Seçim barajına karar vermek AYM‘nin işi değil

Seçim barajına karar vermek AYM‘nin işi değil

Cemil Çiçek, seçim öncesi kaos yaratılmasını hedefleyen baraj tartışmaları için, 'Bayatlamış bir konu' dedi. Hem Anayasa Mahkemesi'nin hem AİHM'in daha önce verdiği ret kararlarını hatırlattı: Şimdi ne değişti... Yetki gaspıyla ünlenmiş, mimli bir AYM var ama baraja karar verecek olan yargı değil.

TÜRKİYE Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek'ten AKŞAM'a özel açıklamalar... Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Haşim Kılıç'ın açıklamalarının ardından başlayan 'yüzde 10 seçim barajı' tartışmalarından Paralel Yapı'ya, Alevi açılımından kamu düzenine kadar her konuya değinen Cemil Çiçek önemli değerlendirmelerde bulundu...

CUMHURBAŞKANI SEÇİLEMEDİ


Türkiye'de uzunca bir süredir yaşadığımız sıkıntı, üç erkin birbirinin görev alanına müdahale etmesi. Bu müdahalelerden en fazla etkilenen ise millet iradesiyle oluşan Yasama organı. Bir yandan Anayasa Mahkemesi'nin yetki gaspı, diğer yandan yürütmenin müdahaleleriyle yasama organı adeta sandviçe dönmüş bir durumda. Özellikle Anayasa Mahkemesi, bu konuda kelimenin tam anlamıyla mimli... Yasama organı, Anayasa Mahkemesi'nin müdahalesi nedeniyle bu ülkede cumhurbaşkanını seçemedi. Bu anlamda bir Batı ülkesinde dört mevsim vardır. Ancak biz yıllardır, Yasama organına yönelik müdahaleler nedeniyle kara kışta, zemheri soğuğunda siyaset yapıyoruz.

'YASAMA'NIN TAKDİRİ' DENİLMİŞTİ


Şimdi de bayatlamış bir konuda, Anayasa Mahkemesi merkezli, seçim barajı tartışmaları yaşanıyor. Üstelik hem Anayasa Mahkemesi'nin hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) bu konuda daha önce vermiş olduğu kararlara rağmen... Anayasa Mahkemesi, yüzde 10'luk seçim barajının iptali talebiyle açılan davayı, 'Yasama organının takdiri, temsilde adalet ve yönetimde istikrara uygundur' diyerek 1995 yılında reddetmişti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 2007 ve 2008 tarihli kararlarında da, 'yüzde 10 seçim barajının hak ihlali olmadığı ve yasama organının takdirinde olduğu' açık bir dille ifade ediliyor.

Bu kararlardan sonra yeni bir değerlendirmeyi gerektirecek ne oldu ki; şimdi tartışma yaşanıyor. Hem ulusal mahkeme hem de Avrupa mahkemesi bu konuya vize vermiş. Buna rağmen yazılan çizilenlere baktığımızda, 'AYM yasama organının görev alanına yine müdahale edecek mi?' diye endişe duyuluyor. Çünkü, yetki gaspı yaparak yasamaya müdahaleleriyle ünlenmiş bir AYM var. Yasama organı yerine geçerek, 'Baraj şu olsun, bu olsun' demek uygun değil. Bu konu yargı kararlarıyla değil, siyaseten çözülecek bir mesele. Baraj yüksek veya değil, buna karar verecek erk yargı değil.

İSTEYEN POLİTİKAYA GİRER


Türkiye'de her yargı yılı açılışı veya yargı kuruluş yıldönümü törenlerinde siyaset diken üstünde oturuyor. Herkesin kafasında, 'Acaba başkan neler söyleyecek?' sorusu oluşuyor. Batılı anlamda demokratik ülkede böyle bir şey olmaz. Batı ülkelerinde kimse mahkeme başkanların ismini dahi bilmez.

Bizdeki başkanlar ise karara bağlayacakları davalardan, siyasete varana kadar her konuda konuşuyor. Bunun sonucunda da birlik bozuluyor, ihsas-ı rey oluyor. Eğer, 'Hayır, ben konuşurum' diyorsanız, hukukçuluğu bırakıp kendinize siyasette yer arayacaksınız. Bu alışkanlık sadece başkanların değil, aynı zamanda mahkemelerin de itibar kaybına uğramasına neden oluyor. Yargının da, ordunun da yedeği yok. Yargı, devlete güvenin, millet adına karar verme özelliğiyle de bağımsızlığın göstergesi.

