31’inci ATAK farklı derken daha değişik sistemlerle donatılmıştır. Biz eksiklerini tamamlayarak gidiyoruz. Bu sürekli gelişim ve özellikle silah entegrasyonu açısından ATAK’lar daha kabiliyetli olarak sahaya gidiyorlar.”
ASELSAN’ın halka arz edildiği hatırlatılarak, o paranın Ar-Ge’ye ayrılacağı sorusuna Demir, “ASELSAN’ın halk arzında da şunu tekrar gözlemledik ki halkımızın gerçekten savunma sanayine ilgisi çok büyük. Talebin çok büyük kısmı halkımızdan geldi. Hatta beklenen talebin birkaç misli geldi. Başarılı bir halka arz oldu. Savunma sanayi alanında teknoloji demek. ASELSAN’da bizim en önemli savunma sanayi teknoloji şirketlerimizden birisi. Onların gerek radar olsun gerek entegre devreler gerek çeşitli haberleşme ulaşım sistemleri olsun buralarda çeşitli projeleri var. Alan o kadar geniş ki elektro optikten tutun, radara, çip entegre devreler komünikasyon sistemleri bunların entegre edilmesine dair yazılım ve donanımlar gibi o kadar çok çeşitli alan var ki, bir de her üründe olan malzeme yazılım siber güvenlik gibi konular da var. Bunların hepsi belirli bir altyapı, yatırım ve kaynağa ihtiyaç duyuyor. Ne kadar kaynak o kadar kullanacak yer var. ASELSAN bunu değil bunun birkaç mislini çok daha rahat Ar-Ge’ye harcayabilecek konumda. Bunu Ur-Ge ve Ar-Ge olarak demek daha doğru” cevabını verdi.
Savunma Sanayii Müsteşarı TGRT Haber'de
Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir, Kandil operasyonunda kullanılan silah ve mühimmatlara ilişkin, “Harekatlarda kullandığımız ürün, mühimmat gibi unsurlar arasında bizi yarı yolda bırakacak hiçbir unsur yok. Falanca bir harekatta envanterimizde olduğu için yabancı bir mühimmat kullanmış olabiliriz. ‘O olmazsa ne yapacaksınız?’ sorusunun cevabı her zaman var. Çünkü yerli alternatifi bulunmakta. Bizim harekatımızı engelleyecek herhangi bir unsur yok” dedi.