Masada silah varken müzakere olmaz

ŞİDDETİ pazarlık aracı yapamazsınız. Masanın altına, üstüne silah koyarak müzakereden söz edemezsiniz. Bu, 'İşler sıkıntıya girerse silahı kullanacağım' demektir ve eşkıyayla pazarlık anlamına gelir. Buna demokratik hiçbir ülkede izin verilmez. AİHM de şiddeti himaye etmez. Terörü kınamamayı bile kapatma nedeni olarak sayar.

'Her yargı yılı açılışında siyaset diken üstünde, 'Acaba başkan ne söyleyecek?' diye. Batılı demokrasilerde bu olmaz, kimse başkanların adını bile bilmez'

PARALEL, ÇAPRAZ... KAYIT DIŞI SİYASET DE DİN DE BİTMELİ


Kuran kursu deyip vali atayamazsın

Batılı anlamda demokrasilerde kayıt dışı ekonomi, kayıt dışı siyaset ve kayıt dışı din göremezsiniz. Bizde maşallah bunların üçü de var! Geçmişte mebus transferleri için arka bahçelerde havuzlar oluşturulmadı mı?

'ÜLKENİN BURNUNDAN GETİRDİLER'


28 Şubat döneminde ortaya çıkan kayıt dışı müdahalelerle Ramazan aylarında bu ülkenin burnundan getirilmedi mi? Dinde kayıt dışına çıkanları hepimiz biliyoruz. Kayıt dışı dinin de ortadan kalkması lazım. Adı Paralel, çapraz, yamuk fark etmez...

'VARLIK SEBEBİNİ YOK EDERSİN'


Dini hizmet görüntüsü altında organize olup ardından vatandaşlardan para toplayıp, sonra da ortaya çıkış nedeniyle alakasız işlere nasıl yöneldiklerini hepimiz biliyoruz. Kuran kurslarından, dinden söz edip ardından da Ankara Valisi'ni veya istihbarat başkanını atamaya kalkamazsınız. Eğer buna kalkışırsanız varlık sebebiniz ortadan kalkmış olur. Kayıt dışına çıkmış olursunuz.

YA ÜYE OL, YA YENİ PARTİ KUR


Yok, din hizmeti adıyla ortaya çıkıp, 'Ben vali de, istihbarat başkanı da atarım' diyorsanız var olan partilerden birine kayıt olarak, yeni bir parti kurarak veya bağımsız aday olarak siyaset yapacaksınız.

Türk kültürü Alevilerle yaşadı


Aleviler bu toplumun ayrılmaz bir parçası. Bu söylediğim, siyaseten kurulmuş bir cümle değil. Tarih açısından da bu böyledir. Eğer Alevi vatandaşlarımız olmasaydı Türk kültürünün önemli bir kısmı da var olmazdı. Halk müziğinin, halk kültürünün önemli bir kısmı bu gelenek yoluyla yaşatılmıştır. Alevi vatandaşlar olmasaydı belki biz başka kültürlerin içerisinde asimile olup giderdik. Toplumda sayıları şu ya da bu... Burada bir hak ve hukuk tanıma meselesinin anlamı sayı meselesi değil.

Hükümet çabalarında samimi


Alevilerin sorunları devletin çözmesi gereken bir konu, partiler üstü. Cumhuriyetten öncesine kadar dayanan bu konu, ilk kez AK Parti hükümetleri döneminde masaya yatırdı ve çözüm için emek harcandı. İyi niyetli çalışmalar yapıldı, ama bohçanın dört ucu bir araya getirilemedi. Hükümet aynı gayreti bugün de samimiyetle gösteriyor. Bugün çok rahatlıkla düzenleyebileceğimiz bu sorun ötelenirse ileride daha büyük maliyetlerle karşımıza çıkabilir. Cemevlerinin nasıl tanımlanacağı ise tek başına siyasetçilere bırakılamamalı. Bilim dünyası ve Aleviler belirlemeli. Ancak kendi aralarında mutabakata varamadıkları da bir gerçek.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile